Yeni yılın ilk günü öğleye doğru kalkan mahalleli, birer ikişer Sırçınar’a damlamaya başlamıştı. Beklenen yılbaşı karı yağmamış,

Yeni yılın ilk günü öğleye doğru kalkan mahalleli, birer ikişer Sırçınar’a damlamaya başlamıştı. Beklenen yılbaşı karı yağmamış, aksine açık ve ılık bir havada yeni yıla merhaba denmişti. Koca çınarın dalları arasından süzülen kış güneşi, kahvenin vitraylarından içeri süzülüp çeşitli renk oyunlarıyla kahveye sahibi gibi oynak bir hava veriyordu.
Cam kenarındaki masaya oturmuş kışın az bulunur güneşinden faydalanan Cenap Hoca, Vahap, Kasap Hüseyin ve Hoşaf Sami laflıyorlardı.
Vizyona giren filmlerin ilk seanslarını kaçırmamakla ün yapmış olan Dümenci Holi, Tıngır Nuri ve Filim Necati dumanı üstünde film eleştirileriyle Sırçınar’a daldılar. Dümenci tam bir Cem Yılmaz hayranı idi. Bu yüzden Tıngır Nuri’nin film hakkındaki eleştirilerine ;
“Ülen, teneke gibi adamsın Tıngır, yine boş boş konuşuyorsun” diye laf yetiştirmeye çalışıyordu.
Hoşaf Sami Dümenciye takılmadan edemezdi, bu kez de Tıngır Nuri  üzerinden Dümenciye sataştı; -“ Anlatsana Nuri nasıldı film?”
Tıngır Nuri hemen pası alarak; -“ Sami Abi bi kere filmin adı ofsayt. Neymiş Yahşi Batı imiş. Ülen bu diyarda bizden yahşisi mi var be? Aç TV’yi, aç gazeteleri gör bakalım neresi imiş yahşi!? Abi bu Dümenci’nin harika film dediği var ya; küfürleri temizle al sana bir ilkokul müsameresi. Yani o kadar işte.”
-“ Vahap; -“ Hiç mi güzel, hoş yanı yok bu filmin?”
Tıngır Nuri; -“ Var, olmaz mı Vahap Abi. Filmin en çok beğendiğim kısmı, ‘on dakika ara’ bölümü idi.”
Dümenci Holi;“Seni filme götürende kabahat. Ama göreceksin bak nasıl gişe rekorları kıracak bu film.”
Tıngır Nuri; -“Kırar tabi olum, reklam, reklam, reklam… Kapitalizm, reklamlarıyla insanların kafasını döllerse, kırar tabii rekorları...”
 Dümenci Holi; -“Çamur atma oolum. Hem sen benim için istenmeyen tüysün artık annadın mı?”
Cenap Hoca; -“Nedir bu ‘istenmeyen tüy’? Yoksa Erdoğan’ın TEKEL İşçileri mi? Ya da Topbaş’ın itfaiyecileri mi?”
Yan masada konuğu ile sohbet eden Hıdır Dayı bu söz üzerine lafa karıştı; -“ İşte o ‘istenmeyen tüylerden’ biri burada Cenap Hoca. Tanıştırayım, yeğenim Aslan. Ankara’dan yeni döndü. Geçenlerde televizyonda haberleri izliyorum, bir de baktım ki bizim Aslan. Aslan gibi yeğenimi kedi gibi ıslatmışlar, sopalıyorlar. Ne yalan söyleyeyim bir temiz kalayladım o ceberrut güruhun tamamını..”
Kasap Hüseyin; -“Yata yata para kazanmak isteyenlerden biri de bu,  öyle mi Hıdır Dayı?”
Hıdır Dayı; -“He ya, gece ayazda yatanlar bunlar, spor salonlarına tıkılan bunlar, geceyi naylondan bozma çadırlarda geçiren bunlar, sendika otellerinden kovulup hamamda sabahlayan bunlar.. Üstelik bütün bu yatmalara karşın cebinde metelik olmayan, evine üç otuz parayı ancak bırakabilmiş olan da bunlar. Ne yatmakmış be Hüseyin.”
