15 Temmuz 2016 Hain FETÖ kalkışmasının üzerinden tam bir yıl geçti.

Bir sene sonra “Hain FETÖ Darbe Girişimi” dikkati çekecek bir programla milletin önüne getirildi.

Müthiş paralar harcanarak yapılan gösteriler, 15 Temmuz günü sabahtan itibaren devletin tüm kademelerinin katılımıyla başladı. Önce Ankara Meclis salonunda, sonra İstanbul “Şehitler Köprüsünde”, gece yarısını geçe ise, tekrar TBMM binası önünde toplanmış halkla birlikte programlara devam edildi.

İstanbul “Şehitler Köprüsü” başında ve Kaçak Saray önünde anıtlar açıldı… Ertesi gün boyunca da ulaşımın, yiyeceğin, içeceğin ve her türlü ihtiyaçların belediyelerce organize edilen “Demokrasi Nöbeti” “Salalar” eşliğinde tutuldu!.. 249 şehidin verildiği, 3 bine yakın yurttaşımızın yaralandığı tarihimizin en haince kalkışmasının yaşattığı travmaya uygun bir şekilde bir yıl öncesi gözler önüne serildi...

•••

Öncelikle, Laik Cumhuriyetin temel ilkeleri, Demokrasi, hak, hukuk ve özgürlük diyen ve yaşam biçimlerinin değiştirilmesini istemeyen yurttaşlarımızın bu kalkışmaya pabuç bırakmamaları, sonrasında, devletin güvenlik birimlerinin fedakârca gösterdiği direnç, bu hain darbe girişimini başarısız kıldı.

•••

Bir yıl öncesini yaşayan, gece yarısını geçen saatlerde ateş altında kalan birisiyim. O anları çok iyi hatırlıyorum. Ancak düşmanın yapabileceği bir vahşeti yaşadım… O saatte kimselerin çağırısı olmadan Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları binalarının önünde “Darbe Girişimine” göğüslerini siper ederek durdurmaya çalışan gerçek kahramanları unutmak mümkün değil!..

•••

Hızlıca TBMM’ye girmek üzereydim ki tam Genelkurmay Başkanlığı binasının önünde, hainlerce açılan ateşe yakalandım. Koşan kalabalığın içinden bir yurttaşımız yaralanarak arabamın önüne düştü. Onu acilen hastaneye yetiştirmeye çalışırken, girmeye çalıştığım TBMM’ye birinci bomba atıldığını gördüm... Kanlar içinde kalan yurttaşımız, bir yandan su içip dualar ederken, diğer yandan; “ben sadece Atatürk’ün Türkiye’sine sahip çıkıyorum!” diyordu...

•••

Benzeri isimsiz kahramanların sayesinde “Hain Darbenin” gerçekleşmesi mümkün olmadı… Gördüğüm o ki; o saatte sokağa çıkanların hiç biri, birisi için değil, var olan “laik demokratik Türkiye Cumhuriyetini” devam ettirmek adına mücadele ediyordu. İçinde olduğum kalabalık canhıraş vaziyette her türlü darbeye karşı olduğunu bağırıyordu!..

Oysa bugün bazıları bir yıl öncesini topluma farklı bir şekilde sunmaya çalışıyor.. Bir yıl sonra bu müthiş özveriyi, “kendini kahraman” yapmak için kullanmaya kalkışmak, en açık ifadeyle vicdansızlıktır!..

15 Temmuz konuşmalarında iktidar iki konu işledi. Hain FETÖ’yü dile getirdi. Sonrasında ise CHP ve Genel Başkanı’na iftiralarda bulundu!..

•••

Bu konuşmalar, darbe girişimi karşısında canını veren, ateş altında ülkesine sahip çıkarak kolunu bacağını kaybeden, laik demokratikyaşam biçiminden taviz vermeyen, hak, hukuk ve adalet için tanklara karşı duran toplumsal direnişe yapılan en büyük saygısızlık olmuştur!..

Bu konuşmaların, AKP iktidarının ülkenin geleceğini doğrudan etkileyen yapısal değişikliklerin gündem dışı bırakılması için yapıldığı açıktır.

Alenen kin ve nefret uyandıran bu üslup, 15 Temmuz’a karşı birlikte hareket eden insanların ayrıştırılmasını sağlamaktan öte bir faydası olamaz!.

Oysa 15 Temmuz’da yapılananlara karşı duranlar, ülkenin birlik ve beraberliğini yeniden sıkılaştıracak büyük hamleler yapabilme şansını da yakalamışlardı!..

Ancak bir yıl boyunca iktidarın yaptıklarına bakınca; darbe girişimini “Allah’ın lütfudur!” diyerek, tüm muhalefeti yok edecek bir yol olarak kullanmış, hukuk dışı davranacağını, insan haklarına riayet etmeyeceği Birleşmiş Milletler’e söyleyecek kadar da pervasızlaşmıştır. Nitekim yüz binlerce insan, FETÖ suçlamasıyla adı altında tutuklanmış, işten çıkarılmış ya da açığa alınmıştır. FETÖ’nün hainliği karşısında elbette ki, yargı işlemeli ve hak ettikleri ceza verilmelidir!.. Hukuk devletine yakışan bu olmalı!

