Via Campesina’dan açık mektup

ECVC

Brezilya’nın Eldorado dos Carajás kentinde 17 Nisan 1996’da toprak reformu talebiyle yürüyüş gerçekleştiren Topraksız İşçi Hareketi MST’ye üye 19 topraksız köylü askeri polis tarafından katledilmiştir. Uluslararası Çiftçi Örgütü La Via Campesina Meksika'da 2. uluslararası kongresinde bu katliamı anmak ve köylülerin mücadelesini sürdürmek için 17 Nisanı "Uluslararası Çiftçi Mücadele Günü" ilan etmiştir.

La Via Campesina, küresel kapitalizmin gıda ve tarımı şirketlerin hâkimiyetine bıraktığı, endüstriyel tarım modeliyle geleneksel üretimi ve küçük üreticileri hedef aldığı 3. Gıda Rejimi olarak adlandırılan bu süreçte neoliberalizmin saldırılarına karşı küçük üreticilerin, aile çiftçilerinin, tarım işçilerinin ve yerli haklarının örgütlü itirazı olarak 1993 yılında Belçika’nın Mons kentinde kurulmuştur. Bu örgüt bugün yaklaşık 200 milyon üyesiyle küçük çiftçilerin en büyük politik küresel tarım örgütüdür.

Çiftçilerin Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle Via Campesina Avrupa Koordinasyonu (ECVC), Avrupa Komisyonu Başkanı, Avrupa Parlamentosu üyeleri ve diğer AB yetkililerine yazdığı açık mektupta gıda egemenliği lehine harekete geçilmesini talep etmektedir.

Gıda egemenliği, halkların ekolojik olarak sağlıklı ve sürdürülebilir yöntemlerle üretilen sağlıklı ve kültürel bakımdan uygun gıdaya sahip olma hakkı ve kendi gıda ve tarım sistemlerini tarif etme hakkıdır. Gıda egemenliği piyasaların ve şirketlerin taleplerinden ziyade gıda üreten, dağıtan ve tüketenlerin istek ve ihtiyaçlarını gıda sistemleri ve politikalarının merkezine koyar. Ayrıca, insanlara ve toplumlara nasıl karınlarını doyuracakları ve besleneceklerine, toprak, su ve diğer kaynakları şimdiki ve gelecek nesillerin yararına nasıl kullanacakları ve koruyacaklarına ve diğer gruplar, halklar ve kültürlerle uluslararası dayanışma temelinde nasıl etkileşime gireceklerine dair doğrudan, demokratik bir denetim sunar. Başka aktörlerin bu terimi kendi siyasi vizyonları yararına kötüye kullanma yönünde giderek sıklaşan ve tehlikeli eğilimlerine rağmen, gıda egemenliği 1996 yılında La Via Campesina tarafından kavramsallaştırılmış ve Nyéléni bildirgesinde (gıda egemenliği için mücadele eden örgütlerden oluşan küresel bir hareket) tanımlanmıştı.

Gıda egemenliği hakkı Birleşmiş Milletler Köylüler ve Kırsal Alanda Çalışan Diğer Kişilerin Hakları Bildirgesi’nin (UNDROP) 15. maddesinde tanınmıştır ve AB bu hakkın uygulanmasını sağlamak için daha fazlasını yapmalıdır. Küçük çiftçilerin sesi olarak ECVC, bu mektupta gelecek için sürdürülebilir gıda üretimi vizyonunu ortaya koymakta ve bu vizyonu gerçekleştirmek için çiftçiler ve tarım işçileri için adil gelirler sağlayıp küçük ve orta çiftçilerin toprağa, pazara ve kaynaklara erişimini güvence altına alan agroekoloji yoluyla Avrupa’da gıda egemenliğini yeniden inşa etmemiz gerektiğini yinelemektedir.

Mevcut çok boyutlu krize uluslararası dayanışmanın yanıtı

Uluslararası ticaretin gıda güvencesini sağlayabileceğine olan inanç, uzun zamandır Avrupa Birliği’nin şiarı olmuş ve onun tarım politikasını şekillendirmiştir. ECVC olarak, biz bu yanılgının sürekli olarak karşısında olduk ve gıda egemenliğine yönelik küresel bir değişim bağlamında, küçük çiftçileri küresel ölçekte ucuz ve ithal endüstriyel üretimle rekabete sokmak yerine onları destekleyen önlemler yoluyla gıda sistemlerinin yeniden yerelleştirilmesini talep ettik.

Uluslararası neoliberal politikalar, tüm ülkeleri, kendi nüfuslarını beslemek için istikrarlı bir gıda üretimi temeli oluşturmak yerine, en iyi şekilde ihraç edebilecekleri ürünlerin üretiminde uzmanlaşmaya itti. 50’den fazla ülke şu anda buğday ve tahıl ithalatına ciddi ölçüde bağımlı ve gıda fiyatları enflasyonu karşısında yüksek kırılganlık nedeniyle gıda güvencesizliği riski altında. AB’nin bu durumun esas sorumlusu olduğunu düşünüyoruz, çünkü AB Avrupalı tarım-gıda şirketlerine daha iyi bir pazar erişimi sağlamak için kamu gıda stoklarını yok etmek ve küçük çiftçilere adil fiyatları sağlayabilecek piyasa düzenlemelerini azaltmak adına ikili serbest ticaret anlaşmaları yoluyla DTÖ içinde sürekli lobi faaliyeti yürütmektedir.

