Tarih, olanların bir kısmını şöyle yazacak: “2021 yılının Ocak ayında, Beş Haramiler’den birinin şantiyesinde işçilerin yemeğinden böcek çıktı.” Peki ya sonra?

Yemekten böcek çıkması, yatakhanelerin sorunlu olması vs. hiç de yeni şeyler değil. Ama belli ki işçiler için bu bardağı taşıran damlalardan biriydi. Yönetime dertlerini iletme konusunda da sorun yaşamış olsalar gerek ki, yemekhaneye dalıp ortalığı dağıtarak seslerini duyurmaya çalıştılar. İşçilere karşı patronların yanında olduğunu her fırsatta açıkça söylemiş ve göstermiş RTE-AKP iktidarının grev ve hak arayışlarına karşı Temmuz 2016’dan bu yana OHAL uygulamalarıyla iyice sıkılaştırdığı önlemlerin de bu tepkide payı olsa gerek. Malum, ‘en büyük patron başgan’ 21 Nisan 2018’de o felaket Türkçesiyle şöyle demişti: “Şöyle 20 yıl öncesine doğru gidin grevlerin olduğu o günleri hatırlıyor musunuz? Acaba bu kadar grev neden oluyordu ve bu grevler karşısında Türk sanayisinin ne konuma geldiğini herhalde hatırlıyoruzdur. Ama o günden bugüne eğer bu OHAL olmamış olsaydı, bak işte burada kısa bir süre önce Bursa’da bu tür yollara tevessül etmek isteyenler oldu. Biz nereden istifade ettik? OHAL’den. Biz oradaki yatırımcılarımızın önünü kesmek isteyenlere neyle müdahale ettik? OHAL ile... Anında hemen oradaki grevi durdurduk.”

Tarihte bu yemekhane olayının bir benzeri var: 1905 yılının Haziran ayında, Odessa yakınlarında bulunan Potemkin adlı Rus savaş gemisinde askerlere verilen etler kurtlu çıktı. Geminin komutasındaki subaylar, üzeri kurt kaynayan etlerin bozuk olmadığına dair gemi doktoruna rapor yazdırdılar. Bazıları da pişkinlikle “Ne olacak be, deniz suyuyla yıkarsın temizlenir!” diyorlardı.

Çarlık Rusyası’nda zulmün son demleriydi. Ülkenin dört bir yanında grevler düzenleniyor, halk kendi hakları için örgütleniyordu. Potemkin Zırhlısı’ndaki askerler bir isyan zincirinin ilk halkası oldu, subaylara ve yandaşlarına karşı kanlı bir mücadeleyle gemiyi ele geçirip Odessa Limanı’na doğru yola çıktılar. İsyan sırasında ölen kahraman denizci Grigory Mikitovich Vakulenchuk’un cenazesini doğduğu topraklara götürüyorlardı.

Odessa halkı da buna aynı şekilde karşılık verdi: Vakulenchuk’un cenazesi, o sırada büyük grev hazırlıkları yapılan Odessa’da limana indirildiği gün, iktidar karşıtı hareketin bir sembolü olarak kabul edildi. Ne yazık ki bu halk hareketi Çar’ın askerleri tarafından, Eisenstein’ın 1925 tarihli filmi Potemkin Zırhlısı’nın meşhur Odessa Merdivenleri sahnesinde olduğundan daha feci biçimde bastırıldı. Ama sonuçta, Potemkin Zırhlısı’ndaki kurtlu etler sayesinde 1917 Ekim Devrimi’nin yolu açılmış oldu.

1905 yılında Odessa halkı Potemkin isyancılarını canları pahasına desteklemişti. 2021 yılında Beş Haramiler’in isyankâr işçilerine böyle bir destek gelmedi. Hatta bırakın desteği, aradan neredeyse bir hafta geçmesine rağmen konuyla ilgili bir tek haber bile yok! O işçilere ne oldu, yemekhane ayaklanması şantiyede ve harami ofislerinde nasıl yankılandı, bilmiyoruz. Tek bildiğimiz, zulüm ve sefalet hâlâ var ama artık Vakulenchuk yok, hele 115 yıl öncesinin Odessa halkı hiç yok...

“Batıyorum, açım ama oyum yine de AKP’ye!” diyebilecek kadar irrasyonel, sınıf ve bilinç düşmanı haline gelmiş bir toplumda Kalyon İnşaat şantiye yemekhanesindeki böcekli yemeklerden bir şey çıkmayacağını hepimiz biliyoruz. Ama yine de, hiç olmazsa insanlığın on binlerce yıllık düşünsel evriminin ve devrimci düşüncenin ‘hakkını yememek’ adına, şu yemekhanedeki gelişmeleri ve işçilerin durumunu olabildiğince görünür kılmak gerek.

Hem belli mi olur, nasıl 1905 Potemkin isyanından 20 yıl sonra Potemkin Zırhlısı adlı bir film çekilmişse, bundan yıllar sonra da bu işçilerle ilgili bir film, belki...