Dün sosyal medya akışına “çarpıcı” bir haber düştü. Türkiye’deki kaynaklara Sputnik’ten yayıldığını tahmin ettiğim haberin ilk kaynağı Russia Today’di. Barcelona’daki Dünya Etik Veriler Forumu için internet yoluyla bir röportaj veren Julian Assange “Özgürlüğü yaşayan son kuşağız” demişti. Bu iddiasını “gelecekte her bir insana ait verilerin devlet kurumlarının eline geçeceği” varsayımına dayandırıyordu.

Aslında bir varsayım değil hakikat. Her ne kadar medyamız bu iddiayı “çarpıcı” bulmuş, “özgürlüğün sonu geldi” gibi seksi başlıklarla üfürmüş olsa bile bu dünyada epeydir tartışılan bir gerçek. İlk dillendiren Assange değil. Son da olmayacak. Giderek daha fazla konuşacağız. Şu fakir köşede bile ele alınmışlığı var ki, ne tesadüftür son iki haftadır da bu konu etrafında dolanıyoruz. İki hafta önce veri sahipliği üzerinden, geçen hafta internete bıraktığımız izler üzerinden ele aldık.

Türkiye gündeminin “durup ince şeyleri düşünmeye” izin vermeyen bir soluk soluğalığı var. Kendinizi bir kaptırdınız mı başka hiçbir şeye değinmeden seneler geçirebilirsiniz. (geçirdim oradan biliyorum) Oysa Assange’ın değindiği konu öyle “ince” bir konu da değil. Biz Türkiye ölçeğinde özgürlük sorununu tartışırken, aslında daha büyük bir özgürlük sorununun tüm insanlığı beklediğini gösteriyor. Peki medyamızda Assange’ın tek cümlesiyle ele alınmış ve hiçbir detayına girilmemiş “özgürlük sorunu” ne anlama geliyor? Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun sorusu da bu olsun.

Kastedilen özgürlük nedir?
Bir defa Assange’ın kastettiği özgürlük, öyle istediğimizi yazıp çizmekten yani “düşünce özgürlüğü”nden öte bir özgürlük olabilir. Bu özgürlük sorununun ucunun nereye varacağı konusunda en iyi varsayımsal örneklerden birine Yuval Noah Harari’nin 21. yy İçin 21 Ders (Kolektif Kitap 2018, Orj: 21 Lessons for the 21st Century) kitabında rastladım. Gelecekte insanlık tarihinin en iyi sağlık hizmetini alacağımız bir sır değil. Vücudumuzun her organı sensörler yardımıyla izlenecek ve doktorlara bile gerek kalmadan robotlar yardımıyla her şeye anında müdahale edilecek. Bunun ne zararı olabilir ki diyebilirsiniz? Harari işte tam da burada hatırlatıyor: “Bunun sonucunda kendinizi her daim bir sağlık sorunuyla uğraşırken bulacaksınız. Böyle yapmayı reddedersiniz, belki sağlık sigortanız iptal olacak, belki de patronunuz sizi işten atacak; sizin dik başlılığınızın cezasını niye onlar ödesin?” ve ekliyor; “sigara içmenin akciğer kanserine yol açtığına ilişkin genel istatistiklere rağmen sigara içmeye devam etmek başka, sol akciğerinizin üst kısmında yedi kanserli hücre tespit eden biyometrik sensörün verdiği uyarıya rağmen sigara içmeye devam etmek bambaşka bir şey.” Düşünsenize acılarınıza dayanamayarak bir sigara yakıyorsunuz ve o dakika sağlık sigortanız iptal oluyor. Ne güzel iş, insanlar belki de bu yolla sigara illetinden kurtulabilir diyecekseniz, Harari’nin örneğini genişleteyim. Yaz başında mideme endoskopi yapan doktor tarafından bir sürü şeyle birlikte “turşu” da yememem yönünde sıkı sıkıya uyarıldım. Geleceğin robot doktoru bu işlemden sonra mideme bir de sensör yerleştirdi diyelim. Annemin kurduğu o nefis turşu karşısında irademe yenildim ve bir tane ağzıma attım. Sensör sisteme anında bildirdi. Sağlık sigortama bir çentik. Israrcı olursam, sağlık sigortası da iptal edilebilir mi? Büyük olasılıkla evet.

Sağlıkla ilgili örnekler belki kimilerine olumlu gelebilir ama bu veri hakimiyetinin hayatın her alanına yayıldığını hayal edin. Otoritenin elinde olan hakkımızdaki veri yığını, tüm zaaflarımızla ilgili ipuçları barındıracak. İşe alınıp alınmamıza, kredi çekip çekemeyeceğimize bu veri seti karar verecek. İş bu durumda, bu köşede de yıllardır tartıştığımız, geleneksel kitle medyasına sahip olmanın hiçbir anlamı kalmayacak. Çünkü hepimiz için eldeki verilere göre kişisel bir iletişim ve aksiyon reçetesi çoktan hazırlanmış olacak. Belki DNA’mızdaki arazlar bile bu veri setine dahil olabilecek. İşte Assange’ın medyamıza o tek çarpıcı cümleyle yansıyan ifadelerinin arkasında böyle geniş bir tartışma alanı var. Yakın geleceğe kadar “internet” teknolojisini bir özgürlük alanı olarak tartıştık ama artık çarkın tam tersine işlediğini anlamak için dahi olmaya gerek yok. Başlıkta gönderme yaptığım şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’in dünyasında “özgürlük için acı çekmek” yüceltiliyor, bedeller ödeniyor ve karşılığı düşleniyordu. Geleceğin dünyasında “acı” sadece bizimle ilgili olumsuz bir veri. Peki sadece veri olmaktan nasıl kurtulabiliriz? “Güncel” dertlerimizden sıyrılabilirsek, yüzyılın sorusu bu.