Peki ya kurban bayramının özeti mi? Geçtiğimiz yıllarda kurban satıcılardan biri bu özeti çoktan yapmıştı: Bu Anguslar çok ahlaksız hayvanlar! Hiç insan görmemişler, dikkat etmek lazım!

Vay hayvan vay!

> VELİ BAYRAK

Meydan muharebelerini aratmaz kurban ile kurban sahipleri aralarında yaşananlar. Büyük pazarlıklarla kurban satın alan kişiler dini vecibelerinden en kanlısını yerine getirmiş olmanın rehaveti içerisinde olduklarından belki de sorunu da satın aldıklarını düşünmezler! Ta ki kurban kendini yollara vurup da önüne çıkan ne varsa yakıp yıkına kadar!
Geçmişte olduğu gibi bu bayramda da televizyonların haber saatleri, bayramın ilk gününden itibaren haber saatini rodeo saatine çevirdiler! Ellerinde urganlar, kaçan hayvanları yakalamaya çalışan vatandaşların görüntüleri kovboy filmlerini aratmadı! Kurban keserken kendini kesen vatandaşlarımızın sayısı ise seçim sonuçlarını aratmayacak cinstendi:

-Sayın seyirciler şimdi ülke genelinde resmi olmayan sonuçları açıklıyoruz! Kesilen kurban sayısı 1,5 milyon! Dana tepen 440! Parmağını doğrayan 470! Ayağının altını kesen 70! Kolunu kıran 30!
Oysa giderayak ne demişti eski Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, “Her türlü önlemi aldık, hayvan sayımızda sıkıntı yok!”. Belki önlem konusunda yanılmış olabilirdi ama son yılların en doğru tespitini de beraberinde yapmıştı!

İstese eyyamcılık yapar, “Ülkemizde hayvan yok, bunun sebebi de gübre lobisidir” diyerek işin içinden çıkabilirdi. Hatta “Hayvanlar Gezi olaylarından etkilendiği için otlamaya çıkmamış ve bu yüzden zamanından önce telef olup ölmüşlerdir” diyerek hayvan sıkıntısını Gezicilerin üzerine yıkabilirdi.

Üstelik ülkede hayvan sıkıntısının olmaması ekonomi ve demokrasinin de gelişmesi anlamına geliyordu. Neydi öyle Güney Amerika’dan ithal edilen Angusların durumu! Güney Amerika’nın politik duruşunu bire bir üzerlerinde taşıyan bu Anguslar, Türkiye’de kaldıkları süre içerisinde yurdum topraklarını birbirine katmışlar, özünde sahipleri gibi biat kültürüne sahip olan ve kesilirken bir iki ayak salladıktan sonra salâvat getirip ruhunu teslim eden işbirlikçi yurdum hayvanlarına kötü örnek olmuşlardı.

Kaldı ki Anguslar Türkçe’de bilmiyorlardı. Üstelik kolay yollardan yurdum topraklarına girmeleri, devletin bekası ve milletin bölünmez bütünlüğü açısından büyük tehlikeydi. Zira Güney Amerikalı hemcinslerinin direnişini gören yurdum hayvanları bundan sonra ki kurban bayramlarına daha örgütlü girebilirlerdi!

Öte taraftan sorun sadece Angusların dil’i değil aynı zamanda diniydi de. Yurdum insanı ve hayvan yetiştiricileri etnik kökeninden dolayı Anguslara bir türlü ısınamamıştı! Din ve dil sorununun sürekli gündemde olduğu bir ülkede bu durum hayli sıkıntılı olabilirdi! Kaldı ki yurdum insanının yanı sıra hayvan satıcıları da Anguslar ile ortak dili konuşamamaktan şikâyetçi olmuş “Bunlar Türkçe bilmiyor hemşerim, oha diyorsun mal gibin yüzüne bakıyor! Sonra uyuşturuyoruz yine kalkıyor” demişti!

Hem İslami usullere göre otlatılmayan, kaldıkları ahırların kapıları “Bismillah” diye açılmayan, kesime gittikleri yerlerde tekbir getirilerek boğazına saldırılmayan bu Anguslar, Müslümanlar için önemli olan kurban bayramında çoğunlukla beklentileri karşılamayabilirlerdi.

Üstelik Angusların bu asi ve baş edilemez tutumları ülkenin birlik ve beraberliği içinde tehlikeli de olabilirdi! Belki de bu yüzden yetkililer iki hayvan arasında ki farklılıkları iklim ve hava değişikliğine bağlamış, bu hayvanların ülkelerinde yağış ve ciddi miktarda ot bulunduğunu, meralarda özgürce beslendiklerini ifade etmiş dolayısıyla zapt edilmelerinin güç olduğu bildirmişti.

Buna mukabil kurban edilmek için geldikleri topraklarda normalin üzerinde yağışların sel felaketine dönüştüğünü anlayan Anguslar, kimi yerlerde otların bile insanlar tarafından tüketildiğini görünce böyle bir ülkede ancak isyan edilir diye iç geçirmiş olabilirlerdi! Zira kendi doğduğu topraklarda özgürce otladıkları meralar, kurban edilmek için getirildikleri topraklarda kimileri için büyük ve bulunmaz birer rant yerleriydi!

Belki de bu yüzden hükümet, hem yurdum hayvanlarını direnişçi Anguslar’dan uzak tutmak, hem de yükselen et fiyatlarını aşağıya çekmek için hayvan besicilerine 2011’den itibaren faizsiz kredi vermeye başlamıştı. Her ne kadar verilen kredilerin yerine gitmediği, 40 hanesi olan bir köyde 50 baş hayvan varken, birden 2000’e yükseldiği devlet tarafından tespit edilmişse de bu durum yurdum toprakları için yeni bir şey değildi. Zira bu ülke ceviz yatak odası ihraç ediyorum deyip sunta parçalarını ihraç eden insanları da görmüştü. Burada önemli olan memleketin hayvan sıkıntısı çekmemesiydi ve eski Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’de “Hayvan sayısında sıkıntı yok” diyerek bu müjdeli haberi vermişti.

Peki ya kurban bayramının özeti mi? Geçtiğimiz yıllarda kurban satıcılardan biri bu özeti çoktan yapmıştı:
-Bu Anguslar çok ahlaksız hayvanlar! Hiç insan görmemişler, dikkat etmek lazım!

Oysa Anguslar insan görmüşlerdi görmesine de kendilerini böylesine katleden sistem görmemişlerdi! Ne diyelim Anguslar sisteme karşı elinden gelen direnişi gösterdiler zamanında, darısı bizim hayvanların başına!
Aslına bakılırsa bu müjdeli haber birçoklarımız için yeni bir şeydi. Zira yıllardır hiçbir iktidar partisi ile aynı fikirde olamamanın büyük üzüntüsünü yaşayan ben ilk kez bir iktidar partisinin yetkilisi ile aynı fikirde olmanın mutluluğunu yaşıyordum. Tabi hayvan sayısı denilirken, hayvanları işkence edercesine yol ortasında, yol kenarında, çocukların gözleri önünde satır ve baltalarla göz göre göre katledenler anlatılmak isteniyorsa eğer.