Avrupa Birliği içerisinde ilerlemenin en iyi yolu

Gıda egemenliği, yalnızca düşük gelirli ülkelerin yaşadığı krize ilişkin olarak kanıtlanmış sağlam bir yanıt değildir. Aynı zamanda Avrupa’daki çiftçiler, tarım çalışanları ve tarım dışı çalışanlar, yurttaşlar, tüketiciler ve çevre için en uygun harekettir.

Gıda egemenliğini uygulayarak AB, karşı karşıya olduğu mevcut çevresel ve toplumsal krizleri çözme lehine devam eden taahhüdünü gerçekleştirebilir. Gerçek bir agroekolojik geçiş, sera gazı emisyonlarını azaltmak, yoksulluk sınırının altındaki çiftçilerin ve kırsal nüfusun gelirlerini artırmak ve AB içinde gıda güvencesini güvence altına almak için büyük bir fırsat sunmaktadır. Ancak bu, toplumsal ve çevresel olarak sürdürülebilir olmayan sistemler içinde faaliyete geçirilecek münferit agroekolojik uygulamaların teşvik edilmesini değil, sistemik değişimi ve paradigma değişikliğini gerektirir. Bu değişimleri hem AB içinde hem de uluslararası düzeyde gerçekleştirmek için ECVC, aşağıdaki adımların atılmasını önermektedir:

Üretim maliyetlerini karşılayan ve çiftçiler ile tarım işçileri için adil bir gelir sağlayan fiyatların sağlanması:

Piyasa düzenleyici önlemler ile adil bir gelir sağlanmalıdır. Çiftliklerde istihdam edilen tarım işçileri için adil ücret ve çalışma koşullarının sağlanması da dahil olmak üzere, çiftçiler sağlıklı ve sürdürülebilir üretimin maliyetlerini karşılayan fiyatların sağlandığını görmelilerdir. Çiftçilerden üretim maliyetinin altında ürün alınması yasaklanmalıdır.

Bir gıda kriziyle başa çıkmak ve bu duruma daha iyi hazırlıklı olmak için sağlam bir siyasi çerçeve oluşturulması:

ECVC, bir Avrupa koordinasyon mekanizmasının yanı sıra her bir AB üyesi devlette ulusal düzeyde stratejik kamu gıda stoklarının oluşturulmasını desteklemektedir.

Uluslararası ticaret müzakerelerinde AB tutumlarının etkisinin yeniden gözden geçirilmesi ve gıda egemenliğine doğru radikal bir geçiş yapılması:

AB, gıda fiyatlarının artışında spekülasyonun oynadığı korkunç rolü acilen değerlendirmeli ve tarımsal hammaddelerin spekülasyonun önlenmesi için cesur adımlar atmalıdır. Hububat üretiminin düşük gelirli ülkelere adil bir fiyatla ulaşmasını sağlamak için AB, ithalata bağımlı olan bu ülkelerle FAO Emtia Sorunları Komitesi’nde müzakereler yürütmelidir.

Bütün ülkelerin kendi tarımlarını koruma hakkı tanınarak tarımın Serbest Ticaret Antlaşmaları (STA) ve DTÖ’den geri alınması:

ECVC, temel bir insan hakkı olan gıdanın bir meta olarak ele alınamayacağını vurgulamaktadır. Bu nedenle tarım STA’lar ve DTÖ’den geri alınmalıdır.
Toprağa erişimin sağlanması:

ECVC, tarım arazileri ve kaynakları üzerindeki spekülasyonları şiddetle reddetmekte ve buna bir son vermek için Avrupa düzeyinde mevzuatların uygulamaya konulmasını talep etmektedir.

Köylü agroekolojisine geçişi ve tarımsal süreçlerde artan özerkliği kolaylaştırmak için kamu politikalarının uygulamaya koyulması:

Mevcut siyasi konjonktürde, gıda ihracatı ve ithalat politikasına bağlılığımızın küresel sonuçları karşısında Rusya’nın suni gübrelerine ve Rusya ile Ukrayna’dan ithal edilen tahıl mahsullerine bağımlıyız. Avrupa özerkliğe dayalı üretim modellerini desteklemelidir. Hayvancılık ile karışık mahsulleri birleştiren çeşitlendirilmiş tarım, hem özerklik hem de çevre açısından en iyi seçenektir.

Çevresel krize karşı koymak için devam eden bir taahhüt:

Gerçek bir agroekolojik geçiş, sera gazı emisyonlarını azaltmak için büyük bir fırsat sunmaktadır: birçok çalışma, seragazlarının toprak tarafından absorbe edilmesinin, toprak agroekoloji ilkelerine göre işlendiğinde çok daha etkin olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, AB, bunları etkin hale getirmek için gereken sistemik ve bağlamsal değişimi sağlamadan münferit agroekolojik uygulamaları teşvik etmekle yetinemez.

ECVC, siyasi karar vericileri bu sistemik gıda egemenliği vizyonunun uygulanmasını sağlamak için harekete geçmeye çağırmakta ve Avrupa Birliği müttefikleri ile yurttaşlarından, kamu politikaları yoluyla gıda sistemlerimizin geleceği için değişim ve hesap verebilirlik talep etmelerini istemektedir. Bu artık yok sayılamayacak bir insan hakları, köylü hakları ve yurttaş hakları sorunudur.

*Çiftçi-Sen’den kısaltılarak alınmıştır.
Çeviren: İlkay Öz