Wenger’e veda: Adieu Le professeur…

Manchester City’nin geleceği parlak golcüsü Leroy Sane 1996 senesinin ocak ayında açmış dünyaya gözlerini. O sene, takvim yaprakları 12 Ekim 1996’yı gösterirken başlamıştı Arsene Wenger’in Arsenal macerası. Kuzey Londra kulübü 1995-1996 sezonunda ligi 5. sırada tamamlamış, sezon sonunda teknik direktör Bruce Rioch’un görevine son verilmişti. 46 yaşındaki yeni hoca ilk maçını unutulmaz golcüsü Ian Wright’in golleriyle 2-0 kazandı. O maçtan kısa süre sonra 47. yaşına basan Fransız futbol adamının onca sene takımın başında kalacağını kim bilebilirdi ki!

Sadece şu istatistik bile belki de bir daha hiçbir hocaya nasip olmayacak süreyi anlatmaya yeter herhalde: Onun döneminde Chelsea 19 teknik direktörle çalıştı, uzaklarda bizim coğrafyada Fenerbahçe’de bu sayı 22, Gençlerbirliği’nde ise 40’ın üzerinde…

Velhasıl Blackburn Rovers’ta başlayıp 22 sene sonra Burnley karşısında son kez Emirates Stadı’nda Arsenal’in başında sahaya çıkan futbol bilgesine veda edelim bu yazıda. O zamanları yakından gözlemlemiş bir futbolsever olarak yad edelim Wenger yıllarını kalemimiz yettiğince…

•••

1996 senesinde Ada futboluna ayak bastığında bir futbol adamından çok profesörü andıran görüntüsüyle şaşırtmıştı futbolseverleri. O yıllarda Ada futbolunda nam salmış Joe Kinnear, Harry Redknapp, Gerry Francis, Kevin Keegan, Ron Atkinson gibi tipik İngiliz hocalarla kıyaslandığında farkı görmek mümkündü. Gözünde kocaman gözlükleri, basın toplantılarında beş dilde konuşabilmesi, futbolcularına sürekli diyetin önemini vurgulaması hep bildiklerimiz. İlk sezonunda ligi 3. sırada bitirdi; 100. maçına çıktığında geride kazanılan bir şampiyonluk ve Lig Kupası gelecek sezonların habercisiydi. Yine de bir gerçeği atlamayalım, takıma geldiğinde Tony Adams, Nigel Winterburn, Lee Dixon, Martin Keown, kaleci David Seaman halen kadrodaydı; haliyle ilk sezonlarında savunmaya takviye yapmak zorunda kalmadı. Bilmeyenler için, Ada futbol tarihinin muhtemel en iyi savunma beşlisinden bahsediyorum. Onun öncesinde en son şampiyonluğunu 1990-1991 sezonunda yaşamış olan Arsenal, onun ilk dokuz sezonunda ligi ikinciliğin altında bitirmeyecek, üç sezonda da şampiyonluk yaşayacaktı. Müthiş transferler yaptı zaman içinde; Vieira, Petit, Anelka, Henry, Pires bir çırpıda akla gelenler. Mayıs 2003 - Ekim 2004 arasında 49 maçlık yenilmezlik serisiyle takımı Ada futbolunun rekorunu kırdı. Onun öncesinde Brian Clough’un Nottingham Forest’i 1977 senesinin kasımından 1978’in kasımına kadar 42 maçta yenilgi yüzü görmemiş…

İlk 9 sezonunda takım ligi ikinciliğin altında bitirmezken son sezonlarında hüsranları yaşadı. Bu sezon ligde aldığı 12 yenilgi düşüşün özeti. Haliyle eskiyi bilen, döneceğine inanan en sabırlı müritleri bile sıkıldı sonunda beklemekten, onlar da sayısı her sezon artan ‘Wenger gitsin artık!’ tarikatına katıldı. Yine de hakkını vermek gerek, 2006 senesinde yeni stadına taşınan Arsenal’in stat projesinin başında o vardı, geride mali açıdan borçsuz ve zengin bir kulüp bıraktı…

Yeri gelmişken, Arsenal verileri arasında şunlar var, 1228 maçta takımın başında sahaya çıktı, kazanma yüzdesi 57,3 ve kazandığı kupa sayısı 17 (3 Premier Lig şampiyonluğu, 7 Federasyon Kupası, 7 Community Shield Kupası). Onun döneminde Arsenal’de 222 futbolcu takımla saha çıktı, inanması güç ama kulüp tarihinde forma giyen topçuların yüzde 26’sına hocalık yaptı.

