12-15 Temmuz 2016 tarihlerinde Viyana'da 4. Türk Göç Konferansı'nı gerçekleştirdik. 2012 yılından bu yana ilginin ve katılımın katılarak arttığı konferansa Avustralya'dan Brezilya'ya ABD'den Rusya'ya dünyanın dört bir yanından 400'e yakın araştırmacı katıldı. Bu anlamda göç konusunda dünyanın en büyük bilimsel toplantılarından biri olan konferansın önemi katılımcı sayısından değil özellikle mülteci krizi nedeniyle bu meseleyi yeniden düşünmek zorunda olduğumuz bir zamanda olmasından ötürü.

Konferansın konuları toplumsal cinsiyetten Türk edebiyatında göçün ele alınmasına, Kürt kimliğinden Çingenelerin göç hareketlerine, göçmen uyumundan vatandaşlığa ve kentsel planlamaya kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsadı.

Önemli dersler çıkarabileceğimiz 70 kadar paralel oturumda en çok konuşulan konu, sürprize yer bırakmayacak bir biçimde Suriyeliler oldu.

Vatandaşlık meselesine de geleceğim ama önemini vurgulamamız gereken bir nokta, hem Türkiye'nin geçmişindeki göçler ile bugünkü akınların benzerliği hem de dünyanın dört bir yanındaki Türkiyeli göçmenlerin yaşadıkları deneyimlerle Türkiye'deki Suriyelilerin yaşadıklarının benzerlikleri.

Bu benzerlikleri daha fazla araştırıp daha fazla paylaşmak göç meselesine dha sağlıklı bakmamızı sağlayabilir.

Konferans sırasında Suriyelilere vatandaşlık verilmesi önerisi ile ilgili bir kaç röportaj verdim ve bunun göçmen uyumu açısından olumlu bir adım olacağını ifade ettim. Olumlu olumsuz tepkiler aldım.

AKP'nin ve Erdoğan'ın bu işten siyasi avantaj sağlamaya çalıştığı ve bu yüzden tepki verenlerin kaygısını anlıyorum. Ancak elimizde bu vatandaşlıktan daha iyi bir teklif yok.

Vatandaşlık hem ekonomik hem de siyasi hayata katılımın önünü açacağı ve geçicilikten kaynaklı belirsizliği ortadan kaldıracağı için uyumu hızlandıracak ve kolaylaştıracaktır. Bunun detaylarına haftaya bakarız.

Konferansın son günü kapanış töreninde Türkiye'den talihsiz darbe haberini aldık ve çok üzüldük. Bu girişimin kim tarafından ve nasıl yapıldığından bağımsız olarak Türkiye'de demokrasi ve özgürlükler alanına çok olumsuz ve on yıllar sürecek etkileri olacağını biliyoruz.

Pek çok konuda olduğu gibi bu uzun vadeli etkide de yanılmış olmayı umuyor ve Türkiye'deki dostlara bol şanslar diliyorum.