“Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır” (Any., md.105/son).

“Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz” (md.66/4).

İlki, iki yıldır; ikincisi ise, iki haftadır gündemde.

Çerçevelenmiş “sorumsuzluk”

2014 seçiminden bu yana Anayasa’ya aykırı söylem ve eylemleri nedeniyle CB Erdoğan, “sorumsuzluk ve vatana ihanet” sarkacı arasında desteklendi veya eleştirildi.

Destekleyiciler: halk tarafından seçildiği için, md.105’in öngördüğü sorumsuzluk halinden yararlanır.

Eleştirenler: sorumluluk ve sorumsuzluk statüsü ile seçim tarzı arasında doğrudan bir ilişki yok. Şöyle ki;

-Sorumsuzluk hali, Anayasa’da belirtilen görev ve yetkilerin kullanılması çerçevesinde olup, bunun dışında kalan işlem ve eylemleri kapsamamakta. Örnek: CB’nin, mülki idare amirlerine, “mevzuatı bir yana bırakın” şeklinde talimat vermesi, Anayasa md.137’ye (kanunsuz emir) aykırı olduğu gibi ceza hukuku bakımından da suç.

-Halkın seçmesi, Anayasa’ya ve hukukun üstünlüğüne uyma yükümlülüğü bakımından bir değişiklik yaratmamakta; zira, “Anayasaya ve hukukun üstünlüğüne bağlı kalma” yemini aynen geçerli; Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü gibi (md.11).

Bu iki neden, CB’nin söylem, işlem ve eylemleri ile “anayasal düzen ihlali” arasında doğrudan bağlantı kurmakta. Vatana ihanet olarak nitelenip nitelenmeyeceği ise, TBMM’nin suçlaması sonrası Anayasa Mahkemesi yargılaması ile ortaya çıkar.

“Potansiyel suçlu”, suçlu yaratabilir mi?

Aynı kişi, üç yıldır “paralel ve/ya Fetö terör örgütü” olarak nitelediği Cemaat’e karşı açtığı savaşta, son aylarda ise, PKK üzerinden yürütülen savaşta bütün yurttaşların mutlak surette kendi safında yer almasını istiyor.

Almayanları veya izlediği yolun yanlışlığını dile getirenleri ise, terörist yanlısı veya terör örgütü propagandası yapmakla itham ediyor. Örnek: “Barış İçin Akademisyenler Bildirisi”, hiçbir biçimde şiddet çağrışımı içermediği ve barış çağrısı içerdiği halde, savcılara, iddiasıyla soruşturma açtırabiliyor.

Hızını alamayıp, “vatandaşlıktan çıkarma” tehdidini savurabiliyor.

Vatandaşlıkla bağdaşmayan eylemin tanımı olmasa da; anayasal düzlemde belli olan, “vatana ihanet“, vatandaşı değil, sadece bir kişiyi “potansiyel suçlu” ilan etmekte.

CB’nin siyasal söyleminin nihai hedefi şu: “benim politikama karşı çıkanlar, beni desteklemeyenler, her türlü yaptırıma müstahak”.

Ne var ki, yanlış politikalar, Türkiye’yi felakete sürükleyici boyutlarda:

-Dış politika ve diplomasi: yanlışlar dizisi o kadar uzun ki!

-Cemaat; besleyiciler, şimdi, onunla hukuk dışı yolla hesaplaşırken, kendi cemaatini de oluşturuyor; dünyevi devlet düzenine/hukuka ve akla meydan okuyarak…

-PKK; “barış süreci”, hukuk dışı yollara rağmen meşru amacı nedeniyle geniş bir destek gördü. Seçim sonuçları istendiği gibi olmayınca, “savaş süreci” için yeniden düğmeye basılarak imha ve katliam politikası uygulanmaya başladı…

Çelişki mi, tamamlayıcı mı?

-Çelişki, yurttaş açısından; anayasal yükümlülüklerden çok anayasal hakların öznesinin yanlış politikaları eleştirmesi, anayasal hakkını kullanması anlamına gelir; yurttaşlıktan çıkarılamaz.

-Tamamlayıcı, CB açısından; çünkü, ayrıcalıklı muhatabı olarak, anayasal “görev ve yükümlülükler”den sorumlu. Ülkeyi felakete götüren politikalarını desteklemedikleri için vatandaşlıktan çıkarılmakla tehdit edilenler, potansiyel yargılayıcı olabilir.

Hukuk tanımazlığın böylesi…

İşte ÖSYM KPSS önlisans sınavı (22.9.12) genel kültür soru 49:

Aşağıdakilerden hangisi, demokrasinin olmazsa olmaz unsurlarından biri değildir?

A) Üniter devlet

B) Özgür ve düzenli seçimler

C) Temel hak ve hürriyetler

D) Çok partili siyasal hayat

E) Seçilmişlerin üstünlüğü.

ÖSYM sitesine konulan kitapçığın sonunda verilen yanıt A (s.26)

http://www.osym.gov.tr/dosya/1-60829/h/kpss2onlisans.pdf

Demek ki, seçilmişlerin üstünlüğü, “zorunlu” unsur. Böylece, “hukukun üstünlüğü” üzerine yemin eden (md.81), hukuken diğer yurttaşlarla eşit olması gereken (md. 10) ve Anayasa’nın bağladığı (md. 11) seçilmişler, hukukun üstüne çıkarılmış oluyor.

Hangi ülkede? Hukukun üstünlüğü üzerine yemin eden bir CB’nin atanmışları bile “mevzuata uymama”ya davet ettiği Türkiye Cumhuriyetinde.