Sadece son iki sezonunda takımı ilk dörde giremedi, ligde topladığı toplam puan 1.618, sadece Alex Ferguson’un Kırmızı Şeytanları ondan daha fazla puan (1.752) topladı. O sürede didiştiği rakip hocalar da oldu elbet, onların başında gelir Jose Mourinho, 2004 senesinde yayınlanan biyografisinde (Jose Mourinho: Made in Portugal) Wenger’i saha dışında yakalayıp kafasını kırmak niyetinde olduğunu anlatır büyüğe saygıdan nasibini alamamış kibir abidesi Portekizli.

•••

Mayıs ayının ilk pazar gününde Wenger’in son ev sahipliğinde Arsenal ligin sürpriz takımı Burnley karşısında. 1974 senesinden beri altı kez karşılaşmışlar, sadece bir kez rakibini mağlup edebilmiş Burnley. Bu maça çıkarken ligde Arsenal’in üç puan gerisinde olmaları kat ettikleri yolun göstergesi. Wenger’in takımı 4-3-3 dizilişinde başlıyor maça, ileri üçlüde, Lacazette, Aubameyang, Mkhitaryan. Özil’in yokluğunda ilk bölümde topa daha çok sahip olan ev sahibi 14’te golü buluyor. Lacazette ceza sahasına enfes kesiyor, Aubameyang’a dokunmak kalıyor. Burnley savunmasının ortasında Tarkowski yerinde müdahaleleriyle dikkat çekenlerden ama golde çaresiz. Futbolseverlerin, Dünya Kupası’nda İngiltere formasıyla izleme olasılığı yüksek 25 yaşındaki stoperi. Arsenal rakip savunmanın sağını zorluyor ilk yarıda, orta sahada Wilshere etkili. Devrenin bitimine yakın farkı ikiye çıkartıyor Arsenal, sağdan bu kez Bellerin kesiyor ve Lacazette bitiriyor. Topa yüzde 69 oranında sahip olan ev sahibi devreyi önde kapatıyor…

59.540 taraftarın önünde Burnley gol arayarak başlıyor ikinci yarıya, ama golü Arsenal buluyor. Wilshere solda Kolasinac’ı görüyor, uzak köşeye bırakıyor 31 numara. 64’te Iwobi fakı dörde çıkartırken ‘There is only one Arsene Wenger’ tezahüratı yükseliyor tribünlerden. 75’te Bellerin sağdan ortalıyor, Aubameyang durumu 5-0’a getiriyor. Velhasıl mabedindeki son maçta farklı kazanıyor Wenger, sezon boyunca bilhassa evinden ırak maçlarda pek gülmeyen yüzü bu maçta gülüyor…

Roma Senatosu’na hitaben yazılmış Zela Savaşı’ndaki zaferini anlatan mektupta “Veni, vidi, vici” der Julius Sezar. Aynı sözleri onun hikâyesine de uyarlamak mümkün, son sezonlarını bir kenara koyarak, “Geldi, gördü, yendi” Ada futbolunu tümüyle değiştiren futbol bilgesi…

Velhasıl bir Wenger geçti Arsenal tarihinden. Daha önce de yazmıştım ama hayatı bu kadar güzel tarif eden cümlesi unutulmasın: “Dünyaya geldiğinde çok sevilirsin, bir de öldüğünde. İkisinin arasında ise idare edersin!” Japonya’da geçirdiği zamanlarda öğrendikleriyle ülkeyi şöyle tanımlar: “Avrupa’da kaybettiğimiz güzel şeylere hâlâ sahipler, hayatı güzel kılan şeyler.”

Adieu Le professeur, bir daha hiç çekilmeyecek bir filmin en afili jönü, hiç unutulmayacaksın…