FETÖ’nün son 15 yılda açıkça devlete yerleşmesine müsaade eden zihniyet, ne hikmetse kendini suçlu saymıyor! Oysa 15 Temmuz 2016 bahanesiyle AKP iktidarı, öteden beri hayal ettiği tek adam istibdadına götürecek “rejim değişikliğine” gitmeyi fırsat biliyor!.. Laikliğin, demokrasinin, hak, hukuk ve özgürlüklerin olmadığı, yaşam biçiminin dine dayalı bir hale getirildiği bir dönemi başlattığını etkin bir şekilde duyurmaya çalışıyor!..

•••

Bilinmeli ki; köprü başında ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan konuşmalar ve bu vesileyle uygulanan ritüeller, “1923’de kurulan çağdaş, demokratik ve laik Cumhuriyetimizin” temel ilkelerine, hukuk devletine ve mevcut anayasaya aykırıdır!... Ne yazık ki o gece; darbeden kurtulmuş bir Türkiye’nin demokrasiden vazgeçen bir dönüşe geçtiğini dünya alem gösterildi... Nitekim ertesi gün belli başlı dünya basını, Türkiye’nin darbeye karşı duruşunu değil, aldığı yeni konumu dile getirdi…

Diğer yandan “Darbeleri “araştırmakla görevli Meclis Komisyonu’nun çıkardığı rapor, darbe girişiminin asıl faillerini bulmak ve ne adına yapıldığını araştırmak yerine, gerçekleri saklayan ve durup dururken darbeye CHP’yi karıştırarak işi sulandıran, içler acısı bir mevkute haline dönüşmüştür!.. Bu rapor, 15 yıllık AKP iktidarını daha da şaibeli hale getirmektedir farkında değiller!…

•••

Nasıl olmasın?..

Komisyon Başkanı Reşat Petek, bugün tutuklu olan Ergenekon, Balyoz gibi FETÖ Kumpas davaların hâkim ve savcılarını savunan kişiydi... Doğaldır ki; “O gün onları koruyan, bugün suçluları bulan olamıyor!..”

Komisyonun üyesi AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık; Fethullah Gülen’e “Bin yılın Türk büyüğü. Türk Rönesans’ını başlatan Türk mucizesi” gibi sözler söyledikten sonra, onun ve piyonlarının giriştiği darbeyi sağlıklı bir şekilde araştırılmasına katkı sunamıyor!

Kolay yol deneniyor!..

CHP karalanmaya çalışılıyor!..

Tabii inandırıcı olunmuyor!.

Sol bir parti ile darbeyle yan yana getirmeye çalışmak saflıktan öte aymazlıktır!

•••

Oysa dünya âlem RTE’nin 12 Eylül 2010’da yapılan Referandumda “Mezarlarından kalkıp oy vermeli” diyen Fethullah Gülen’e “katkısından dolayı sonsuz teşekkürlerini”, 12 Haziran 2012’de “Gurbet garipliktir. Biz garipliğe tahammül edemeyiz. Bu sıla hasreti bitmelidir. Bitsin bu hasret!” sözlerini unutmadığı gibi, 17/25 Aralık 2013’ten sonra “Ne istediniz de vermedik!” açıklamasını dün gibi hatırlıyor. Dönemlerin Meclis başkanları, bakanları, milletvekilleri, belediye başkanları, hatta bürokratlarının Gülen’e methiyeler düzdükleri biliniyor…

Ama ne hikmetse geçen bir yılda; methiyeleri söyleyenleri, önünde diz çökenleri, Pennsylvania’da ağırlananları, yani siyasiler bulunamıyor!.. Onların yerine hiçbir ilgisi olmayan CHP’yi bu işe katarak yandaşları kurtarmaya çalışıyorlar!.. Daha da vahimi, Laik Demokratik Cumhuriyetin kuruluş günlerine katılmayan, ulusal bayramlardan kaçan hatta 15 Temmuz’dan kendilerine kahramanlık çıkarmak isteyen siyasileri teşhir eden Yeliz Koray’ı tutuklatabiliyorlar.

FETÖ’cü olmadıkları bilinen hak, hukuk ve adalet adına sadece işlerine geri dönmek isteyen, mağduriyetlerini kamuya duyurmak için 132 gündür oruç tutan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın ölmelerini bekleyebiliyorlar. Bu son olaylar nasıl bir ruh halinde olduklarını gösteriyor!..

•••

15 Temmuz anmalarında konuşanların vücut dili, kullandıkları kelimeler, siyasetçileri saklamaları, muhalefete saldırıları ve kullandıkları çelişkili ifadelerden çıkan o ki; “iktidar Fethullah Gülen’i samimi olarak geri getirmek ve yargılamak istemiyor, “Hain Darbe Girişimini kullanarak” mutlak iktidara ulaşmak istiyor!..