Sıkça başlarına kakıyoruz.

Ama hak ettikleri, hatta sonuna kadar hak ettikleri için kakıyoruz.

“Üç Y ile mücadele edeceğiz diye geldiniz. Üçüne de, (en hafif tabirle) cılkını çıkarana kadar tavan yaptırdınız” diyoruz ya. Ondan söz ediyorum.

1. Yolsuzluk.
2. Yoksulluk.
3. Yasaklar.

Birincisinde, dünyanın en üst sırasına tırmandık sayelerinde. En başta da trilyonluk ihaleler söz konusu olduğunda, maaşallah dünya rekorları kırdılar. Uluslararası verilere bakıldığında, bazı “fevkalâde müsamahaya mazhar” şirketlerimiz ve müteahhitlerimiz, “en fazla kamu ihalesi alan”lar listesinde en üst sıralara fırladı. Tipik bir “Parti Devleti” uygulaması örneği sergileyerek, partiye yanaşan, partiye bağış (en kibar ifade bunu bulabildim) yapan, partinin mühim kademelerine damat ya da gelin olabilen insanların kaptığı işlerin parasal büyüklüğü ile bırakınız ülke borçlarının ödenmesini, birkaç ülke “sıfırdan” kurulabilirdi.

İkinci başlıkta, yani yoksullukta da, Cumhuriyet tarihinin en vahim ve hazin seviyelerine indi, vatandaşların durumu.

En basit mahallenin marketine giderken, yanımıza en az 150–200 almadan, bir poşeti (evet, tek bir plastik poşeti) dolduramadığımız günleri yaşıyoruz sayelerinde.

Başta kredi kartı bakiyeleri olmak üzere, banka kredileri ve “elden alınan” borçların miktarında, adeta T.C. Devleti’nin dış borç miktarı ile yarışacak seviyeye geldik, milletçe.

İnsanların, çöp konteynerlerinde çürük çarık yiyecek topladıkları, pazar yerlerine gece karanlığı bastırdıktan sonra gidip, “eskinin orta halli insanlarının bile, başkalarına görünmeden, ezik domates, çürük elma toplamaya başladığı” bir devri yaşatıyorlar bu ülkeye.

Güç bela taksitlerle alabildikleri otomobillerini, fahiş akaryakıt fiyatları nedeniyle, artık kapının önünde izlemekten ibaret bir yaşama zorlandı, bu ülkenin insanı.

Otobüs durağı ve metro istasyonlarında “Kart bakiyesi doldurma” makineleri önünde kuyruklar uzamaya başladı. Neden biliyor musunuz? Belki de fark ettiniz. İnsanlar artık eskisi gibi 50 TL, 100 TL birden yükleyemiyor. Tek ya da iki yolculuk yetecek kadar para yükleyebiliyor da, ondan. O yüzden her defasında makinenin önünde kuyruğa giriyorlar.

Bankamatiklerin önlerinde “O hesaptan çek o karta yatır, bu karttan çek o hesaba yatır kuyrukları” oluştu. Kuyruktaki herkes homur homur. Burunlarından soluyor. Farkında mısınız?

Ve, gelelim yasaklara...

Artık, yandaş bir dernek ya da vakfın, yalaka bir sanatçının sahne alacağı bir etkinlik düzenlemiyorsanız, memleketin bilcümle örümcek kafalı yobazının bir araya gelerek hazırladığı bir utanç bildirisi ile neredeyse tüm etkinlikler yasaklanmaya başlandı.

İşte, en son örneği Zeytinli Rock Festivali.

Yasak kararı için çağrıda bulunan “Taliban Kafalı Haşerat”ın yayınladığı bildiriye bakılırsa, “Uyuşturucu, fuhuş, kavga, dövüş, kamu güvenliğini tehdit vb.” gerekçelerle yapılan “asist”, mülki amirlik tarafından anında “yasak golü”ne dönüştürülebiliyor.

Daha önce de pek çok başka festival, konser, şenlik, seminer vb. etkinlik örneğinde olduğu gibi.

Zaten, yazılı ve görsel medyaya uygulanan baskılar ve yasaklar, sosyal medyaya uygulanan kısıtlamalar, öğrencilerin okul etkinliklerine ve hatta (inanılmaz bir faşist zihniyet ürünü) diploma törenlerine getirilen yasaklar, neredeyse tüm toplantı ve gösteri yürüyüşü (tabii ki yandaş olanlar hariç) girişimlerine saldırılar da cabası.

Bu ülkede tarihi bir rezalet niteliğindeki yüz kızartıcı “Kabataş Yalanı”nın bestecisi ve icracısı kafaların kurmaya hazırlandığı “Dezerformasyonla Mücadele Birimi” de, bütün bu yasakların ve kısıtlamaların üzerine adeta tüy dikiyor.

Şaka gibi değil mi?

En başta hatırlattığımız 3Y’ye, yeni Y’ler ekleyerek gidişlerini hızlandırıyorlar aslında.

Yolsuzluk, Yoksulluk, Yasaklar artı Yandaşlık, Yılışıklık, Yalakalık, Yalancılık, Yiyicilik, Yamyamlık, Yardakçılık, Yağmacılık...

Yüzkarası bir Yezidlik hâli...

Gerçekten...

Y-etmediniz mi artık?