Suriye’de yerel aktörler/taşeronlar üzerinden yürütülen “vekalet savaşı” bitti. Artık yeni bir evre söz konusu. Figüranların yerine bizzat aktörlerin kendileri devrede. ABD’sinden Rusya’sına, İran’ından Fransa’sına, Almanya’sından İngiltere ve Çin’ine küresel güç odakları fiilen cephedeki yerini aldı. İki bloklu, onlarca ülkeli yüzlerce örgütlü yeni bir tür egemenlik ve paylaşım savaşına sahne oluyor Suriye. Alanda boy gösteren on binlerce cihatçıyı da bu denkleme eklemeyi unutmamalı.

• • •

Tarafların pozisyonları olayların patlak verdiği Mart 2011’den bu yana hiç değişmedi esasında. Aradan geçen onca zamana ölüm ve katliamlara rağmen krizin ilk nüksettiğindeki tarafların pozisyonlarıyla bugunkü pozisyonları aynı. Bir yanda Atlantik güçleri olarak adlandırılan ABD ve Batı, öte yanda ise Rusya, Çin, İran gibi Avrasya güçleri var.

• • •

Suriye bu iki blokun çarpıştığı ön cephe niteliğinde. Suriye’nin düşmesi/düşürülmesi bölgedeki bütün denklemleri yerinden oynatacak. Bütün bu yığınak, Akdeniz’in savaş cephaneliğine dönüştürülmesi bu kaygılardan dolayı. Kamplar arasında Soğuk Savaş’ta olduğu gibi belirleyici olan ideolojiler değil. Farklı çıkarların, farklı hâkimiyet planlarının, farklı egemenlik stratejilerinin belirleyici oduğu bir güç mücadelesi sergileniyor. Paylaşım savaşının tarafları, yaslandıkları güçler, kurulan ittifaklar belli. Değişen sadece aktörlerin taktik hamleleri ve krize müdahil olma biçimi. ABD, İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği Batı bloku muhaliflere, Rusya, İran ve Çin ise Şam rejimine destek vermeyi ilk günkü gibi sürdürüyor.

• • •

Suriye’deki iç savaş vekillerin sahaya sürülmesiyle start almıştı. İlk etapta ÖSO, SUK, SUKO üzerinden sürdürülen savaş kısa bir süre sonra tıkanınca ardından başka taşeronlar sahaya sürüldü. Dünyanın dört bir tarafından ülkeye taşınan yabancı savaşçılar vasıtasıyla çatış malar derinleştirildi. Ülkeye doldurulan binlerce Selefi zaman içerisinde kontrolden çıktı. Ülke adeta cihat cennetine dönüşürken taşeronluk hizmetinde istenilen verim sağlanamadı. Arap monarşileri, Türkiye ve ABD’nin sınırsız desteğine rağmen bu süre zarfında sadece cihatçılar Rakka ve İdlib’i kentlerini ele geçirebildiler.

• • •

ABD geçen sonbaharda IŞİD mevzilerini vurma gerekçesiyle bizzat Suriye cephesine ilk adımı attı. Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar, Türkiye, Kanada, Avustralya, Danimarka ve diğer Batılı güçler saldırıya destek verdi. 13 Kasım’daki Paris katliamından sonra Fransa, 3 Aralık itibariyle de İngiltere benzer argümanlarla Suriye’de sıcak çatışmalara dahil oldu. Ardından da Almanya Tornedo keşif uçakları, bin 200 asker ve donanma fırkateyni ile Suriye semalarında boy gösterdi.

• • •

Atlantik bloku bunları yaparken, ABD’den tam bir yıl sonra Rusya rejime verdiği siyasi ve lojistik destekle yetinmeyerek eylül itibariyle cephedeki yerini aldı. Adeta çıkarma yaparak havadan ve karadan cihatçıları vurmaya başladı, rejime mutlak desteğini sundu. Rusya’nın alana inmesi denklemi bütünüyle bozdu. Bu cephenin önemli aktörlerinden İran başından bu yana Suriye’deydi ancak Moskova’dan aldığı feyzle varlığını aleni şekilde daha da artırdı. Bu blokun kayda değer figürü Lübnan Hizbullahı ise Suriye’yi başından itibaren varlık savaşı olarak algıladı. “Direniş cephesi”nin bir diğer önemli aktörü Çin ise ABD’yi kızdırmadan lojistik destekle yetiniyor!

• • •

Rusya-İran-Hizbullah bloku ülkenin batısında, Halep’ten başlayan Hama ve Humus’la devam ederek Şam’a uzanan hattın batısında kalan bölgeyi kontrol altında tutmak istiyor. ABD liderliğindeki Atlantik güçlerinin parsellediği alan ise ülkenin doğusu. Haseke’den Rakka ve Deyrzor’a uzanan Irak sınırındaki zengin petrol yataklarının bulunduğu alan öncelikli hedefler arasında. Operasyonlar da bu bölgede yoğunlaşmış durumda.

• • •

İki blok da Suriye’yi kaptırma niyetinde değil. Aktörler iyiden iyiye eli artırdı, önemli kozlarını sahaya sürmeye başladılat. Elini ilk artıran da Rusya oldu. Bütün gücüyle sadece IŞİD’i değil, Batı’ın desteklediği diğer cihatçı grupları da vurmaya başladı. Üstelik önemli oranda kara birliklerini de sahaya sürdü. Her iki blok da IŞİD’i bahane ederek Suriye’ye adım atsa da asıl amaç kendi çıkarlarını kollamak.

• • •

Atlantik cephesinde saf tutan neo-Osmanlıcılar da önce çeşitli Sünni grupları son olarak da Türkmenleri kullanarak Suriye’deki savaştan nemalanmak istedi. Ancak bütün stratejileri çöktü. İstediğini elde edemeseler de neo-Osmanlıcılar işlevsel konumundan ötürü Atlantik Cephesi’nin önemli bir unsuru.

• • •

Suriye’de yaşanan bu sürecin sonunda yeni bir paylaşımla çıkacağız. Bütün kavga da burada. Kim nasıl ne kadar pay alacak! Rusya Tartus’a ilaveten yeni üsler açıyor, ABD iyiden iyiye Rakka-Deyrzor petrol hattına yerleşiyor. Suriye üzerinden ortaya çıkan yeniden paylaşım savaşında bütün stratejisini Esad’ın düşmesi ve Kürtlerin statü elde etmemesi üzerine kuran AKP Türkiyesi kaybetti. Musul civarlarına çıkarılan askerler ve düşürülen Rus uçağı bölgenin yeni dizaynında rol alma arayışının çırpınışları. Ancak cihatçılara yapılan yatırımın ve düşürülen Rus uçağının faturası beklenilenden de ağır olacak gibi.