Tarımda dünyanın kendi kendine yeten 7 ülkesinden biriydik. Okul yıllarımızda az tekrarlamadık bunu. Diğer 6 ülke hangisiydi merak edip sormazdık. Kendi kendine yetmek yetiyordu bize.

Sonra birden yetmez olduk, unutuldu bu cümle. Çocuklarımız hiç duymadı okullarında, okumadı kitaplarında… Peki, ya torunlarımız, onların çocukları? Onlar kurabilecek mi böyle bir cümleyi tekrar?

Şimdi, şu korona günlerinde, bir yandan sağlık çalışanlarını alkışlarken bir yandan da artık dünyanın eskisi gibi olmayacağını konuşup duruyoruz ya, o yeni dünyada ‘kendi kendine yeter olmak’ yeniden büyük önem kazanacak. Kesin!

Bugün ‘14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’; bir alkışı ve çok daha fazlasını da çiftçiler hak ediyor.

Onları alkışlarken, neo-liberal politikalarla, girdi maliyetlerini sürekli artırıp plansızlığı dayatarak ve sırtını ithalata dayayarak tarım ve hayvancılığına darbe üstüne darbe indirip bizi ‘kendine yetmez’liğe düşüren iktidarların günahını da bir kenara not etmek şart.

Dört mevsimi bir arada yaşamakla öğündüğümüz memleketin dört bir yanında bin bir çeşit üretim yapılıyor. Kars’ta, Ardahan’da büyükbaş; Balıkesir’de küçük baş hayvancılık; Gaziantep’in ilçelerinde üzüm; Kilis’te, Akhisar’da, Mut’da, Dörtyol’da, Edremit’de ve Orhangazi’de zeytin; Osmaniye’de yer fıstığı; Ortaca’da nar; Taşköprü’de kenevir; Tokat’da domates; Antalya’da fidecilik, Bergama-Dikili arasında seracılık; İpsala’da çeltik… Bunlar Rüştü Abi’nin tek tek gidip yerinde incelediği üretim alanları.

Rüştü Abi, Dr. Rüştü Bozkurt, disiplinine ve çalışma azmine en hayran olduğum insanlardan biri, Eskişehir’in yerel gazetelerinden Sakarya’da bir süredir tarım üzerine yazılar yazıyor. Başlıktaki soru onun.

“Tarım ve hayvancılık bir toplum için gerek şarttır mıdır; yeter şart mı?”, “Var olmanın gereği midir, varlıklı olmanın amacı mı?” sorularını; tarım ve hayvancılık “var olmanın gereğidir, varlıklı olmanın aracı değil”, “Zenginleşmek için gereklidir ama yeterli değil” diye yanıtlıyor.

Pandemi dünyaya “var olmanın” “varlıklı olmak”tan ne kadar önemli olduğunu kavrattı. Umarım!

Tarımda kendine yeterli değilsen, gıda güvenliği yoksa, aç kalıyorsan yani, altında Lamborghini, Porsche olsa ne yazar!

Bilgisayarların, cep telefonlarının, robotların baş tacı edip, köyü “pis”likle eşitlediğimiz günleri utançla hatırlayıp, tarımı öncelememiz ve bütün boyutlarıyla tartışmamız gereken günlere giriyoruz.

Çiftçilerimizle birlikte ziraat mühendislerimize de hak ettikleri saygıyı göstermemiz gereken günlere giriyoruz.

“Var olmak” için tarımda önemli adımlar atmak şart. Rüştü Abi, o adımların başında tarım topraklarının “özel mülkiyeti”nin sorgulanmasını saymış. “Optimum ölçekte tarımsal işletme kuracak büyükte toprakları bir araya getirememe”mizi, “Topraktan geçinmeyen, toprakla ilgili bakım işlemlerini yapma sorumluluğu taşımayan mülk sahipliğinin yarattığı olumsuzlukları” saymış ve “Rekabet edebilir ölçekteki işletmelerde her türlü çalışmayı, gözetim ve denetim şekli açıkça tanımlanmış kooperatifleşmeyle değerlendirmenin önü açılmalıdır” demiş.

Üniversiteler, ziraat odaları, ziraat mühendisleri odaları, kooperatifler, çiftçiler, kısacası tarımın bütün bileşenleri bir araya gelip “var olmanın” olmazsa olmazı tarımın geleceği için ortak aklı devreye sokmalılar.

Var olabilmenin yolu tarlada kalıp üretmekten, kendi kendine yeterek insanlarınızı doyurmaktan geçiyor. Bunun için yapılması gerekenler çok, ama madem Dünya Çiftçiler Günü bugün, yazıyı tarları terk etmeyip üreten nasırlı elleri alkışlayarak bitirelim.