Bedensel duyularını yitirmiş, sadece görme duyusuyla idare eden camdan hayatlar, camda felaket öngörülerinde bulunmaya devam ediyorlar... Çürüyoruz, çürüyorsunuz, çürüyorlar

Webcam hayatlar

Çocuktuk ve hep birlikte tekerlemenin ritmine kaptırırdık kendimizi: “Yağmur yağıyor, seller akıyor/Arap kızı camdan bakıyor”. Arap kızının neden camdan baktığını sormak nedense hiç aklımıza gelmezdi. Aramıza katılamamasının sebebini çok sonradan öğrendim; Afrikalı bir kölenin kızıymış. Büyüdük, değişen bir şey olmadı; hâlâ içerdikleri anlamları sorgulamadan kendimizi sözcüklerin ritmine kaptırıyor ve dil denilen anavatanın içinde ezbere hayatlar sürüyoruz. Kozmosumuzu tekerlemelerle döşüyor, tekerlemelere oturuyor, tekerlemelerin üzerinde çalışıyor, tekerlemeleri yiyor, tekerlemelere yatıyor ve ekranları açtığımızda tekerlemeleri izliyoruz. Ve dışarı çıktığımızda tekerlemelerimiz bozulmasın diye sırtımıza yine tekerlemeler geçiriyor ve hep asfalt yoldan yürüyoruz. Taşlı yollarda yürümek tehlikelidir, alimallah insanın ayağı takılır, tökezler ve tekerlemesi bozulabilir. Tekerlemelerin ritmiyle işleyen hayatlar için tökezlemek felakettir.

Arap kızı hâlâ camdan bakıyor mu? Bilmiyorum ama toplumun damarlarından oluk oluk akan pislikleri, musilaj tabakasıyla kaplı çürüyen bedenleri camdan seyredenin sadece Arap kızı olmadığını biliyorum. Cam üzerinde yaşıyoruz ve dünyaya ‘webcam’ üzerinden açılıyoruz. Kimimiz ‘camgirl’, kimimiz ‘camboy’; tabii aramızda, bu dualizme itiraz eden ‘camqueer’ler de vardır mutlaka. Ve cam üzerinde yaşadığımızdan beri artık içimiz çok rahat. Normal zamanlarda asfaltta yürürken hiç hesapta olmayan bir taşa ayağımız takılabilir, tökezleyebilirdik. Cam öyle mi? Gözleriniz kapalı bile yürüyebilirsiniz; hiç teklemeden tekerlemelerinizi tekerleyeceğiniz parlak bir yüzey. Pandemi bize Allah’ın bir lütfu; artık camın parlak yüzeyinde gönül rahatlığıyla sörf yapabiliyoruz. Olmasaydı, hibrit hayatlar sürecek ve yolumuz asfalta düştüğünde bir şekilde ayağımız gerçekliğe takılacak, dilimiz sürçecek ve tekerlemelerimizi tekerleyemeyecektik. Camdan hayatlar yaşıyoruz ve ritmimiz asla bozulmuyor. Camdan hayatlar deyince aklınıza kırılgan hayatlar gelmesin, tam tersi bedensiz oldukları için asla kırılmayan ve tekerlemelerini asla bozmayan hayatlar.

Camdan hayatların, gelmekte olanı önceden görüp haber verme gibi müthiş bir yetenekleri var. Görme duyuları çok kuvvetli. Mesela camda gördükleri çürüme görüntülerinden gelmekte olan felaketi bir bakışta anlayabiliyorlar. Hayat camda yaşanınca, haliyle olay da camda gerçekleşiyor. Oysa olay çoktan gerçekleşmiş, görüntüsü çok sonra cama yansımıştır; tıpkı önce gürültüsünü işitmemiz, sonra da şimşeğin ışığını görmemiz gibi. Covid-19 günlerinde duyularımızı yitirdik; tat ve koku duyularını ve elbette dokunmaya dokunmaya dokunma duyusunu. Dokunamıyor ve bize dokunanları da hissetmiyoruz. Bedensizleştik. Çürüme görüntülerinden çok önce ortalığı leş kokusu kaplamıştı. İğrenç kokuyu duymadık bile. Camdan hayatların Allah’tan görme duyuları çalışıyor; görüntüleri analiz etmede üstlerine yok. Boğazlarına kadar pisliğe gömülseler bile, yaşadıkları zor koşullara rağmen, görüntüleri analiz edip bir türlü gelemeyen felaketleri kolaylıkla tekerleyebiliyorlar.

Gerçek tenimize dokunamıyor artık; olay olduktan çok sonra sadece görüntüsünü görebiliyoruz. Kokuları ve tatları duyumsadığımız, sesleri işittiğimiz bedenli zamanlarda algılar beyne ulaşır ulaşmaz, gelmekte olanı önceden fark edip anında bedensel tepkiler verirdik. Şimdi ne duyu organlarımız ne de beynimiz var, bedenimizle birlikte yitirdik. Camın parlak yüzeyinin gerisindeki dijital beyne, diyaliz makinesine bağlanır gibi bağlandığımızdan beri bedenler askıya alındı. Dijital beyin algoritma sayesinde bizim adımıza düşünüyor, tepki veriyor, bizim adımıza seçimler yapabiliyor. Ve üstelik beden denilen ağır yükten de kurtardı bizi, hafifledik. “Ne düşünüyorsun?” diye sorduğunda, o çok sevdiğimiz tekerlemelerimizi camın parlak yüzeyinde tekerleyebilme imkânı da tanıyor. Bedensel duyularını yitirmiş, sadece görme duyusuyla idare eden camdan hayatlar, camda felaket öngörülerinde bulunmaya devam ediyorlar. Onlara göre felaket, hep gelmekte olandır; cama yansıyan görüntüler, bir türlü gelemeyen felaketin hep habercileri. Bedenler askıya alınınca, haliyle algılar da ıskartaya çıkartılmış oldu. Çürüyoruz, çürüyorsunuz, çürüyorlar.