Musa Köse 47 yaşında, bir gece kulübünde aşçı.

Haziran 2017’de sabaha karşı işten çıktı, Ankara, Ulus’ta otobüs durağına yürüyordu, evine gidecekti.

Başka bir gece kulübünden çıkan bir polis ile polisin akrabalarının saldırısına uğradı, dövüldü, burnu ve bacağı kırıldı. Uzun süre tedavi gördü, halen tam olarak iyileşmiş değil (Polis, Köse’nin kendilerine küfür ettiğini iddia etti).

Musa Köse geçen hafta, uğradığı saldırının üzerinden yedi ay geçtiğini ve bu sürede çalışamadığını, yürümekte de zorlandığını açıkladı: “Bacağımı kıran polis ve diğerleri bir iki ay yatıp çıktılar. Şimdi sokaklarda geziyorlar. Ben ise halen yürümekte zorlanıyorum. Aylardır çalışamadım. Yeni işe başladım ama ayakta durmakta ve yürümekte zorlanıyorum.”

Köse’nin avukatı Oğuz Kağan Tunca da olayla ilgili davanın son duruşmasında, “Sanık polis memuru, müvekkilimin bacağının kırılmasına neden olan fiili gerçekleştiren kişi” dedi.

Saldırıyı gerçekleştiren Korumalar Şube Müdürlüğü’nde görevli polis Serkan Tengilimoğlu, ağabeyi Salih Tengilimoğlu ve kuzeni Umut Tuna olayın ardından tutuklandı. Üçüne de “Hayati tehlike geçirecek ve kemik kırığı oluşturacak şekilde kasten yaralama” suçundan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında sanık polis tahliye edildi, diğer sanıklar tutuklu yargılandı.

Yargılama geçen hafta sonuçlandı. Mahkeme, polisin kardeşine ve kuzenine “duruşmadaki saygın tutumları” göz önüne alınarak yapılan ceza indirimiyle, 2,5’ar yıl hapis cezası verdi, kararla birlikte tahliye edildiler. Ceza onanırsa tekrar hapse girecekler.

Ama Musa Köse’yi döven polise, diğer iki saldırganın yarısı kadar (1 yıl 3 ay) ceza verildi, bu ceza da ertelendi.

Yani, Musa Köse’yi aylarca çalışamaz hale getiren, yürümesini, ayakta durmasını engelleyen bir sakatlıkla baş başa bırakan polise, fiilen ceza verilmemiş oldu.

Mahkeme üç sanıktan polis olana neden yarı oranda ceza verip bunu da ertelediğini açıklamaya çalışırken bile, Musa Köse’nin sanıklara küfür ettiğinin kanıtlanamadığını, tanıkların da böyle bir beyanda bulunmadığını, yani, “ağır tahrik oluşmadığını” belirtmek zorunda kaldı.

Peki, koruma polisi sanık cezadan nasıl kurtuldu?

Çünkü mahkeme sanık polisle ilgili “olumlu kanaat” edinmişti.

Gerekçeli karardan: “Sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri nazara alınarak cezasından indirim yapılmasına, sanığın kişiliği, sabıkasız oluşu ve ileride suç işlemeyeceğine hususunda mahkememizce olumlu kanaat edinildiğinden hükmün açıklaması geriye bırakılmasına hükmedildi.”

Saldırı, İçişleri Bakanı’nın “bacak kırma” talimatından aylar önce gerçekleşmişti.

Dolayısıyla, Musa Köse’nin “Polis bir kamu görevlisi, bu tür olayları engellemesi gerekirken, hiç sebepsiz beni sakat bıraktılar. Bu kişinin geleceği düşünülerek ceza indirimi uygulanıp, erteleme yapılmış. Ya benim geleceğim ne olacak? Ya başkalarına da bunu yaparsa?” sorusunun cevabı, hem mahkeme kararı hem de Bakan’ın talimatıyla verilmiş oldu.