Değişik bir korku filmi adı değil mi? “Vasıfsızlar”… En büyük özellikleri hiçbir özellikleri olmayan bir grup insanın milyonlarca insanın hayatlarının ve ömürlerinin üzerinde oynadığı tuhaf ve çapsız oyunları konu alan çok uzun süreli bir korku filmi… Hatta olay o kadar vasıfsız ki, film olarak yola çıkıp diziye dönüşmüş tuhaf bir yapım kendisi. Vasıfsızlık hakkında bilmek istemediğiniz her şeyi bu mega dizide yaşayarak görüyorsunuz.

Açgözlülük, kendini bilmezlik (zaten), haram yeme, haramı helal edip yeme, her türlü ahlaksızlık, ahlak bekçiliği adı altında türlü değişik davranışlar, zevksizlik, estetik yoksunluğu, vizyonsuzluk, cahillik, israf, tembellik, fikirsizlik, terbiyesizlik, arsızlık, usanmazlık, güç ve para bağımlılığı, sevimsizlik, tatsızlık, huzursuzluk, doğaya ve yaşayan her şeye karşı sonsuz ve bitmeyen bir nefret, talancılık, barbarlık, vahşilik, acımasızlık, vizdansızlık, ahlaksızlık ve daha neler neler…

Vasıfsızlar artık son sezonuyla aramızda, içimizde ve hayatımızda, her günümüzü daha da zorlaştırıyor, her gecemizi daha da karartıyor adeta.

Vasıfsızlar sayesinde hayatlarımız her geçen gün daha da sıkıntılı, daha da bitkin, daha da rahatsız, daha da mutsuz, daha da huzursuz geçiyor. Her gün bir öncekinden daha kötü oluyor… Vasıfsızlar sayesinde fakir her gün daha fakir, cahil her gün daha cahil, öğrenci her gün daha az öğrenen, üniversiteli her gün daha işsiz, daha bilgisiz ve daha vasıfsız yaşıyor.

Vasıfsızların en vasıflı olduğu şeylerden biri ham hum şorolop. Hatta horolop şorolop… Horolop şorolop konusunda çok iyiler. Mesela bir ülkeye ambargo mu kondu. Şorolop tayfa hemen bir yolunu buluyor, ambargonun çevresinden dolanıyor, altından giriyor, altından çıkıyor, bir yolunu bulup hem ambargolanmış ülkeye kıyak geçiyor, hem de kendi cebini doldurdukça dolduruyor. Oooh doldurrrrr.

Vasıfsızların en vasıflı olduğu noktalardan biri de açgözlülükleri. Hiçbir zaman kazandıkları yerli yersiz ya da haksız kazanç onlara yetmiyor. Her zaman daha fazlasını istiyorlar. Harcamaya ne vizyonları, ne kültürleri yetiyor ama vasıfsızlar her zaman daha çok kazanmak istiyor. Kendilerinden sonra 7 sülalelerine kuşaklar boyu yetecek kadar şorolopları olmasına rağmen normal şartlarda bir vasıfsız ranta, haksız kazanca, para aklamaya hiçbir zaman hayır demez. Hep kendini düşünür. Hep cebini düşünür. O kadar parayla alabilecek hiçbir şeyi yoktur oysa ki. Sadece kuru kuru şorolop…

Ama neyse ki bu durumlar için de görgüsüzlük diye bir kavram var. Eğer vizyonunuz yoksa, eğer fikriniz yoksa, kendinizi daha güçlü ve daha zengin göstermek için ne yaparsınız? Basquiat koleksiyonu mu, yoksa Mikalanjelo’nun heykellerini mi satın alacaksınız, adınıza okullar yaptırıp parlak gençler, gelecek nesiller mi yetiştireceksiniz? Tabii ki hayır…

Önce, kendinize içinize boşluğunuzdan başka hiçbir şey koyamayacağınız dev bir ev yaptırırsınız. Sonra o ev bitince başka evler yaptırırsınız. Hepsi de vasıfsızın hayal dünyası gibi bomboş bu evlerin tek özellikleri pahalı olmasıdır. Vasıfsız için bir şey ne kadar pahalıysa, ne kadar abartılıysa o kadar iyidir. Evden işe 2 araçla gitmek yerine 7-8 araçla gitmek sıradan bir vasıfsız için kendini bir şey hissetmenin en güzel yoludur. En pahalı ve en zevksiz aksesuvarlar, incik boncuk, ancak saksağanların ilgi duyabileceği parlak nesneler vasıfsızlar için bir statü sembolüdür.

O yüzden vasıfsızın içi de kalbi kadar boştur. Boşluğun yerine piramit koysanız bile, dolmayacak ve sonsuza kadar boş kalacaktır.