Çok seviyorum ben vatanımı ya. En çok ben seviyorum, sen kenara, ben sevicem cici vatanımı. Ya bu vatanımın her parçası altın ya. Al bu dağlara bak, altın altın. Ben bunu Kanadalılara satayım en iyisi parasıyla da makam aracı filan alırız. Ya bu yollar köprüler harika değil mi? Ben en iyisi bunları olmayacak sayılarla geçiş garantisi vereyim köprülere yollara. Benim beslediğim adamlar havadan para kazansın, ben de onlardan sakalımı alırım. Belki şey yaparım ya böyle vakıf gibi bir şey, bana sakal atmak isteyen vakfa para yatırır...

Deprem geliyor geliyor dediler, hiçbir şey gelmedi. 99’dan beri bekliyorum. Geçenlerde bi tıklattı ama zaten o da 5.8’lik ince bi titretti. Taksim’deyim haliyle sokaklarda ‘Zellllzellleeeee! Zellllzelllle!’ diye koşan insanlar hâsıl oldu aniden. Ya bu tayfa koşmayı da bilmiyor, birbirine çarpıyor. Zaten yürüme konusunda dertliyiz. Sıraselviler kaldırımları dar, bir kişi durdu mu herkes durmuş sayılıyor. Neyse ya...

Ben ülkemi çok seviyorum, her şeye ben bakıyorum. Tabii biraz uzaktan bakıyorum, çünkü çok yakınlaşmaya gerek yok. Herkes benim üzerime oyunlar oynuyor. Hepsini biliyorum. Kimin kimlerle neler yaptığını da çok iyi biliyorum. Ya da bildiğimi düşünüyorum. Ya da bunu bile bilemiyorum...

Yabancı dil adeta altın bir bilezik. Neyse ki ben bileziklerimi dağları, ormanları satıp alıyorum. O yüzden yabancı dile ihtiyacım yok. Yani bir yandan bakılırsa da gayet tutarlıyım. Yıllardır o ülke senin, o ülke benim gezip dolaşıyorum iyi de normalde benim yanımda Marmarisli bir büfeci olsa, o öğrenecek. Ben büfeci değilim, öyle şeylere ayıracak zamanım yok. Ya zaten gerek yok, şu anda her şeyin istediğin yabancı dildeki halini Google diye bir site var, oraya yazıyorsun, ya site sana söylüyor. Nereden nereye?

Tedirginliklerimi gerginlik haline getirdim. Böylelikle tedirgin olduğum şeyler benden hep uzak duruyor. Yaklaştıklarında ise olay çıkarıyorum. Sonuçta bu filmin başrolünde ben varım. Siz neden olasınız?

Çok mütevazı bir hayatım var. Lüksü seviyorum, aşırı lüksü de seviyorum. Mütevazı olmanın da bir adabı var. Sonuçta kalitemiz belli olsun isterim. Şimdi mütevazı olacağız diye de itibardan tasarruf mu yapacağız? Hiç gerek yok, o yüzden şimdi konutumdan çıkayım da yandaki markete gireyim. Nasıl olsa ben buradan aldığım şeyleri yemem de, insanlara yakın olmak da iyidir değil mi? Çevremde hep benim gibi düşünen, benim gibi giyinen, benim gibi memleketini seven, benim gibi yüce gönüllü, benim gibi vatan sevdalısı, benim gibi gerektiğinde markete bile gidebilen değerli değerler var. Herkes aynı ben. Ay bi güzel oluyor böyle olunca. Hiçbir farklılık, değişik düşünce, ayrı, çatlak ses... Hiçbir şey yok. Tertemiz.

Markete gittim, fiyatlar çok uygun. Mesela ülkede ağustos ayından itibaren elektriğe toplamda neredeyse yüzde 70 zam geldi. Neredeyse diyorum çünkü galiba 71 geldi... En son temiz 14.9 kilitlediler. Ya bizimkiler çok uyanık. Şimdi 15 yapsa laf çıkacak. Oysa 14.9 hem düşünülmüş gibi hem indirimli gibi, hem de güzel okunuyor. Neyse benim bir sürü oda bir salon mütevazi bir fakirhanem var zaten. Gideyim de fakir fakir duvarlara bakayım. Akşama da uyurum. Yollar filan yapıldı değil mi? Aman depremde toplanma arazisi olarak kullanılacak alanlara çöküldüğünü millete hatırlatmayalım. Ya ya da hatırlatalım, evet biz yaptık, cici para geldi deriz. Nasıl olsa başka bir saçmalık çıkar, iki güne karambole gider deprem toplanma alanları muhabbeti. Ya bir de 99’dan beri olmamış bir şey, şimdi mi olacak yani.

Neyse ben kaçtım, markette de hesabı size kitledim. Öder durursunuz.