Kendi işlerim hakkında yazı yazmama ilkesini bir iki kez, sanırım Harry için, bozmuştum. Bir de Manguel için, galiba. Sonuncusu da ‘Keskin Bıçak’ içindi gibi hatırlıyorum. İyice arandıktan sonra buldum. Philip Pullman’ın çocuklara da, büyüklere de hitap eden dizisini; özellikle de fantazyanın en büyük kitaplarından biri saydığım ‘The Subtle Knife / Keskin Bıçak’ı ve ‘Yerdeniz’in Ged’iyle birlikte bence mevcut en iyi fantezi kahramanı Will’i öksüz bırakamam.

‘Keskin Bıçak/Subtle Knife’tan söz ediyorum. Philip Pullman’ın ‘His Dark Materials / Karanlık Cevherleri’ dizisinin ikinci ve en iyi kitabı. İlk iki kitabı (ilki, yayınlandığı ülkeye göre ‘Northern Lights / Kuzey Işıkları’ ya da ‘Golden Compass / Altın Pusula’) ben çevirmiştim, Kutlukhan gözden geçirmişti. Üçüncü kitabın Fuar’a yetişmesini istediklerini söylediler. Benim yeterli vaktim yoktu, İthaki’ye iade ettim. Gerçi yetiştiremediler ama, ben de vicdan azabından kurtuldum.

Harry Potter dizisinde en çok Sirius Black ile Remus Lupin’i sevmiş bir sapkın olarak, Karanlık Cevher Dizisi’nde de ‘Keskin Bıçak’ta ortaya çıkan Will’i ve zırhlı ayı İorek Brynisson’u severim. İorek ‘The Golden Compass / Altın Pusula’nın filminde de, biraz fazlaca dijital olmakla birlikte iyiydi, Sir Ian McKellen’ın sesiyle büsbütün heybet kazanıyordu. Aklımda kaldığı kadarıyla filmin diğer iyi yanı da yapım tasarımıydı. Böyle bir kitaptan bu kadar ruhsuz bir fantastik film çıkarmak da başlı başına bir başarıdır belki. Devamı da kaynadı gitti.

Gerçi filme gittinizse bile Will Parry’yi görmediniz. Dediğim gibi o ‘Keskin Bıçak’ta ortaya çıkıyor. Aklı bir gelip bir giden annesine bakan, ciddi, yaşına göre çok olgun bir oğlancık. Annesine göz kulak olmak zorunda, çünkü ‘onlar’, annesinin arada bir tuhaflaştığını fark ederse alıp bir yere kapatırlar diye endişeleniyor. ‘Onlar’ın ise, parkta annesiyle alay eden çocuklardan, son zamanlarda peydahlanan ve garip sorular, özellikle de yıllar önce, Kuzey’deki bir keşif seferi sırasında kaybolmuş kâşif babasına ilişkin sorular soran yabancılara kadar uzanan geniş bir yelpazesi var.

Peki ben şimdi durduk yerde neden Pullman’ın dizisi ile Chris Weitz’ın filminden söz ediyorum ki? Dijitürk’te dizi arası fragmanlarda Lyra ile cini Pantalaimon’u gördüğüm ve HBO dizisinin kanalda gösterime girdiğini gördüğüm için. Hatta bütün beceriksizliğime rağmen 2’de oynadığını tahmin ettim ve iki bölümünü izledim bile. Kitap ayrımına göre ‘Keskin Bıçak’ın başlarında olsalar gerek. Çünkü Will ile annesi dizide karşımıza çıkmış bile.

“….Fazla vakit yoktu. İnsanlar şu sırada yemeklerini yiyordu herhalde, çok geçmeden de etrafta başka çocuklar olacaktı; bakan, fikir belirten ve fark eden çocuklar.

“Beklemek tehlikeliydi, ama elinden gelen tek şey onu ikna etmekti, her zamanki gibi. “Anne, hadi içeri girip Mrs. Cooper’ı görelim,” dedi. “Bak, geldik sayılır.” Annesi, “Mrs. Cooper mı?” dedi kuşkuyla. Ama Will zili çalıyordu bile. Bunu yapmak için çantayı yere koyması gerekmişti, çünkü öteki eliyle hâlâ annesinin elini tutuyordu.

“On iki yaşında, annesinin elini tutarken görülmek onu rahatsız edebilirdi, ne var ki tutmazsa neler olabileceğini biliyordu.”

İkinci kitaba adını veren bıçak ise, Will’in sahip olduğu ve evrenler arasında pencereler açabilecek kadar keskin olan bıçak. Will (Amir Wilson) sonra bu pencereleri de kapatıyor ki istenmeyen yaratıklar onları izlemesin. Lyra Belacqua (Dafne Keen) ile ikisi, bir yalancı ile hiç yalan söylemeyen bir çocuk, aradıkları kişileri bulmak için yola koyuluyorlar. Lyra’nın amcası Lord Asriel’i ve Will’in babası John Parry’yi. Yanlarında Lyra’nın cini Pantalaimon ve ‘hakikat-ölçer’i aletiyometre de var, elbette. Zaten bence bu üçlemeyi en ilginç kılan özelliklerinden biri, insanların hayvan suretinde özgür olarak dolaşan ruhları.

Harry kitapları için de bunu çok söylemiştik, Pullman’ınkiler için altını iki kere çizerek söylüyoruz: hem çocuklara, hem büyüklere hitap ediyorlar. Bu arada; Iorek’i Joe Tandberg konuşuyor. Poirot’nun gediklisi David Suchet ise, Kaisa’yı. Kaisa, Enara Gölü cadıları klanının Kraliçesi olan cadı Serafina Pekkala’nın kar kazı biçimindeki cini… Sahi, dizide cadılar da var!