Her türlü saldırıya, baskıya, kuşatma ve dayatılmak istenen karamsarlığa karşın Fidel’in dediği gibi “Vamos Bien!”

Yani iyi gidiyoruz.

Nereden mi biliyoruz;

Mahalle mahalle, sokak sokak, kent kent, ülke ülke binbir emekle örülen “hayır”lardan,

Ev ev, fabrika fabrika çalınan kapılardan,

İçeride dışarıda yapılan etkinliklerin çoşkusundan,

Kitlesel geçen panellerden, konferanslardan, söyleşilerden,

Salonlarda, amfilerde, sınıflarda oturulacak yer bulamamalarına rağmen saatlerce süren “hayır” etkinliklerini kim zaman ayakta, kimi zaman yerlere yatarak izleyenlerden,

Egemenleri saran korkudan, korktukça saldırganlaşmalarından,

Her türlü provokasyon ve kışkırtmanın boşa düşürülmesinden,

İtiraz noktaları farklı olsa da, toplumun her katmanından insanların benzer kaygı ve endişeyle kader birliği yapmasından,

Bütün farklılığı ve çok sesliliğine rağmen kimsenin kimsenin “hayır”ına karışmamasından,

Muktedirlerin ellerindeki tüm devlet olanaklarını kullanmalarına karşın, kendi projelerini savunacak argüman üretememesinden,

İktidarın bütün kampanyasını “hayır”cılara saldırı üzerine kurmasından...

•••

Evet, iyi gidiyoruz.

Sadece ülke içinde değil, yurtdışında da büyük bir “hayır” örgütleniyor.

“Avustralya Hayır Diyor” etkinlikleri kapsamında Melbourne ve Sidney kentlerindeki konferanslarda bu “iyi gidişatı” bir kez daha görmek mümkün oldu.

Melbourne Dayanışma ve CHP Avustralya Temsilciliği’nin organize ettiği, milletvekilleri Fikri Sağlar ve Mehmet Tüm ile birlikte katıldığımız konferanslarda Alevilerden çeşitli göçmen gruplarına kadar toplumun çeşitli bileşenlerinin nasıl canla başla mücadele ettiğini görmek umudumuzu daha da yeşertti.

Yetmişindeki kadınlardan yirmi yaşında buralara yeni göçen mavi yakalı gencine kadar her bir birey “bir tuğla da ben nasıl koyabilirim”in telaşı içerisinde...

Uçakla dahi 21 saat süren bu “kıta ülke”de memleketlerinden bu kadar uzak bir diyarda “hayır” çoşkusunu görmek, yapılan çalışmalara tanık olmak, telaşlı koşuşturmayı görmek önemli bir moral motivasyondu.

Sidney ve Melbourne’deki konferanslarda adeta iğne atsan yere düşmeyecek kalabalığın diktatörlüğe geçit vermeyeceğiz kararlılığı gözlerinden okunuyordu.

Etkinliklere katılan farklı siyasi görüşteki insanların; solcusundan sosyal demokratına, sağcısından muhafazakârına, her birbirinin kendi itiraz noktaları üzerinden inşa ettiği “hayır” üzerinden gösterdiği mücadele azimleri iyimser olmak için bir nedendi!

•••

Ne yapmalı?

Şimdi bize düşen, gücümüze güç katarak daha fazla yüklenmek.

Bu iyimserliği sürdürmeli, olabildiğince az hata yapmalı, sakin davranarak “hayır”ın umudunu, neşesini görünür hale getirmeli.
Kapı kapı, sokak sokak, mahalle mahalle tüm eksik ve yetersizliklere karşın “hayır”ı örgütlemeye devam etmeliyiz.
Her nerede olursa olsun umutsuzluk iklimi yaratmak isteyenlere hiçbir şekilde geçit verilmemeli/vermemeliyiz.
Her şeyin kötü gideceğini fısıldayalara, yılgınlık yaymaya çalışanlara, karamsarlara, “yorgun demokratlar”a prim verilmemeli/vermemeliyiz.

Umutsuzluk iklimi ekenlere, “oyları çalacaklar neden sandığa gideyim” diyenlere kanılmamalı/kanmamalıyız.

•••

Ne yapmamalı?

Kimse kimsenin “hayır”ına karışmamalı. Herkes kendi hayırını örgütlemeli.

Farklı toplumsal kesimlerin “hayır” nedenleri üzerinden kavgaya girmemeli. Herkesin “hayır”ı kendine olmalı.

Gücümüzü, enerjimizi “Hayır”lar üzerinden yaratılacak tartışmalara harcamamalı.

Gelebilecek her türlü provokasyonlara karşı uyanık olmalı, tuzaklara düşmemeli.

Hiçbir şekilde rehavete kapılmamalı, birken iki, ikiyken dört olmalı.

•••

Unutulmamalı ki,

Nisan’ın 16’sı son derece önemli etap. Ancak siyasal İslamcı iktidar yenilse de, yense de her şey bitmiş olmayacak.

Barış İnce’nin de dikkat çektiği üzere kaybedecek olan İslamcı karanlığın daha bir öfkeyle saldıracağı kesindir.

Kaybetmiş olmanın verdiği kinle üzerimize daha bir bileylenmiş kinle gelmeye devam edecekler. Ancak sokak sokak, semt semt örgütlenmiş, dirençli bir “hayır” bunun üstesinden gelebilir. Bunun için de bir sonraki raunda vakit kaybetmeden, 17’si sabahından başlayarak hazırlanmalı. Çalışılmalara devam edilmeli, yani “baharı da örgütlemeli.”

•••

Kaybedecekler.

Umutlu olmak için binlerce gerekçe var.

Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da, Suriye’de ve tüm Ortadoğu genelinde kaybettikleri gibi burada da benzer bir sonla karşılaşacaklar.

Kendi kitlesinde bile heyecan yaratamıyorlar.

Olmaz ya, varsayalımki hile ve hurdayla “evet” çıkardılar, ne olacak?

İşte tam da burada bir kez daha Fidel’e kulak verilmeli: “Biz yenilirsek kalkar yine deneriz, ama diktatörler yenilirse sonları olur.”