Kazan’da, çimento fabrikasındaki patlamada üç işçi öldü…

Kayseri’de, inşaat işçiliği yapan 51 yaşındaki Hüseyin Dulda beşinci kattan düştü; kurtarılamadı…
Bunlar, geçer pazar gerçekleşen iş cinayetlerinin basına yansıyan tek günlük bilançosu…

• • •

Her şeyin unutulacağını, yürürlükteki iş güvenliği yasalarını bile fütursuzca çiğneyenlerin kayıtlarının tutulmayacağını sananlar yanılıyor.

Hukukçuların, iş güvenliği uzmanlarının, akademisyenlerin oluşturduğu Adalet Arayana Destek Grubu girişimi, 2012’den bu yana bir almanak yayınlıyor; İş Cinayetleri Almanağı…

BirUmut Yayıncılık’tan çıkan 360 sayfalık 2014 kitabı, insanın kanını donduran olaylarla, bilgilerle dolu…

Yıl boyunca yalnızca 26 gün cinayet işlenmemiş; yalnızca 26 gün…

Cinayetler her yıl artış gösteriyor… 2012’de 878, 2013’te 1336, 2014’te 1886 işçi…

Soğuk rakamların diliyle konuşunca, çok şey ifade etmediğini biliyorum… Ama hayatını kaybedenlerin tümünün gerçek birer insan olduğunu unutmamız için toplum olarak vicdansızlığı seçmemiz gerekiyor…

17 yaşındaki çocuk işçi Eren Eroğlu’nun davasında, olay yeri keşfi beş ay sonra yapılıyor…
Kozlu davasında, bilirkişinin kusurlu bulduğu işverene, savcılık takipsizlik istiyor…
Yargılamalar yıldırıcı bir biçimde uzuyor…

• • •

Cinayetlerin dörtte biri inşaat sektöründe… Ve bu sektörün yoğun olarak iş görmeye başladığı mayıs ve haziran aylarında işlenmiş…

Akape’nin yarattığı, taşeronculuğa, sarı sendikacılığa, siyasî iktidarın hukuk dışı uygulamalarına sırtını dayayan lümpen burjuvazi, sözde ileri demokrasinin nimetlerinden faydalanıyor…

Sınır tanımıyorlar, ölçü bilmiyorlar; ikbalden ve maddî zenginleşmeden başka bir şey düşünmüyorlar…

Bir avuç görgüsüz ve aç lümpen ceplerini dolduruyor…

Kendi zenginleşme maceralarını çalışanlara kalkınma ve büyüme diye yutturmaya çalışıyorlar…
Onların payına yalnızca kendilerine makul gelen bir sebepsiz zenginleşme düşüyor. Çalışanların payınaysa yarının belirsizliği… Onlar, hesabı sorulamayan suçlarının, Allah’ın da onayladığı bir şey olarak anlaşılmasını ummak gibi bir ikiyüzlülük içinde. Çalışanlarsa ekmek paralarını ölümü göze alarak kazanabiliyorlar.

• • •

Sağlık işçisi Zafer Açıkgöz, öldürüldüğünde 28 yaşındaymış…

Son mektubunda şunları yazmış:

“Biliyorum, arkamdan iki gün ağlayıp üçüncü gün unutacaksınız. Hayatınıza hiçbir şey olmamış gibi devam edeceksiniz. Benden önce her sene ölen 1500 işçi gibi. Soma’da ölen 301 maden işçisi gibi. Şimdi diyorum ki, iş buldum, ekmek buldum diye sevinirken güvenlik önlemlerinin alınmamasından, gerekli eğitimin verilmemesinden, altyapı eksikliğinden canımdan oldum. Yaşamak istiyorsanız, sevdiklerinizle mutlu bir yaşam sürmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak istiyorsanız; var olan şartların, eğitimlerin tamamlanmasını isteyin. Çalışma Bakanlığı başta olmak üzere, tüm sorumluların yasalarca cezalandırılması en büyük dileğimdir. Ceza alsınlar ki, tekrar aynı hatalar yaşanmasın. Güle güle…”

• • •

Almanak 2014, fıtrat edebiyatının bütün bir toplumu vicdansızlaştırmak anlamına geldiğini gösteriyor bize.

Son iki haftanın gelişmeleri ise bunun hiçbir zaman mümkün olamayacağını gösteriyor. İşçiler zekât duvarını aşmak için harekete geçiyor. Muhalefet partilerinin asgari ücret vaatleri heyecan uyandırıyor. Mafya sendikacılığı batma sinyalleri veriyor…

Bursa’da sistemde gedikler açılıyor…

• • •

Görünen o ki, 7 Haziran’da, her türlü katakulliye karşı ve sonuç ne olursa olsun, bu gedikler büyüyecektir…