Edebiyat dergilerinin birçoğunun kapandığı, var olanların da hayatta kalma mücadelesi verdiği, kâğıt fiyatlarının artması, telif ve çeviri sorunları, vergilendirme, dağıtım ağlarının tekelleşmesi gibi sebeplerle ekonomik sıkıntılara maruz kaldıkları bir dönemde yeni bir yayın yayıma çıktı: Islık Yayınları’ndan, ‘Virüs- Üç Aylık Kültür-Sanat ve Edebiyat Ortak Kitabı’

Yazıların sosyal medyaya uyumlu, fast-food içeriğe sahip, tasarım biçimlerinin birbirine benzediği, hayata koydukları sinik mesafeyle edebiyat ve kültür alanında hegemonya oluşturan dergicilik anlayışının dışında bir kitap-dergi ile karşı karşıyayız.

Özgür düşünmenin ve yaratmanın kendini ortaya koyduğu kültür, sanat, edebiyat ve düşünce alanında arayışları olan, yazın dünyasını biçimsel ve içeriksel olarak şekillendiren yeni fikirlerin, yeni anlayışların tohumlarının yeşerdiği, filizlendiği süreli yayınlara ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Bu yüzden dergiyi çıkaranlar kadar yazarları, çizerleri de önemli kuşkusuz.

Ahmed Arif 1955’lerde şöyle demiş: “Sanatçılar özel bir tasnifle ikiye ayrılır: 1. Yazdıkları dergi vs’den şereflenenler, 2. Yazdıkları dergilere şeref verenler.” (Mustafa Günay’la Soner Sert’in yaptığı röportaj- Gazete Duvar)

Yetkin isimlerle gençleri, ustalarla yola yeni çıkmış –yoldan yeni çıkmış- gönüllüleri bir araya getirip kültür, sanat ve edebiyat zemininin kalıcı bir resmini çizmeye niyetli, okur için mikrop gibi bulaşıcı olmaya aday Virüs. İlk sayısını okudum, seçtiklerimi paylaşmak isterim.

Adonis, ‘İki Sürgün Arasında Bir Başlangıç’ yazısına: “Beni sürgün eden bir dille yazıyorum,’ diye başlarken Arap şairi ve onun dili arasında sürgünde doğan gerçek ilişkinin görünümünü anlatıyor.

Behçet Necatigil’den bir mısra; ‘Dağlarda Ateşler Yandıkça’ / Oda karanlık / Odadan dışarı çık / Şehir karanlık / Şehirden dışarı çık / Korkma / Yürü bir hayli yürü / Gördün mü / Dağlar başladı artık. (…)

Dağlarda ateşler yandıkça / Karanlıktan korkulmazmış, gördün mü.

İsmail Mert Başat’ın ‘Kültür Savaşları ve Kültürel Alan Kontrolü’ yazısında, ‘kültürel cahilleştirme’ ve ‘cahilleştirme programı’ ile faşizmin kültürel alan kontrolünü kalıcı biçimde kurup kuramayacağıyla ilgili yazısı okunmaya değer.

Dil, şiir ve şair üzerine; ‘Cep Aynası’ ile Hüseyin Ferhad’ın ve ‘Şiirsel Keskinlik’ ile Paul Eluard’ın yazılarının bir bölümü imgenin aslı, kime ait olduğuyla ilgili. İlkinde Şeref Bilsel’den alıntıyla; “Köksüz, omurgasız, yönsüz bir şiir yığınının içinde aynı imgeyi birçok kişide görebiliyoruz. İmgenin aslı, kime ait olduğu unutuluyor,” tezine, “İmgelemde taklit içgüdüsü olmaz,” diyen Eluard’ın fikirsel ortaklaşmasını yakalıyoruz.

Yine dil üzerine yazan Semiramis Yağcıoğlu, Roland Barthes’in ‘yazarlaştırıcı metinler’ ve Balsac’ın novellası Sarrasine adlı eserinden yola çıkarak ‘okurlaştırıcı metinler’ karşılaştırması ilginç. Barthes yazarlaştırıcı metnin, okurlaştırıcı metinlerden daha değerli olduğunu öne sürüyor. “Çünkü yazınsal eserlerin (ya da eser olarak edebiyatın) amacı, okuru artık tüketici olmaktan kurtarıp metnin üreticisi yapmaktır.”

Emirhan Oğuz’un şiirini özlemişim. ‘Kırk Ölüm Uykusu ve ‘Umutsuz Gazel’ şiirlerinden bir kıssa yazıma aktarmak şiirine haksızlık gibi geldi. Önce denedim, bu hal bana çok dokundu. Bütününü okumanız önerisiyle…

Alev Bulut’un ‘Yazın Çevirisinde Kültürel Unsurlar: Bardağın “Boş” ve “Dolu” Tarafı’, Atakan Yavuz’un ‘Şiirin Ödülü Hayatta Kalmaktır’, Ozan Öztepe’nin ‘Mekânın Temsilinde İmkân Olarak Metin’, Arda Kıpçak’ın ‘Süreyyya Evren’in Evsel Dönüşüm’üne Postmodernist Bir Okuma’ gibi kuramsal metinler okunası…

Evrim Altuğ’un yazdığı ressam Ali Kotan ve yazar Selim İleri’nin imge ve kelimeler arasında kurdukları ilişkiyi anlatan yazısı da kayda değer.

Öyküleri ve şiirleri, yazar ve şair seçkileriyle yazamadıklarım çoğunlukta. ‘Virüs’ farklı bir soluk getirmeye aday. Ülkemizde özgür yayıncılığın baskı altında olduğu dönemde ilk sayı diyerek ileri sayılara yelken açma yürekliliğini gösteren, emeği geçen herkese –başta editörler Şeref Bilsel, Neslihan Önderoğlu, Özge Cengiz’e- ırak bir teşekkür etmek eksik kalır, bedeli neyse satın alıp okumak gerek!

Unutmayın: “Şimdiye kadar kimse bir kitabın değerini ödememiştir, yalnız baskı tutarını ödemiştir.” (Ralph Waldo Emerson)