Geriye sayım başladı.

Seçim meydanlarında video göstermek Muharrem İnce ile moda oldu, son kırk gün videoya çekilse şöyle bir film de izleyebilirdik:

Artık düpedüz “uysa da dedim uymasa da dedim” hallerindeler. Yalancı nitelemesi kifayetsiz kalıyor. Belki daha da vahimi memleketin gerçeklik algısını tamamen kaybetmiş bir şahıs tarafından yönetiliyor olması. Gerçi hâlâ uzaya 4 şeritli yol yapacaklarına inananlara bel bağlamış da olabilirler. 1987’de açılan İzmir Havalimanı’nı da, 1998’de açılan Adıyaman Havalimanı’nı da “biz yaptık”, 1992’de kurulan üniversite için “Isparta’ya üniversiteyi biz getirdik” demesi, üstelik bunları hakikati bilenler önünde söyleyebilmesi, çoktan beri lüks eşya olmaktan çıkan buzdolabı için bile “Her eve buzdolabı giriyorsa refah seviyesi var demektir” diye böbürlenmesi, 1983 seçimi öncesi bir tartışmada “köprüyü satacağız” diyenin Özal değil de komünistler olduğunu iddia etmesi, çok partili sisteme 1950 yılında geçilen bir Türkiye’de 1954 doğumlu olmasına rağmen “CHP’nin tek partili döneminde 75 kişilik sınıflarda okudum” uydurması, Mersin-Silifke arasında olmayan bir tren yolunu hızlı tren hattına bağlama vaadinde bulunması, Diyarbakır’da prompter bozulunca uzun süre donakalması, Bingöllülere ısrarla Diyarbakırlılar diye seslenip bir de üstüne “duymuyorlar” deyince Bingöllülerin Diyarbakırlı olmayı kabul ederek alkış tutması filan cabası da, Muğla mitinginde “Farklı bir proje ile geldim. Size anlatacaklarımı başka yerde anlatmadım” dedikten sonra, o projeyi anlatmadan kürsüden inmesine ne demeli? Ve nihayet “Sevgili Zonguldaklılar” demek isterken, “Sevgili Zondulgaklılar, Zonduklarlılar, Zonduk…” kekelemesi ardından “Niye böyle oldu?” diye sormasına da cevap lazım elbette. Niye böyle oldu?

Hem kekeliyor hem kekliyor. Millet kıraathanesinde bedava kek yedireceğim deyince herkesin cevabı neydi? Milleti yine kekliyor, kandırıyor! Ve bir de, referandum öncesi idam vaat edenler şimdi af vaat ediyorlar ya, bu af tartışmasını ciddiye almak lazım, kaybederlerse şimdiden cezadan yırtmanın peşinde olabilirler.

Ama video seyretmek/seyrettirmek pek işe yaramıyor. Çünkü seçime iki hafta kala, zaman şimdi bir film şeridi gibi hızla akmıyor. Bir slayt gösterisi gibi, peş peşe dizilmiş fotoğraflardan oluşuyor. Fotoğraflar alakasız, ama tuhaf bir şekilde birbirlerini tamamlıyorlar. Alakasız enstantanelerin diyalektik birliğinden işte yaşadığımız toplum oluşuyor.

Bir yanda vukuatları vesikalı iktidar fotoğrafı, öbür yanda sıradan ve sahici yurttaşların vesikalık fotoğrafları var.

Videoları boş verin, anlamlı bir slayt gösterisi seçmenlerin vesikalık fotoğraflarının peş peşe izlenmesi olur. Çünkü tek bir seçmen yok, anket dilimlerinde her dilimi temsil eden bir seçmen de yok. Adı Seçmen olan bir şahıs yok! O bir soyutlama. Genç yaşlı kadın erkek Türk Kürt Alevi Sünni emekçi işçi işsiz emekli memur asker doktor mühendis öğrenci avukat esnaf vb seçmenlerden çıkan bir soyutlama. O vesikalık fotoğrafları slayt değil film şeridi gibi izlerseniz, bir renk tayfı oluşur sadece, kimseyi göremezsiniz.

Öyleyse o vesikalık fotoğraftakileri tek tek tanımak, yüzlerine bakmak, ellerini sıkmak, onları dinlemek, onlara hakikati anlatmak şart. Şart da…

Milyonlarca kişiyle de böyle bir temas mümkün olmadığından yapılacak şey belli: Tek tek vesikalık fotoğraftakileri akıldan hiç çıkarmamak. Ortak dert var mı? Var, tek adam. Ortak çözüm var mı? Var, tek adamdan kurtulmak. Tek adam gidip çok adam gelince dertler bitecek mi? Hayır. Çünkü tek bir derdimiz yok. Tek tek kurtuluş yok. Çünkü ne güzel bir sözdür devrimcilerin şu sözü: Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz! Asıl çözüm hâkim sınıflar ittifakına karşı halk ittifakını kurmaktır.

Şimdiki muktedirlerin tek stratejisi var: Yalandan kim ölmüş ki vaat etmekle de mal tükensin. Çünkü tek çözümü, tek seçilmesi gerekeni, tek adamı var. Habire onun vesikalık fotosu geçiyor slayt ekranından. Hâkim sınıfların tek temsilcisi iddiasıyla. Ama o fotoğraf karelerini art arda izlediğinizde tıpkı bir film şeridi gibi yüzünde oluşan korkuyu görebilirsiniz.

Şimdi onların slayt gösterisinde hep aynı vesikalı bir vesikalık kayıp gidiyorsa, demek ki sonunda kayıp gidecek.

Demek ki İbrahim Tatlıses de tek adamı, tek Reis’i için yine hüzünle söyleyecek:

Tek tek terk etti tüm dostlarım tek tek / Tek tek bıraktılar beni tek.