Çayları tazelemek üzere masaya yanaşan Şiktan; -“Maaşlarına zammı da kaptılar ama...”
Cenap Hoca; -“Ya ne demezsin, maaşına zam işine son hesabı. Bu insanlar maaşa zammı ne yapsın Şiktan. Üç gün sonra işlerine son verilmeyeceğinin garantisi mi var?”
Hoşaf Sami; -“Bu piyasa şebekleri özelleştirmeleri şakır şakır gerçekleştirirken insanların çoğu iyi olacak havasında idi. Yavaş yavaş bir uyanış mı var, yoksa sadece ayağına basılanın bağırması mı bu?”
Cenap Hoca; -“Halk ne yapsın. Tam da Nuri’nin dediği gibi, bu zorba sistem her gün iletişim araçlarıyla beyinlerini döllüyor. Ve o halk ki; tren kazalarının, kaza sonucu küçük Melisa’yı yatağa mahkûm edenin, yılbaşı gecesi Melisa’nın oksijen konsantrtörü ve oksimetresini çalan hırsızı yaratanın bu cebberrut sistem olduğunu göremiyor. Tiner bağımlısı gençler akranları bir genci İstanbul’un orta yerinde öldürüyorlar. Gençlerin biri mezara, diğeri hapse. Oysa olayın sebebi dışarıda, aramızda, evimizde dolaşıyor yüzsüzce. Madenlerde işçiler ölüyor. Taşeron tutuklanıyor, İşveren aranıyor. Oysa taşeronlaştırmanın, esnek üretimin mimarları her gün medyada arz-ı endam ediyor. Taşımalı eğitim nedeniyle her dönem yurdun orasında burasında çocuklarımız yollarda ölüyor. Oysa binlerce öğretmen iş beklerken, atama beklerken on çocuğa bir öğretmeni çok gören, eğitimi özelleştirip halkın cebinden aldıklarının yüzde birini halktan esirgeyenler her gün  ‘yetim hakkı’ deyip ahkam kesiyorlar. Anlayacağınız gerçek katiller dışarıda, aramızda kol geziyorlar.”
Kasap Hüseyin; -“Peki nereye kadar gidecek bu böyle Cenap Hoca? Bir yandan baskı, bir yandan zamlar, öte yandan bir iktidar kavgası ...”
Cenap Hoca; -“Vallahi bilemem. Tahminim, yumuşak karnı ekonomi olan bu hükümet için yolun sonu gözüküyor. Bunu geciktirmek için zora yani açık faşist bir iktidar oluşumuna evriliyorlar. Ama yoksullarda bıçak kemiğe dayandı ve öfke kınından çıkmak üzere. Çöküş başladı. Bürokrasiyi, yargıyı, emniyeti teslim alan tarikat asker engelini de aşmak çabasında.
Kasap Hüseyin; -“İyi de Amerikalılar ‘bize göre ordunun durumu irreversıble gözüküyor’ demişler. Sence de artık darbeler dönemi sona mı erdi?”
Cenap Hoca; -“Dedim ya Hüseyin, halkın öfkesi kınından çıktı çıkıyor, açılımlarda ok yaydan zaten çıktı, kozmik odalara da girildi. Bilirsin bazı kazakların kol lastikleri gevşektir. Bir kez sünmeye görsün artık hiçbir zaman eski halini alamaz. Ama diğer yandan da ‘huy çıkar can çıkmaz’ diye bir laf vardır.”
  Vahap ; -“Huyları da, canları da batsın. Bir yandan  yağmur gibi zamlar, öte yandan anlattıkların, rahmetli Gazanfer Özcan’ın dediği gibi, ‘vallahi şiştim’ Cenap Hoca.”
Tıngır Nuri; -“Eee adamı şişire şişire öldürenler de bu Yahşi Batı’da rol kapmaya çalışan Yeniosmanlılar değil mi? - Dümenci Holi’yi gösterek- İşte biri de karşınızda altı okka oturuyor.”
Nuri lafını bitirir bitirmez daha Dümenci yerinden kalkamadan çoktan kapıyı bulmuştu bile. Arkasında kahkahalar ve yuvarlanarak gelen Dümenci’yi bırakarak...