Aklın başında mı senin?” diye soranlara, “tabii ki aklım başımda” diye cevap verenler, ne yazık ki, gerçeği itiraf edemiyorlar. Akıl gericilikle gasp edilmiştir.

Dinci ve gericilik referansları ile siyasete, devlete ve topluma müdahale edenler, aslında akla hükmeder. Akıl gericilik ve dogmalar ile teslim alınır. Hurafelere hamallık eder. Vatandaş ise yeryüzü ve gökyüzü tanrılarına kul olur.

Zira akıl her daim işgal edilmesi gereken hedeftir. Asırlardır egemenlik kavgasında din ve ideoloji ile hükmedilmeye çalışılmış tarla gibidir. Kim ekerse ona hizmet eder. O aklın tarlasına ne ekilirse, o akıl onu üretir.

Siyasal İslamcılık, egemenliği gökyüzüne taşımak için, yıllardır neleri savundukları ve akıllara neleri ektikleri sır değildir. Ne demişlerdi?

“Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor... Bu millet istedikten sonra tabii elden gidecek yahu! Sen bunun önüne geçemezsin ki... Millete karşı yürümez zaten.” “Hem laik hem Müslüman olunmaz.• “Müslümanın yaratıcısı Allah kesin hâkimiyet sahibidir. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ koskoca bir yalan. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır...”

Yani hedef; egemenliğin gökyüzüne taşınmasıdır. AKP ve siyasal İslamcılık, önce akla, topluma ve devlete yönelerek rejim değişikliğini hedeflemiştir. Çünkü egemenlik demek, kalıcılığı, yönetme yetkisinin kimde olacağını, geleceği hangi aklın tayin edeceğini ve belirleyiciliğini ifade eder.

AKP’nin 14 yıllık faaliyet raporu okunduğunda karşımıza çıkan büyük resim ürkütücüdür. O resimde, adım adım mezhepçi bir rejim ve egemenlik değişikliğinin inşası görülür.

Laikliğin önemi ise, tam da bu egemenlik tartışmalarında daha çok önem kazanıyor.

Çünkü laiklik, egemenliğin gökyüzünden yer yüzüne indirilmesidir. Söz, yetki ve karar hakkının “kayıtsız şartsız” doğrudan yeryüzünde yaşayan halka ve onun sorgulama, düşünce ve üretme hakkına sahip özgür aklına devredilmesini talep eder.

Siyasal İslamcı cemaatler, tarikatlar ve AKP ise egemenliğin “gökyüzüne” yani Tanrı’ya ve onun sorgulanamaz vahiylerine devredilmesini zorluyor. “Gökyüzündeki tanrıya” devredilecek egemenlik hakkını da, onun yeryüzündeki siyasi gölgesi Halifesine devredilmesinin mücadelesinin verirler. “Türk Tipi Başkanlık” tartışmalarında “geleneğimizde bu var” denilirken, kast edilen bir tür, tanrının yer yüzündeki gölgesi Halifelik ve Hanedanlıktır.

AKP ve siyasal İslamcılık insanları vatandaşlıktan “kulluğa” ve “ümmetliğe” davet ediyorlar. İnsanı ve onun aklını işte bu hurafe ve dogmalar ile gasp ediyorlar. Kulun aklı ise doğmaları, vahiyleri ve hurafeleri taşıyan birer hamal haline getiriliyor.

Böyle bir “kulun”, yeryüzündeki sömürü, baskı ve gericiliğe karşı, eleştirel ve sorgulayan düşünceye sahip olması engellenmiş olunuyor. O nedenle “ağaç yaş iken eğilir” denilerek, gerici ve dinci eğitimlerle 3 yaşından itibaren çocukların aklına, ruhuna hükmedilerek kullaştırılıyorlar.

“Allah adına” aklın özgürlüğünü çocuk yaşta tutsaklığa dönüştürmek için, eğitimin dinselleştirilmesini ve çocukların hayatlarını uhrevi yalanlarla çalmayı hedeflemiş ve yaygınlaştırmışlardır.

Dolayısıyla akıl “gökyüzünün egemenliğine” devredilince, gözler ve vicdan yeryüzünün cehennemlerini ve adaletsizlikleri görmez oluyor. Zira kul biat etmeyi öğrenmiştir.

Başkanlık ve egemenlik

“Türk Tipi Başkanlık” tartışmalarını, bu egemenlik ilişkilerinin dışında ele almak, yeni Anayasa tartışmalarında “laikliğin çıkarılması” söylemi arasında bağ kurmamak, gelmekte olan tehlikeyi anlamamaktır.

AKP’nin “Türk tipi” dediği “Başkanlık Modeli”, aslında “Osmanlı Tipi” bir anlayışa yaslanmaktadır. Bu modelde ise, yeryüzündeki seçilmiş sultanlık rejimini, gökyüzüne devredilmiş egemenliğin, yeryüzündeki temsilciliği sıfatı ile kullanmak vardır.

AKP ve MHP’nin üzerinde anlaştığı öneriler incelendiğinde, demokratik bir parlamenter sistem, güçler ayrılığı ilkesi ve hak eşitliği erdemliğine dayalı Anayasa değişiklik talebi yok.

Seçilmiş “Partili Osmanlı tipi padişahlık” önerisi var. Söz, yetki ve kararı tek elde toplamak var! Dünyada örneği yok. Fakat Osmanlıda izini bulacağımız bir model bu.

Halka kurulmuş tuzak olan “Başkanlık” hilafet özlemiyle inşa edilen tek adam yönetimidir. Hiçbir güç tarafından sınırlanamayan tek adamlık Monarşi’sidir. Bu topraklar 19. yüzyıla kadar bunun tahribatlarını yaşamıştır. O dönemlerin belirgin özelliği şöyleydi; Egemenlik gökyüzüne çıkarılmıştı. O egemenliği ise yeryüzünde sadece, “Tanrının yer yüzündeki gölgesi” Halifesi kullanıyordu.

1923’te Cumhuriyetin kurulması ile tekrar yeryüzüne inen egemenlikle, kulun vatandaşlığa dönmesine, aklın özgürleşmesine yol açarken, şimdi AKP ve siyasal İslamcı cemaatler, tarikatlar eliyle, egemenlik tekrar gökyüzüne çıkarılmak, vatandaş kul ve akıl hamallaştırılmak isteniyor.

Başkanlık tartışmasında başvurulan pragmatizm ile demagoji ile toplumun aklı ile oynanabiliyor. Aklını menfaate, statüye, ranta, dine, hurafelere teslim etmiş ya da kiraya vermişleri, zamanın ruhuna uygun bir şekilde bir gün göklere çıkarıp aldatabiliyorlar.

İşte laiklik bu nedenle çok önemlidir. Egemenliği yeryüzüne ve halka indirmek kolay olmuyor. Bunu kolay kılmanın yolu, laiklik mücadelesini toplumsal mücadelenin merkezine taşımak ve orada buluşmak gerekiyor.