Sense8’in sadece kuru bir bilimkurgu işi olduğunu söylemek haksızlık olur. Sense8, film olsun dizi olsun hatta kitap olsun çoğu bilimkurgu eserinin girmek istemeyeceği sulara tekinsiz bir şekilde dalıyor

Wachowski Kardeşlerden iftiharla: Sense8

FATİH ŞALO caykahve@gmail.com

Sinema dünyasından televizyona başlayan geçişlerin bir nevi göç halini almasına az bir zaman kala en ağır toplardan Wachowski Kardeşler de tarafını değiştirdi. Netflix’in giderek bir yenilmez armada halini almasını sağlayacak şekilde etrafına topladığı yıldız isimler kervanına kendileri de katıldı. Wachowski’lerin yapımcılığını ve yazarlığını üstlendiği Netflixt’te yayınlanmaya başlayan yeni dizi ‘Sense8’, 5 Haziran itibariyle 12 bölümü tekmili birden izleyicilerin merakına sunuldu. Sense8 dizisinin arka planında sadece Wachowski Kardeşler değil aynı zamanda geçmişte de birlikte çalıştıkları Cloud Atlas filminin eş yönetmenlerinden Tom Tykwer yer alıyor. Kadro, bilimkurgu alanına bu denli tecrübeli isimlerden oluşunca Sense8’in de bir bilimkurgu dizisi olduğunu tahmin etmek güç değil.

Sense8’in buna rağmen sadece kuru bir bilimkurgu işi olduğunu söylemek haksızlık olur. Sense8, film olsun dizi olsun hatta kitap olsun çoğu bilimkurgu eserinin girmek istemeyeceği sulara tekinsiz bir şekilde dalıyor. Bu yönüyle Sense8’in sıradan bir bilimkurgu dizisi olmaktan çok nitelikli bir drama yönüne de sahip olduğunu söylemek lazım. Dizinin gerek yönetmenliğinde gerekse de karakterlerin derinlikli işlendiği olay örgüsündeki olgunluk Sense8’i sıradan bir bilimkurgu dizisi olmaktan çok daha ileriye taşımış. Öte yandan sadece arka planda yer alan nitelikli isimlerin Sense8’i derinlikli bir iş olmasını sağladığını söylemek yanlış olur.

FARKLI COĞRAFYALAR AYNI RÜYALAR
Sense8, ele aldığı konular bakımından da sıradan bilimkurgu eserlerinden kendisini ayırıyor. Sense8’in merceğinin karşısında kimlikler, cinsiyetler ve dinler yer almakta. Sense8’in bu denli yüklü bir malzemeyi tercih etmesi haliyle dizinin dikkat çekici yoğunlukta derinliğe sahip olmasına kapı açmış. Dizi bu zengin konu birikimi sayesinde sadece seyirlik bir kurgu eseri olmaktan ziyade izleyicisine düşünce dünyasında yeni kapılar açma imkânı sunan ders verici bir eser olmuş. Bazı filmlere ve kitaplara mahsus olan izleyicisinde, okuyucusunda yeni bir şeyler keşfetmiş olma hissini uyandırma hali Sense8’in genel akışında gayet kuvvetli şekilde fark ediliyor. Bu bakımdan dizinin Sense8 olan adının boşa seçilmediğini “Sensei” kavramının dizide işlenmesinin ötesinde bu kavramın dizi tarafından bir misyonmuşçasına üstlenildiğini ve benimsendiğini söylemek lazım.

Sense8’in izleyiciyi kısa bir süre içerisinde tesiri altına alan ve gayet sürükleyici olan konusu ise şu şekilde: Dünyanın hem coğrafi hem de kültürel olarak apayrı noktalarında yaşayan ve birbirini tanımayan sekiz kişinin birbiri ile zihinsel olarak temasa geçmesi, ortak rüyalar görmesi ile başlayan olayları anlatan Sense8’te Jonas Maliki adlı başka bir sete dahil olan sensate ile Mr. Whispers olarak bilinen kötücül karakterin mücadelesi odak noktalarından birisi. Mr. Whispers, sensate’leri ele geçirmeye ve öldürmeye çalışırken Jonas Maliki sensate’leri korumaya ve bir araya getirmeye çalışmakta.

KARAKTERLER ZENGİN
Dizinin esas karakterleri olan sensatelerin karakter arka planları dizinin kuvvetli kalemi. Her sensate farklı bir problemle ve yeteneklere sahip isimlerden oluşmakta. AIDS ile mücadele edenden, iş dünyasında kadın olarak başarıyı kovalayana; LGBTİ aktivistinden, babası ile problemler yaşayan mafya ile ilintili bir çilingire kadar sensate’ler zengin bir yelpaze oluşturuyor. Sense8 uzun zamandır televizyon işlerinin başarmakta zorlandığı bir işe girişmiş. Yeni bir şeyler anlatmak konusundaki isteği Sense8’in en güçlü ve de başarılı olduğu kalem. Bu bakımdan sadece seyretmek değil aynı zamanda keşfetmek isteyen izleyiciler için Sense8 harika bir fırsat sunuyor. Yazın gelmesi ile beraber büyük dizilerin yavaş yavaş tatile girdiği bu dönemde Sense8 kaçırılmaması gereken bir iş olmuş.

***
Hannibal’dan kuvvetli bir merhaba

Geçen hafta 3. sezonla ekranlara yeniden merhaba diyen Hannibal, kendini özlettiği takipçilerine güzel bir bölüm sundu. Hannibal geçen 2 sezon zarfında sahip olduğu tüm yorgunluğu daha da iyi bir iş çıkartmak için değerlendiriyor gibi. Mads Mikkelsen ve Gillian Anderson’un oyunculuğu ilk bölüm itibariyle insanı muazzam etkiliyor. Hannibal psikolojik gerilim alanına yelken açarken üçüncü sezonda her şeyin çok daha güçlü ve başarılı yapıldığını söylemek gerekiyor.