Ülkenin geçirdiği bu tarihsel dönemi yaşayan insanlar olarak içinden geçtiğimiz dönemi anlamak önem arz ediyor. Çünkü ancak bu şekilde mevcut gidişata iradi bir müdahalede bulunmanın ön şartı sağlanabiliyor

Veda senfonisini direnenler çalabilir

MERT DESTAN PALA

Bu topraklar belki de ilk insanın üzerinde yaşamaya başlamasından beri sürekli bir karmaşa içerisinde olageldi. Bu karmaşa/kargaşa halini -hâkim tarih görüşü tersini iddia etse de- istisnasız tüm zaman dilimlerinde gözlemlemek mümkün. Gelecekte dönüp bugüne baktığımızda, günümüzde bundan azade olmayacaktır. Fakat günümüzdeki kaotik dönem ve bunun getirdiği kırılmaların bizler açısında çok önemli bir tarafı mevcut; bizler bu dönemin özneleriyiz.

Ülkenin içinden geçtiği koşullar bugünden bakıldığında birbirinden kopuk olay örüntüleri olarak görülebilir. Fakat bilimin başat kurallarından birinin ortaya koyduğu gibi: hiçbir şey yoktan var olmaz ve vardan yok olamaz. Tarih birbirini arka plan yapan olaylar bütünüdür ve bir önceki olayın sonu ile yeni olayın başlangıcı arasında bağlantıyı görmek mümkündür. Bu bağlamda bakıldığında Türkiye’nin son yirmi yıllık döneminde karşılaştığımız tablonun nedenlerini ve nasıllarını anlamak ancak bu bağlantıyı kavrayarak mümkün olabilir.

Son yirmi yıldır ülkemiz çeşit çeşit ‘gömlekler’ giyen bir iktidar ile karşı karşıya. AKP, muhafazakâr demokrat olarak başladığı serüvenine, birkaç başat durakta biçim değiştirerek birebir yaşadığımız baskı rejiminin sahibi olarak karşımızda durmakta. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu bir süreç ve bu süreci anlamak, anlamlandırmak günümüzü yaşayan bizler için önemli. Meseleye bu açıdan bakıldığında Berkant Gültekin’in kaleminden çıkan ‘AKP’NİN VEDA SENFONİSİ-YEREL SEÇİMLERİ ANLAMAK’ adlı çalışma da önemli bir kaynak olmaya aday.

HAFIZA İÇİN BİR İLAÇ

Kitap iki kısımdan oluşuyor. İlk kısım ‘TÜRKİYE’DE SİYASAL İSLAM’IN SERÜVENİ’ başlığını taşırken, bu kısımda ‘Siyasal İslam’ın ülkemizdeki yolculuğu, AKP’nin bu yolculuktaki yeri ve bugüne gelmesine kadar geçen sürede yaşanılan kırılmalar ve başlıca duraklar irdeleniyor. Bu noktada şunu tekrar etmekte fayda var: Bu süreci yaşayan insanların, bir çeşit yakını görememe hastalığına yakalanması çok beklenebilir bir durum. Sonuç itibariyle hayatın kendi akşında fark edemediğimiz detaylar, fark ettiklerimizden daha fazla. Berkant Gültekin kitabın bu kısmıyla bize bahsettiğimiz hastalıktan kurtulmak için bir ilaç veriyor. İlk kısım boyunca AKP’nin muzaffer bir asker olarak başladığı yolculuğunun nasıl bir vedaya dönüşme noktasına geldiği ortaya konuyor. Kitapta vurgulandığı gibi AKP’nin küresel sistemin ihtiyaçlarına uygunluğu ve bununla birlikte küresel ekonomik sistemin lehine olması iktidar serüveninin başlangıcındaki temel etmenler. Kitap, AKP’nin devletleşme adımlarını birer ikişer attığı dönemde hangi çevrelerin teorik ve politik desteğini aldığını da en net şekilde hatırlatıyor bizlere. Öyle ki; Erdoğan’ın ünlü repliklerinden olan ‘kimler kimlerle beraber’ sesi pek çok kez kendi sesinden kulaklarınıza çalınıyor. Yine bu kısım boyunca AKP'nin kendi vesayet rejimini inşa ederken hangi uğraklarda, nasıl hamleler yaptığını ve bu hamleler neticesinde bozulan ve yeniden kurulan ittifak yapılarını tek tek görebilmekteyiz. Ülkede iktidarın el değiştirdiği yıllar olarak görebileceğimiz bu dönemde Ergenekon/Balyoz süreçlerini, 2010 Referandumu’nu, çözüm sürecini, dış politikada yaşanılan sarsıntıları ve iktidarı sarsan en ciddi hareket olarak Gezi Direnişi’ni, birbiri ile ilişkileri ve de karşıtlıkları açısından görüyoruz. İlk kısım neresinden bakarsanız bakın iktidarın geçmişini, sağlam ve doğru temeller üzerinde tekrar hatırlatıyor.

ÇÖKÜŞÜN YAŞANDIĞI DÖNEM

Kitabın ikinci kısmı ise ‘POLİTİK MUHABBETLER’ başlığını taşıyor. Bu bölüm yazarın BirGün gazetesi için yaptığı mülakatlardan oluşuyor. Röportaj yapılanlar arasında ülkenin değerli akademisyenleri, yazarları ve gazetecileri var. Bu mülakatların tamamının AKP’nin resmileşen ilk seçim yenilgisinden sonra yapılmış olması, gelecek döneme dair yapılacak okumalarda önemli bir kaynak olarak önümüze çıkacağını gösteriyor.
Türkiye bir yanı ile savaşın, diğer yanı ile toplumsal ve ekonomik bir çöküşün yaşandığı bir dönemden geçiyor. Suriye’de süren savaş, içerde kitlelerin konsolidasyonu için kullanılırken, dünyanın en kimsesizleri olarak tanımlayabileceğimiz göçmenler ‘para ve savaş pazarlığında’ koz olarak kullanılıyor. 'Politik Muhabbetler' başlığında yapılan söyleşiler de konuları ve konuşulan kişilerin uzmanlıkları itibari ile tarihsel, sosyolojik, dış politika, hukuk vb konularda kitabın ismini taşıyan dönem olarak adlandırabileceğimiz bu döneme dair önemli ipuçları barındırıyor.

En başta söylediğimiz şeyi tekrar edecek olursak, ülkenin geçirdiği bu tarihsel dönemi yaşayan insanlar olarak içinden geçtiğimiz dönemi anlamak önem arz ediyor. Çünkü ancak bu şekilde mevcut gidişata iradi bir müdahalede bulunmanın ön şartı sağlanabiliyor. Yazar kitabın ismine kaynaklık eden Franz Joseph Haydn’ın ‘Veda Senfonisi’ adlı eserini yaratış sürecini anlatırken R. T. Erdoğan’ın hali ile de bağlantı kuruyor. Bu noktada yine yazarın ilk kısmı bitirirken söylediği son sözlerden esinlenerek şu söylenebilir; Evet AKP bir veda sürecine girmiştir, ama bu süreç için çalınacak ‘Veda Senfonisi’ni ancak ‘70’lerin sol mücadele birikimini unutmayan, halkın öz gücüne güvenen, Gezi’deki isyan çığlığını sahiplenen, Cumhuriyet’in kazanımlarını daha demokratik ve eşitlikçi bir noktaya taşımayı hedefleyen politik kararlılık ve eylem çizgisini’ benimseyenler çalabilir.