Walton, ‘Belediye Sosyalizmi’ geleneğini diriltmeye geliyor
Buffallo’da ön seçimini kazanan Walton’ın, yıllardır önemli bir ABD şehrindeki ilk sosyalist belediye başkanı olacağı kesin gibi. Bu zafer görmezden gelinen önemli bir politik geleneğe işaret ediyor: Belediye ve eyalet düzeyinde sosyalizm.

Joshua Kluever
23 Haziran tarihinde, basının New York City’nin belediye başkanlığı yarışına odaklandığı bir sırada New York’un en büyük ikinci şehrinde büyük bir sürpriz yaşandı. Amerika Demokratik Sosyalistleri ve Çalışan Aileler Partisi’nin desteklediği hemşire ve sendikacı India Walton, Buffalo Demokrat Parti ön seçimlerinde, rakibi ve mevcut belediye başkanı Byron Brown’u bozguna uğrattı.
Kampanya boyunca kendisini bir demokratik sosyalist olarak adlandıran Walton, seçim gecesi de bu etiketten uzaklaşmayı reddetti. Bir muhabirin kendisini sosyalist olarak görüp görmediği sorusuna cevap verirken de aynı kararlılığı sürdürdü: “Kesinlikle. Bu kampanyanın bütün amacı, güç ve kaynakları yeryüzüne indirerek halkın ellerine teslim etmek.”
Aynı gece zafer partisinde de, Walton politik vizyonunu şu şekilde açıkladı: “Yapmaya çalıştığımız tek şey, bizim hakkımız olanı talep etmek. Biz emekçileriz. İşleri biz üretiyoruz. Bizim için ve bizimle çalışan bir yönetimi hak ediyoruz.”
İLK SOSYALİST BAŞKAN OLABİLİR
Demokratların yoğun olarak yaşadığı Buffallo’da Demokrat Parti’nin ön seçimini kazanan Walton’ın, şehrin ilk kadın belediye başkanı ve yıllardır önemli bir ABD şehrindeki ilk sosyalist belediye başkanı olacağı kesin gibi. Yaptığı sürpriz, Amerika Demokratik Sosyalistleri’nin (DSA) çıkışında önemli bir diğer dönüm noktası. Bu da Walton’ın kampanyasına bariz enerji kattı. Ancak kazandığı zafer aynı zamanda, ABD’nin genellikle görmezden gelinen önemli bir politik geleneğine işaret ediyor: Belediye ve eyalet düzeyinde sosyalizm.
20. Yüzyılın başlarında Amerika Sosyalist Partisi (SPA) tüm ülkede dişli adaylar çıkarmıştı. Bunlardan en önemlisi, biri 1920 yılında federal cezaevinden (1. Dünya Savaşına karşı çıktığı için hapis yattı) olmak üzere beş kez başkanlık için yarışan Eugene Debs’ti. New York’tan Meyer London ve Wisconsin’den Victor Berger de 1910 ve 1920’lerde ABD Kongresine seçilmişlerdi.
Ancak kendilerini asıl gösterdikleri olay, Sosyalistlerin belediye meclisleri, eyalet meclisleri, ilçe encümenleri ve başka bir dizi yönetim kademesinde koltuk kazandığı seçimdi. SPA, 20. Yüzyılın başlarında 150’yi aşkın eyalet temsilcisi seçtirdi. Aynı zamanda belediye seçimleri kazandılar. Connecticut Bridgeport’ta Jasper McLevy, Montana Butte’ta Louis Duncan, Pensilvanya Reading’de J. Henry Stump ve New York’ta Buffalo’nun güneyindeki Lackawanna’da John Gibbons vardı. Buffalo’nun kendisinde ise Sosyalist Frank Perkins, 1920’de belediye meclisinde bir koltuk kazanmıştı. Hepsi bir arada düşünüldüğünde büyük çoğunluğu 20. Yüzyılın ilk iki on yılında, en az 353 şehirde sosyalistler iktidara geldi.
WİLWAUKEE SOSYALİSTLERİ
En uzun sosyalist yönetim ise, Wisconsin eyaletinde 1910’dan 1960’a kadar art arda üç sosyalist belediye başkanının görev yaptığı Milwaukee şehrindeydi. Emil Seidel, Daniel Hoan ve Frank Zeidler yönetimleri, işçilere acil maddi kazanımlar sağlamayı ve toplumu demokratik bir süreçle metasızlaştırmayı hedefleyen ılımlı bir sosyalizm şekli olan “kanalizasyon sosyalizmini” görünür hale getirdi. “Kanalizasyon sosyalistleri”, grev ve emek mücadelesindeki vurguyu azaltmakla birlikte, inanılmaz bir şekilde iyi örgütlenmiş bir mekanizma ve zengin bir işçi sınıfı kültürü inşa edebildiler.
Emil Seidel, 1910’da seçilerek ülkede ilk kez önemli bir şehrin sosyalist belediye başkanı oldu. Kısa görev süresi boyunca, şehrin ilk kamu işleri departmanını kurdu ve park sisteminin temellerini attı. Bir sonraki seçimi kaybettikten sonra, Seidel 1912’de Eugene Debs’in çalışma arkadaşı olarak görev yaptı.
Milwaukee sosyalistleri, 1916’da Daniel Hoan’ın zaferiyle yeniden güç kazandı. Hoan’ın yirmi dört yıllık görev süresi ABD tarihindeki en uzun süreli sosyalist yönetim olarak kayda geçti. Milkwauke 1923 yılında ülkenin ilk toplu konut projesi olan Garden Homes’u (Bahçeli Evler) başlattı. Ve Hoan yönetimi, sokak aydınlatmasının belediye mülkiyetine geçmesi, şehir temizliği ve su arıtması için çabaladı. Kamusal pazar yerlerini finanse etti, Milwaukee limanlarını geliştirmek için finansman yarattı ve önceki yönetimlerin yolsuzluklarının üzerine gitti.
