Voy bien Camilo?

Serhat HALİS

Bugün 28 Ekim, Camilo’nun kendi sürdüğü uçakla Atlantik semalarına havalandığı ve bir daha geri dönmediği gün. Latin Amerika’nın tereddütsüz en güçlü şairlerinden Ruben Dario’nun “Mademki sürekli sevecenliğinde / Birleşiyordu şiddetli bir tutku” dizeleri; estetik derinliği bir yana, inançlı bir bağlılığı ve güçlü bir sevgiyi anlatmasıyla; bize Camilo Cienfuegos’u anımsatır. Dario ki Latin Amerika aydınlanmasının edebiyat damarını temsil eder; neden bir başka Latin Amerikalı aydınlanmacıya, bir devrimciye yazmasındı ki bu dizeleri? Ama Ruben Dario, Camilo doğmadan, 6 Şubat 1916’da yaşamını yitirdi. Mesut bir tesadüf ya da tarihin ilginç bir cilvesi Dario’nun öldüğü 6 Şubat günü Camilo doğdu.

Camilo 6 Şubat 1932’de Calabazar de Saguar’da dünyaya gelir. Anarşist kimlikleriyle bilinen anne ve babası Camilo henüz küçük bir çocukken onu Havana’daki Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydeder. Ancak aile bir süre sonra maddi olarak buradaki eğitim masraflarını karşılayamayacak ve Camilo’nun eğitimi yarım kalacaktır.

Camilo ilk gençlik yıllarından beri devrimci düşünceyle iltisaklıdır. O yıllarda Küba’nın bağımsızlığına ve Batista iktidarına karşı mücadeleye inanmakta; ancak bunun nasıl yapılacağına dair kafasında net bir fikir oluşmamaktadır. Ta ki Küba’nın bağımsızlık kahramanlarından Antonio Maceo adına düzenlenen bir gösteride Batista birlikleri tarafından bacağından vuruluncaya kadar. O andan itibaren silahlı bir direnişin doğruluğuna inanır ve kafasındaki fikirler gittikçe billurlaşır.

***

1956’da baskı ve istihbaratın fişlemelerine daha fazla dayanamaz ve ABD’ye çıkar. Ancak burada da ABD hükümetince tutuklanarak sınır dışı edilecektir. Bir süre sonra Meksika’ya geçen Camilo, burada Fidel öncülüğündeki birliğe katılır. Kasım 1956’da meşhur Granma gemisiyle 82 kişi olarak Küba’ya doğru yol alırlar. 2 Aralık 1956 günü Alegria de Pio’ya vardıkları anda Batista birliklerinin baskınıyla büyük kayıp verecekler ve 82 kişi ile çıktıkları yolda, geriye aralarında Fidel ve Raul Castro kardelşer, Che Guevara ve Camilo Cienfuegos’un olduğu 12 kişi kalır. Bu 12 kişi günler sonra Sierra Maestra dağlarında birbirlerine kavuşurlar ve Küba devrimine giden yol böylelikle açılmış olur.

Bu yolda Camilo mücadeleciliği, fedakârlığı ve direngenliğiyle yoldaşları ve Küba halkı tarafından çok sevilecektir. Dario’nun dizesindeki gibi “tutkulu bir direnişe” sahiptir o. Alegria de Pio baskınından sağ kurtulabilmiş az sayıdaki devrimcinin dağlarda zor zamanlar geçirdiği bir dönemdir. Che bu aşamada Camilo ile dostluğunun derinleştiği an’ı şöyle anlatır: “Gece çökerken, tüm olağanlıkla her bir kişi sahip olduğu küçücük porsiyonları yemeye hazırlanıyordu. Camilo benim yiyecek hiçbir şeyim olmadığını gördü, battaniye iyi bir besin değildi. Benimle elinde sadece bir tane olan süt konservesini paylaştı ve sanıyorum o andan itibaren derinleşti”. Bu andan sonra Camilo, Fidel ve Che, Küba devriminin bu üç karizmatik kumandanı arasındaki dostluk büyür.

Dağlarda gerilla mücadelesine başlayan ve gittikçe büyüyen bu devrimcilere halk uzun sakallarından dolayı “sakallılar” anlamına gelen “Los Barbudos” diyecektir. Los Barbudoslardan Camilo öncülüğündeki bölük, Aralık 1958’de Yaguajay savaşını kazanır. Birliği 31 Aralık günü Che’nin bölüğüyle Santa Clara’da birleşir. Santa Clara düşmüştür... 1 Ocak 1959’da ise artık Batista birlikleri direnemez hale gelir ve bozguna uğrayarak kaçmaya başlarlar.

***

Devrim akşamı Fidel’in yaptığı tarihi konuşmada Camilo hemen arkasındadır ve konuşmanın bir anında Fidel Camilo’ya dönerek o ünlü diyaloğu başlatır. Fidel, “Voy bien Camilo?”(İyi gidiyor muyum Camilo?) diye sorar, buna karşılık Camilo “Vas bien Fidel!”(İyi gidiyorsun Fidel) diye karşılık verir. Bugün Havana’da Küba İletişim Bakanlığı binasının duvarında bulunan Camilo rölyefinin üstünde işte bu tarihi cümle yazar: “Vas bien Fidel”.

Che’ye dostluk ve Fidel’e bağlılık akdiyle bağlanmış olan Camilo’nun, devrim sonrasında yapılan bir beyzbol karşılaşmasında Fidel karşısındaki takımın kaptanı olması istenince, “Ben bir oyunda bile Fidel’e karşı olamam” der ve üzerindeki formayı çıkararak Fidel’in takımına geçer. Camilo adeta yine Dario’nun dizesindeki gibi devrime ve Fidel’e karşı “sürekli bir sevecenlikte”dir.

28 Ekim 1959 yılında Camilo henüz 27 yaşındayken, kendi kullandığı uçakla havalanır ve kendisinden bir daha haber alınamaz. En yakın yoldaşı olan Çamilo’nun kaybıyla derin üzüntü yaşayan Che, çocuğuna Camilo ismini verecektir. Akıllarda ise devrim günü Fidel’in yaptığı o tarihi konuşmanın arasına sıkışmış, o tılsımlı diyalog kalır:

-Voy Bien Camilo?

- Vas Bien Fidel!