Varoufakis'ten anlaşmaya sert eleştiri: Darbeden farkı yok

Yunanistan’da 25 Haziran’da gerçekleştirilen kemer sıkma referandumunda, hükümetin desteklediği “hayır” oyunun güçlü bir şekilde kazanmasına rağmen, Maliye Bakanlığı görevinden istifa eden Yanis Varoufakis, hükümetinin Troyka ile vardığı anlaşma sonrasında kendi internet sitesi üzerinden izlenimlerini paylaştı.

“Avro Zirvesi’nin Yunanistan Kararı Üzerine: İlk düşünceler” başlığı ile yayınladığı yazısında Varoufakis, anlaşmanın Yunanistan parlamentosundan geçip geçmemesinden ziyade, bu anlaşma şartları altında Yunanistan ekonomisinin ayağa kalkıp kalkamayacağı sorusunun sorulması gerektiğini ifade etti. Son Avro Zirvesi’ni bir darbeye benzeten Varoufakis, zirvenin tutumunu “aşağılama siyaseti” olarak değerlendirdi.

Varoufakis’in kaleme aldığı yazının tam metni ise şöyle:

Önümüzdeki günlerde, parlamentoda oturmuş, Avro Zirvesi’nin Yunanistan için verdiği son kararın bir parçası olan düzenlemeleri değerlendiriyor olacağım. Aynı zamanda son günlerde birçok zorluk yaşayan yoldaşlarım Aleksis Çipras ve Öklid Çakalatos’u da şahsen görme fırsatını hevesle bekliyorum. Onları görene dek, önümüzde duran düzenlemeler üzerindeki değerlendirmelerimi saklı tutacağım. Bu arada Avro Zirvesi’nden çıkan kararın uyandırdığı ilk izlenimler ise şöyle:

>Yeni bir Versay Antlaşması dolaşıyor Avrupa’da—bu ifadeyi 2010 ilkbaharında o zaman hazırlanan ilk Yunanistan kurtarma paketi için kullanmıştım. Bu kinaye o zaman için yerindeyse, üzgünüm, şu anda da fazlasıyla öyle.

>Avrupa Birliği daha önce hiç, Avrupa Bütünleşmesi projesini bu kadar temelinden oyan bir karar vermemişti. Avrupalı liderlerin, Aleksis Çipras ve hükümetimize karşı takındıkları tavır, Avrupa projesine atılmış sağlam bir tekmedir.

>Avrupa Bütünleşmesi projesi son günlerde zaten ölümcül yaralar almıştı. Paul Krugman’ın haklı bir şekilde belirttiği gibi, SYRİZA ya da Yunanistan hakkında ne düşünürseniz düşünün, demokratik, birleşik bir Avrupa hayalini yok eden Yunanistan ya da SYRİZA değildi.

>1971’de ünlü Cambridge ekonomisti Nick Kaldor, siyasi birlik mümkün olmadan, parasal birliği zorlamanın, yalnızca başarısız olacak bir parasal birliğe değil, aynı zamanda Avrupa siyasi projesinin parçalanmasına da neden olacağı uyarısında bulunmuştu. Daha sonra 1999’da Alman-İngiliz sosyolog Ralf Dahrendorf, ekonomik ve politik bir birliğin Avrupa’yı birleştirmekten ziyade, parçalayacağı uyarısında bulunmuştu. Bütün bu yıllar boyunca yanılacaklarını ummuştum. Şimdi ise, Bürüksel, Berlin ve Frankfurt’taki güçler onları haklı çıkaran bir komplo kurdular.

>Dün sabahki Avro Zirvesi kararı, Yunanistan’nın Teslimiyet Şartları’nı ortaya kayan bir belge gibi. Yunanistan’ın Avro grubunun kölesi olmaya razı olduğu tasdikleyen bir karar niteliğinde.

>Dün sabahki Avro Zirvesi kararının ne ekonomiyle, ne de Yunanistan’ı saplandığı bataklıktan çıkarma kapasitesi olan bir reform ajandası ortaya koyma kaygısıyla alakası vardır. Yapılanlar ancak ve ancak aşağılama siyasetidir. Hükümetimizden nefret etseniz dahi, Avro grubunun taleplerinin, anlayış ve akıldan çok uzak olduğunu görmelisiniz.

>Dün sabahki Avro Zirvesi kararı, uluslar üstü, pan-Avrupa, egemen bir siyasi yapı ortaya koyulmadan, ulusal egemenliğin tamamen feshine işaret ediyor. Avrupalılar, Yunanistan’ı umursamayanlar dahi, bunun farkında olmalı.

>Teslimiyet Şartları’nın Yunanistan parlamentosundan geçip geçmeyeceğine, özellikle de benim gibi milletvekillerin hizaya gelip evet oyu kullanıp kullanmayacağına dair medyada çok enerji tüketiliyor. Bence en ilginç soru bu değil. Can alıcı soru şu: Bu şartlar altında Yunanistan ekonomisinin ayağa kalkma şansı var mı? Önümüzdeki günlerde parlamento oturumlarında beni meşgul edecek soru bu. En çok endişe verici olan ise, bizim tamamen teslim olmamız bile, sonu olmayan bu krizin daha da derinleşmesine neden olabilir.

>Son Avro Zirvesi’nin, aslında bir darbeden geri kalır bir yanı yoktur. 1967’de Yunanistan demokrasisini sonlandıran şey, yabancı güçlerin kullandığı tanklardı. ABC National radyo kanalının Late Night Live programında Philip Adams ile yaptığım söyleşide, 2015’te yabancı güçlerin başka bir darbe daha tertiplediğini söylemiştim, bu sefer tankların yerine Yunanistan’ın bankaları kullandılar. Belki de, temel ekonomik farklılık şu; 1967’de hedefte Yunanistan’ın kamu malları yokken, 2015’de darbenin ardındaki güçler, ödenmesi mümkün olmayan borçlarımızın hizmetine sokmak için, geri kalan bütün kamu varlıklarının onlara devredilmesini talep ediyorlar.