MEB’in vizyon belgesi 23 Ekim’de açıklanacak. Eğitimcilerle konuya ilişkin beklentilerini konuştuk. Ünal Özmen “MEB’in vizyonu Erdoğan’a, misyonerliği Ziya Selçuk’a ait” dedi

Vizyon belgesi 23 Ekim'e ertelendi: Bakan vizyonu değil misyonu açıklayacak

MUSTAFA KÖMÜŞ

Özel sektörden eğitimin başına getirilen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, kendisinden önceki sistemi ‘Solomon Yerlileri’ne benzetmesine karşın, seleflerinin gerici, eşitsiz, programsız politikalarını aynen devam ettirdi. İmam hatip yönlendirmesi, eğitimdeki dincileştirme devam ederken Liselere Geçiş Sınavı başta olmak üzere öğrencilerin mağdur edilmesi sürdü.

Bu dönemde yine karma eğitimin ortadan kalkmasını sağlayan yönetmelik de Selçuk’un bakanlığı döneminde çıkarıldı.

Bakan Selçuk şimdi yeni vizyon belgesi açıklamaya hazırlanıyor. Göreve geldiğinde 15 Ekim’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni vizyonunu açıklayacağını duyurmasına rağmen, bu tarih 23 Ekim’e ertelendi. Saray’da Erdoğan’ın da katılacağı törenle açıklanacak vizyon belgesinden eğitimcilerin beklentisini ve içeriğinin ne olması gerektiğini konuştuk. Eğitimci yazar Şahin Aybek, Eğitim Reformu Girişimi’nden Batuhan Aydagül, Prof. Dr. Selahattin Turan ile Eleştirel Pedagoji Dergisi Editörü ve BirGün Yazarı Ünal Özmen bu konuya ilişkin görüşlerini açıkladı.

***

Demokrasi olmazsa eğitim de olmaz

vizyon-belgesi-23-ekim-e-ertelendi-bakan-vizyonu-degil-misyonu-aciklayacak-520607-1.

Ünal Özmen: Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bakanlığının ilk haftasında 15 Ekim’de üç yıllık yol haritasını açıklayacağını duyurmuştu. Erdoğan’ın “Ben bi bakayım” diyebileceğini aklına getiremediği için takvimine uyamadı. Vizyon Belgesi 23 Ekim’de görkemli bir sunumla sarayda açıklanacak. Geçmiş 16 yılın muhasebesi yapılmadan bir gösteri izleyeceğiz.
Vizyonu Erdoğan’a, misyonerliği Ziya Selçuk’a ait “Vizyon Belgesi”ni önümüzdeki pazartesi göreceğiz. Fakat görmediğimiz şova ilişkin açık kaynak verilerine dayanarak, yanılma payı sıfır olan değerlendirme yapmak mümkün. Erdoğan değişmeden veya vizyonununu değiştirmeden(ki bu mümkün değil) onun adına siyaset yapan hiç kimse kendi vizyonundan söz edemez. Ziya Selçuk’un yapabileceği tek şey, iflası ertelemek, Erdoğan’ın İslami eğitimini eğitimmiş gibi sunmak. “Vizyon Belgesi”nde bu ülkede hala eğitim diye bir şeyin varlığı gösterilmeye çalışılacak. Demokrasinin, bilimin, pedagojinin olmadığı yerde gerçek anlamda eğitimden söz edilemez.

Buna rağmen Ziya Selçuk’un yol haritasını islamcıların eğitime yaptığı kötülükten vazgeçileceği umudu içinde bekleyenler olduğunu görüyorum. Amaca araçla ulaşılır. Vizyon Belgesi Erdoğan’ın “misyonu”na uymak zorunda. Ziya Selçuk da bunun farkında ki “Eğitimi Bulma” konferansına çağırdığı kişilere hitaben yaptığı konuşmada “eğitimi yıkma, kıyameti koparma” işini Erdoğan’ın liderliğinde gerçekleştireceğini söylemişti.

Diyelim ki çapanızın sapını değiştirmeye karar verdiniz. Önce düzgün, ölçüleri uygun sağlam bir ağaç bulmanız gerekir.

Sonra testere, keser, törpü; pürüzsüz olmasını istiyorsanız zımpara gerekecektir. Varsayalım ki uygun ağacı buldunuz, onu kazma ile yontmaya kalkışırsanız olmaz. Diğer bütün alet edevat mevcut olsa bile biri eksik olduğunda o ağaçtan kullanışlı bir sap çıkaramazsınız. Vizyon belgesinde ne söylenirse söylensin benim için hiçbir anlam ifade etmez. Ziya Selçuk iyi niyetli olsa bile elindeki araçlar onun bir adım bile yol almasına izin vermez.

