Bir sorun karşısında başarısız olup yenilmenin en kestirme yoludur paniğe kapılmak! Panik sizi en olmadık şeyleri kabule götürür.

S. Cohen bunun teorisini yapmıştı; “moral panik” kavramıyla: Bir tehlike boy gösterir, medya bunu olağanüstü abartarak bütün toplumun çıkarlarına ve değerlerine karşı tehdit olarak tanımlar, paniğe kapılan kitleler devletten her türlü tedbiri alarak kendilerini korumalarını talep ederler. Sonunda da daha sıkı/baskıcı yasal düzenlemeler gelir.

Bunu keşfeden iktidarlar bazen moral panikler yaratarak istedikleri yasal düzenlemeleri yaparlar, bazen de piyasanın devleri aynı mekanizmayı kendi ticari çıkarları için kullanırlar.

Birkaç gündür, Çin’den çıkıp -burası daha dehşet verici- ABD’ye ulaşmış “gizemli virüs” haberleri yapıyor medya. “GİZEMLİ VİRÜS ABD’ye sıçradı!”, “Dünyayı alarma geçiren GİZEMLİ VİRÜS!”, “Herkes tetikte! GİZEMLİ VİRÜS hızla yayılıyor”, “GİZEMLİ VİRÜS çok sayıda kişinin ölümüne yol açtı!”

Bu satırlar yazılırken 9 kişiyi öldürmüştü bile!

Hayır, konuyu hafife alıyor değilim. Ancak, öyle “gizem” falan da yok virüste. Artık hepimiz biliyoruz ki virüslerin yapısı sık sık değişiyor. Şimdi karşı karşıya olduğumuz da çoğumuzun hayatımızın bir anında karşılaştığı Corona virüslerinin yapısı değişmiş bir türü. Bulaşıcı olduğu için de azami dikkati hak ediyor.

Ancak, asla paniği değil!

Bilim insanları bu değişime uğramış Corona virüsünün ne olduğunu bulup, ona karşı bir aşı geliştirecekler.
Kuşkusuz, “haydi aşı çıktı hepimiz yaptıralım”, kendimizi garantiye alalım yaklaşımı doğru değil. Bu panikleyenlerin yapacağı bir şey!

Tanıdığım bütün hekimler ve onların örgütü TTB bilinçsiz ilaç kullanımına, sağlığı ticarileştirmiş düzenin dev ilaç şirketlerinin karına kar katacak yaklaşımlara hep karşı oldular.

Öte yandan, şimdilerde gelişmekte olan eğilim “koşun aşı olun” değil, “kaçın aşı olmayın” eğilimi. İnsanlar, belirli kaynaklardan aşının bin bir zararını “öğrenip” aşıdan kaçmaya başladılar.

Adeta aşı üzerinden yaratılmış bir panik var!

Türkiye’de aşı yaptırmayan ailelerin sayısı son 9 yılda 183’ten 30 bine çıkmış. Kızamık ve çocuk felci hastalıklarında dikkat çekici bir artış var. Dünya Sağlık Örgütü; Türkiye’de 2017 yılında 69 olan kızamık vakalarının 2018’de 510’a, 2019’da da önceki yılın aynı dönemine göre 5.2 kat artarak 2 bin 666’ya ulaştığını söylüyor.

Bu veriler, aşıdan kaçışı ve bu kaçışın ne denli tehlikeli boyutlara ulaştığını ortaya koyuyor. Peki, bu bir “moral panik” sonucu mu? Medyanın bir durumu bütün bir toplumun değerleri ve çıkarları için tehlike olarak abartmasının sonucu mu? Sorumlusu medya mı?

Meslektaşım Hande Uz Özcan’la medyada aşı konusunun nasıl ele alındığına dair yapmakta olduğumuz bir araştırmanın ilk sonuçlarından biri böyle olmadığını söylüyor. 2015-2019 yılları arasında; Cumhuriyet (701), BirGün (342), Hürriyet (2510), Sözcü (1570), Sabah (4190) ve Yeni Şafak (160) ve Yeni Akit’te (120) yayınlanan toplam 9593 haber ile Ekşi Sözlük ve Facebook’taki binlerce aşı konulu yazıyı taradığınızda görüyorsunuz ki, medyadan yayılan bir aşı karşıtlığı yok aslında.
Bir hekim dostumun söylediği gibi; televizyonlarda konuşan “Dr.” ünvanlı insanlar ve galiba daha çok insanların kendi cemaat/çevreleri içinde dolaşıma sokulan fikirler; eğitimli/seküler ve eğitimsiz/dindar iki kesim içinde aşı karşıtlığının yayılmasına yol açıyor.

BirGün okuruna söylemeye gerek yok ama; sağlık söz konusu olduğunda ilk yapılması gereken panikle davranmayıp, sakin olmak. Ve sağdan soldan, internetten duyduklarınızla değil, konunun uzmanı hekimlerin önerileriyle hareket edin!