Yaşasın Kelebekler isimli fotoğraf sergisi, Mirabel Kardeşler anısına, (AFSAD) Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi’nden fotoğrafçı

Yaşasın Kelebekler isimli fotoğraf sergisi, Mirabel Kardeşler anısına, (AFSAD) Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi’nden fotoğrafçı Mehmet Özer’in öğrencileri olan kadın fotoğrafçılar tarafından 21-22 Kasım’da açıldı. Sergiye TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Mülkiyeliler Birliği de katkı sağladı. Kadın fotoğrafçılar, Mirabel Kızkardeşler anısına ve kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için deklanşöre bastılar. Sergide, savaşlar, devlet şiddeti, taciz, tecavüz, yoksulluk gibi kadına yönelik şiddetin çeşitli biçimlerini fotoğraflarıyla gösteren kadınlar, farklı sanatçıların fotoğraflarına da yer verdiler.
Serginin açılışında konuşan AFSAD Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi’nden Türkan Namlucu, 25 Kasım’ın, neden kadına yönelik devlet şiddetine karşı mücadele günü olarak ele alındığını anlattı. Mirabel kardeşlerin tecavüzcü katil devletlere ve rejimlere karşı mücadelenin simgesi haline geldiklerini vurguladı ve Mirabel kardeşlerin hesabını sormak için başlayan mücadelenin 49 yıldır devam ettiğini belirtti. Namlucu, “Sıra şimdi bizim kelebeklerin hesabını sormada. Trujillo diktatörlüğü bugün yok, ama aynı zihniyet hâlâ sürüyor. Hâlâ kadınlar katlediliyor, tecavüze uğramaya ve gelecekleri çalınmaya devam ediyor” dedi.
Tarihsel ve kişisel belleğimizi şimdiyle bütünleştiren bu sergide emeği geçen kadın fotoğrafçılar, izleyenlere; insaf, merhamet, vicdan duygularından yoksun faşizmin cellâtlarının neler yapabildiklerini gösterdiler. İşte bunlardan biri olan Rachel Corrie,
16 Mart 2003 yılında henüz daha 23 yaşında iken İsrail ordusunun Filistin Gazze Şeridi’nde bir doktorun evini ve ailesini yok etmesini engellemeye çalışırken, bir askeri buldozer tarafından ezilerek yaşamını yitirdi. İsrail ordusunun bir buldozeri tarafından ezilen Rachel Corrie’nin üzerinden hem de iki kez ileri ve geri giderek.
Eziliş fotoğraflarının ilk karesinde bir buldozerin önünde duruyordu Amerikalı insan hakları çalışanı Rachel Corrie. Ancak,  Tiananmen Meydanı’ndaki eylemci öğrenciyi ezmemek için yönünü değiştiren tank gibi yapmadı buldozer. Ve buldozerin genç kızın üzerinden ileri, geri gitmesinin görüntüleri. Son karede de ezilmiş, kanlar içindeki bedeni...
Arkadaşları tarafından hastaneye ulaştırıldığında Rachel ölmüştü.
Mirabel kardeşlerin hikâyesine gelince; 25 Kasım 1960’da Sosyal Değişim Hareketi üyesi üç kız kardeş Patria, Minerva ve Maria Terasa, Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğü tarafından tecavüz edilerek katledildiler. Dominik Cumhuriyeti, 1930-1961 yılları arasında R. Trujillo diktatörlüğü tarafından yönetilmişti. Kod adları Las Maiposas (Kelebekler) olan Mirabel kardeşler eşleriyle birlikte Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele yürütüyorlardı. Patria, 1960 Haziran ayında diktatörlük karşıtı Clandestina’yı kurdu. Trujillo diktatörlüğü Mirabel kardeşlerin kendileri için tehlikeli olduklarını biliyordu. 1960 yılının 25 Kasım gecesi cezaevi ziyaretinden dönerken Patria, Minerva ve Maria Teresa’nın yolları bir cip tarafından kesildi. İşkenceler, tecavüzler sonucu üç devrimci kadın katledildi. Katledildiklerinde Patria 36, Minerva 34, Maria Teresa ise 25 yaşındaydı. Kardeşleri Dede hayatta kaldı. Ailelerine trafik kazasında öldükleri söylendi. Tam bir yıl sonra diktatörlük yıkıldı.
25 Kasım 1960’da Mirabel kardeşlerin öldürüldükleri gün “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü” olarak tarihe geçti.
Kelebek, Minerva’nın gizli siyasi eylemlerinde kullandığı kod adıydı. Bu ad daha sonra şairlerin ve yazarların eserlerinde kullanıldı. Dominik Cumhuriyeti’nde ve Amerika’da en çok satan yazar olan Julia Alvarez, Mirabel kız kardeşlerin hayatını anlattığı romanını “In the Time of The Butterflies” (Kelebekler Zamanı) bunlardan biri.
“Belki de bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz” (Maria Teresa Mirabel 1936)
“Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü” (Minerva Argentina Mirabel 1926)
“Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da” (Patria Mercedes Mirabel 1924)