***

Yapısal reforma ihtiyaç var

vizyon-belgesi-23-ekim-e-ertelendi-bakan-vizyonu-degil-misyonu-aciklayacak-520609-1.

Selahattin Turan: Türk eğitim sisteminin yapısal sorunları var. Yapısal sorunları çözebilecek 2000 yılından sonra doğan neslin özelliklerini merkeze alacak bir müfredat üzerinden yeni bir bakış açısı oluşturmak gerek. Yani yapısal sorunlar var, bunlara çözüm üretmesi gerekiyor. Sistemin yapısal reforma ihtiyacı var.

Türkiye, dünyanın en özgün öğretmenlerini geliştirdi. Köy enstitüleriyle, öğretmen okullarıyla başardı bunları hep ortadan kaldırdık biz. Yerine koyduğumuz modeller de çalışmadı bana göre. Atanmayan öğretmen diye sosyal bir sınıf oluştu. Bence öğretmen yetiştirme modeline ilişkin çağdaş, özgün bir model geliştirilmeli.

Son olarak, çok tartışılan yönetici atama konusu… 45-50 bine yakın okul var. Okul yöneticilerinin atamasında liyakat esaslı, insani, teknik ve pedagojik becerilere sahip kişilerin atanacağı, profesyonel bir meslek haline dönüştürmek gerek okul yöneticiliğini. Okul yöneticiliği, Türkiye’de sıradan bir işmiş gibi görülüyor. Bilimi tüketen, kanıt temelli bir eğitim politikası oluşturmak gerek.

***

Okul merkeze alınmalı

vizyon-belgesi-23-ekim-e-ertelendi-bakan-vizyonu-degil-misyonu-aciklayacak-520610-1.

Şahin Aybek: Bu program bir kılavuz olacaktır, yapacağımız eğitim reformları için. Bütüncül bir bakış açısıyla eğitim felsefesi, sistemi, finansmanı, yöneticiliği, programları, öğretmenlik, sınavlar vb.nin kapsamlı bir yol haritasını çıkarmalıyız. Ve bu programa tüm paydaşlar destek vermelidir. Eğitimde tüm paydaşlar bir arada olunca daha güçlü olacağımızı unutmamalıyız. Eğitimimiz her şeyin ve herkesin üzerinde bir devlet politikası olmalıdır. Bu devlet aklı da eğitimi, ekonomi ve demokrasiyle eş zamanlı güçlendirmelidir...

Eğitim sistemimizin sorunlarının örgüt yapımız, işlev ve süreçlerle ilgili olduğunu düşündüğümüzde, eğitimimizdeki yeni değişimler; Okulu merkeze alan yaklaşım temelli olmalıdır.

Bu ülkenin her konuda eğitimden başka çıkış yolu yoktur. Konu sadece Ziya Selçuk’un meselesi değildir, mesele hepimizin meselesidir. Eğitimle daha iyi ve daha güzel bir Türkiye’yi inşa edebiliriz ve birleşebiliriz. Hep beraber, eğitimde eski köye yeni adetler getirmeliyiz. Eğitimde bilimsel düşünce bir gün mutlaka kazanacaktır. Aksi halde Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.

***

Okulun güçlenmesi vurgulanacak

vizyon-belgesi-23-ekim-e-ertelendi-bakan-vizyonu-degil-misyonu-aciklayacak-520611-1.

Batuhan Aydagül: Vizyon belgesinin öncelikle okulun güçlenmesine vurgu yapacağını bekliyorum.Bazı konularda kısa sürede çözümü gerçekçi bulmuyorum, örneğin ortaöğretimde lise türlerine ilişkin kapsamlı ve ortaöğretimin topyekûn dönüşümünü hedefleyen bir programa ihtiyacımız var. Bu yapılmadan liseye geçiş sınavlarında ciddi bir fark yaratmak zor olacaktır. Ama kamuoyu baskısı ve beklentisi karşısında MEB hızlı ilerlemeyi seçebilir. Bunu haftaya göreceğiz.
Bir diğer çok önemli ve iyileşme sağlaması zor konu da öğretmenlerin hizmet öncesi eğitimi konusu, yani eğitim fakülteleri. Burada MEB ve YÖK arasında iletişim ve işbirliği kritik ama ortak çıkarlarda anlaşılması da zor. Örneğin YÖK’ün eğitim fakültelerinin programları üzerindeki merkeziyetçi kontrolünü acil olarak kaldırmak gerekiyor.