Naci Ağbal merkez Bankası Başkanı olduğu Kasım ayından bugüne faizlerin yüklü bir şekilde artırıldığını biliyoruz. Dün açıklanan Para Politikası Kurulu kararında politika faizi 200 baz puan artırılarak %19’a yükseltildi. Oldukça yüksek bir faiz artışı. Her ne kadar yabancı finansal kuruluşlar arasında 300 baz puan artış talep edenler olsa da aslında piyasa 100 baz puan artışa razı gibi görünüyordu.

Her ne kadar iktidar ülkeyi en büyük on ekonomi arasına sokamadıysa da yüksek faiz liginde yüzde 19’luk politika faize ile yedinci sıraya yükseltmeyi başardı!

Faiz kararının duyurulduğu açıklama metnine baktığımız zaman, MB’nin “iç talep koşulları, birikimli maliyet etkileri, uluslararası gıda ve diğer emtia fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyon beklentilerindeki yüksek seviyelere” atıfta bulunuyor olsa da bu faiz artırım kararının sadece bu göstergelere bakılarak alınmadığı aşikâr.

Aralık ayında ilk faiz artırımı ile birlikte ne denilmişti, hatırlıyor musunuz? “Hukuk ve ekonomi alanlarında gerekli reformlar yapılacaktır.” Para politikası ile birlikte bunlar da devreye alınınca ekonomik öngörülebilirlik artacak, işler zaman içerisinde yoluna girecekti.

Gecikmeli de olsa açıklanan paketlerin içlerinin boş olduğu açıklamaların yapıldığı anda görüldü. Ne insan hakları konusunda ne de ekonomi alanında bu iktidarın olumlu bir adım atacağına kimse inanmadı. Ve inanmamakta da haklıydılar. Vatandaş bu iktidarın ülkeyi düze çıkarma ihtimali olmadığını görüyor, biliyor. İnanmıyor. Niye inansın ki? Bir taftan “hukuk” derken diğer taraftan tüm hukuksuzlukların yaşandığını görüyor. Son iki gündür yaşananlar bunun açık göstergesi. Ekonomi derseniz, açıklanan paketin boş olduğu (kelimenin tam anlamıyla boş çünkü 98 sayfalık belgenin üçte ikisi boş sayfalardan oluşuyordu) görüldü. Zaten eleştiriler gelince de ilgili bakan merak etmeyin en geç önümüzdeki hafta detaylandıracağız açıklamasında bulundu.

Gerçi bu bizim sorunumuz. Yabancıların zerre kadar bu konulara baktığı yok. Onlar neye bakıyor? Yüksek faize. Madem öyle, alın size yüksek faiz.

Faizler artırılarak “ne yapılmak, nereye varılmak isteniyor”?

Önceki faiz artırımlarından sonra sıcak para girişinde bir miktar artış olmuştu ancak girişler hızla yavaşladı, hatta durma noktasına geldi. Yılbaşından itibaren borsadan yabancılar net olarak çıkarken, tahvil bonoya gelen para da epey düşmüştü. Dün MB tarafından açıklanan verilerde gördük ki tahvil bonodan da çıkmaya başlamışlar. Geçen hafta borsa ve DİBS’ten çıkan toplam tutar 244 milyon dolar. Demek ki dışarıdan gelen döviz yok, içeride (Merkez Bankası rezervleri anlamında) zaten yok. E, ne olacak o zaman? Üstelik yurtdışı piyasaların da karıştığı, faiz oranlarının bir miktar arttığı bir dönemde. Yanlış anlamayın yurtdışında faizlerin aratarak geldiği orandan daha fazlasını biz dün artırım olarak yaptık. Yani onlarda yükseldi dediğimiz seviyenin bile %30 üstünde bir artış yaptık.

Döviz kurları siyasi etkisi her zaman en yüksek gösterge olmuştur. Enflasyon, işsizlik, büyüme gibi göstergelerin politik etkisi daha sınırlı. O zaman ne yapıp edip döviz kurlarını frenlemeli. Geçmişte bunu döviz satarak yaptılar. Olmadı. Döviz bitti, kur yeniden yükseldi. Şimdi faizler üzerinden bunu yapmaya çalışıyorlar. Faiz artınca sıcak para gelir. Oh ne güzel.

Şimdi bir sonraki karara kadar bekleyecekler. Yabancıların gelip gelmediğine, yerlilerin dövizleri bozdurup bozdurmadığını takip edecekler. Eğer oralarda bekledikleri gelişmeler olmaz ise yeni bir faiz artırımı daha yaparlar. Zaten bunu da “gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaştırma yapılacaktır” diyerek ifade ediyorlar.