Hoan’un görev süresi 1940 yılında bitti, ancak sosyalist yönetim 1948 yılında Frank Zeidler ile geri döndü. Zeidler Milwaukee’nin genişlemesi ve nüfusunun artmasını göz önünde bulundurarak “kanalizasyon sosyalizmi” geleneğini devam ettirdi. 2. Dünya Savaşını takiben Milwaukee’nin siyah nüfusunun artmasıyla birlikte insan hakları savunucusu olarak da öne çıktı (Victor Berger gibi önceki kanalizasyon sosyalistlerinin bu konuda muhafazakarlığı düşünüldüğünde özellikle takdire şayan bir duruş).
Wisconsin Sosyalist Partisi’nin başarısı Milwaukee’yle sınırlı değildi. 1905’ten 1945’e kadar Sosyalistler eyalet başkentine 74 temsilci gönderdiler. Bu temsilciler, çoğu Milwaukee’deki belediye idarelerini desteklemeyi amaçlayan beş yüzün üzerinde yasal düzenlemeyi geçirdiler. Örneğin, 1919 sosyalist yasası şehre toplu konut sistemi kurma izni verdi.
Sosyalist temsilciler şehirdeki yoldaşları gibi işçilerin yaşamlarında somut kazanımlar elde etmeye çalıştılar. Sosyalistler, 1911’de geçen ilk işçi tazminatı yasasını kaleme aldılar ve kadınların maaş çeklerinin eşlerine değil de kendilerine teslim edilmesine olanak sağlayan bir düzenlemeyi geçirdiler. Barınma yasalarını güncelleyip kadınların çalışma saatlerini azaltarak ilçelerdeki kamu hastanelerine bütçe sağladılar. Sendika mülklerini vergiden muaf tutup şirket muhakkiklerinin sendikalara sızmasını yasakladılar.
Elbette Wisconsin’deki sosyalist eyalet parlamenterleri bu kazanımları tek başlarına elde etmedi. Mümkün olduğunda ilerici Cumhuriyetçilerle ittifak yaptılar ve bunun sonucu olarak meclisten geçen yasaların çoğu sosyalist ve ilerici pozisyonların karışımı gibi gözüküyordu.
Yine de, sosyalistler, ilericilere yönelik, işçi sınıfına yardımcı olmak adına yeterince taşın altına ellerini koymadıkları eleştirisi getiriyorlardı. 1931 yılında parlamento Büyük Buhranın etkileriyle savaşmak için eyalette bir işsizlik sistemi tartışması yürüttü. Yasanın sosyalist versiyonu haftada 12 dolar işsizlik geliri öngörüyor ve tüm sanayi kollarında 8 saatlik çalışma günü projeksiyonunu kapsıyordu. İlericiler ise haftalık 10 dolar işsizlik geliri için bastırıyorlar ve çalışma saatlerinde bir azalma düşünmüyorlardı. Sosyalist temsilci George Tews parlamentoda, bir ilericinin “beyni tıngırdayan bir sosyalist” olduğunu ilan ettiğinde esasında parti yönetim kurulunun duygusunu yansıtıyordu.
BİZ GELİYORUZ
Milwaukee sosyalistleri, 1. Dünya Savaşından sonra başlayan Birinci Kızıl Panikten kurtulmayı başararak eyalet parlamentosunun dayanakları oldular. Başka yerlerde ise eyalet baskısının (ve parti içinde derin ayrılıklar) daha yıkıcı olduğu ortaya çıktı. Örneğin New York’ta, anti radikal Lusk Komitesi altında hareket eden eyalet yetkilileri, Frank Perkins’in 1920’de meclis üyesi seçildiği Buffalo’yu ve sosyalist John Gibbons’ın belediye başkanlığını kazandığı bir çelik kasabası olan Lackawanna civarını hedef aldı. Federal baskı altında ne Perkins ne de Gibbons yeniden seçilmeyi başarabildiler.
Wisconsin Sosyalistlerinin sayıları ve seçim zaferleri 2. Dünya Savaşını takiben buharlaştı ve sosyalistler on yıllar boyunca kendilerine yönetim binalarında yer bulamadılar. (Hepsi de DSA üyesi olan Kaliforniya Oakland Belediye Başkanı Ron Dellums, Minnesota St Paul Belediye Başkanı Jim Scheibel, California Berkeley Belediye Başkanı Gus Newport, Kaliforniya Santa Cruz Belediye Başkanı Mike Rokin, ve Kaliforniya Irving Belediye Başkanı Larry Agran gibi birkaç istisna dışında)
Ancak DSA’nın kongre, eyalet ve yerel seçimlerdeki zaferleri sosyalizmi yeniden haritaya koydu. Günümüzdeki anahtar, emekçilerin politik olarak ihtimal dahilinde olan beklentilerini karşılayarak yaşamlarında somut kazanımlar için mücadele etmektir.
India Walton zafer konuşmasında gelecek sosyalist başarılara dair iyimser bir perspektif sundu. “Bu zafer bizimdir. Gelecek pek çok zaferin ilkidir. Tam şimdi seçilmiş bir organdaysanız, dikkat uyandırıyorsunuz. Biz geliyoruz.” 20. Yüzyılın başlarında bu tür bir iyimserliğe eyalet ve yerel düzeyde yetki verilmişti. Bunun tekrarlanmaması için hiçbir neden yok.
Jacobin’den BirGün Çeviri Kolektifi tarafından çevrilmiştir