Ya da

Mevsim Yenice - Yazar

Etgar Keret’in
“Kir” öyküsüne nazire

Diyelim ki ölüyüm şimdi, ya da hafıza silme teknikleri geliştiren bir şirket açıyorum, ülkede ilk. Eski bir hastaneyi elden geçirip yüz yatakhaneli bir laboratuvara çeviriyorum. Odalardaki yatakları bizzat seçiyorum, özenle. Çünkü anıların ağırlığı gidince rahatlayarak uyumalı insan. Ya da evin açık mavi renk küvetinde bileklerim kesilmiş halde öylece uzanıyorum. Annem buluyor beni. Yere sızan kanın oluşturduğu göleti görmese birazdan uyanıp sudan çıkacağımı düşünebilir. Küvet ağzına kadar kanlı su ve umutsuzlukla dolu. Odalara döşenecek yer karolarını da kendim seçiyorum çünkü günümüzde artık hepsini dama desenli yapıyorlar. Bir şeyleri unutmaya karar vermiş insanlar için hiç iyi değil bu. Çünkü önce siyah olanları saymaya başlarsın.

Olduğun yerden kapıya kadar yatay düzlemde sekiz tane. Sonra gözün beyaz olanlara takılır. Onları da sayarsın. Tam dokuz tanedir. Bir süre sonra bunu yine tekrarlarsın. Yaparsın bunu, istemsiz de olsa yaparsın. Beklerken sadece bir şeyleri sayarsın çünkü. Annemin yaptığı ilk iş kan gölünün etrafından dolanıp küvetin yanına gelmek, beni sudan çıkarmaya çalışmak oluyor. O haldeyken bile çıplak vücudumu görmeye cesareti yok, başını çeviriyor. Boşa bir çaba. Zaten artık bir iktidarım olamaz.

Bedenim ıslanınca daha da ağırlaşmış olabilirim. Beni koltukaltımdan kavrayıp kendine çekiyor. Biraz yükseldikten sonra elinden kayıyorum ve gerisin geri küvetin içine düşüyorum. Küvete çarpan bedenimden artık yaşamadığımı andıran ölü bir ses çıkıyor. Kırmızı suya batıyorum. Çalkalanıyoruz, gel-git. Sular çekiliyor, sonra aniden taşıyor. Yüzüne kanlı su sıçrıyor annemin. İşte o an artık bir oğlunun olmadığını idrak ediyor ve hıçkırarak ağlamaya başlıyor. İnsanlar neyi unutmak istiyorlarsa bir liste yapıyorlar önce. Bana veriyorlar. İnceliyorum. Aralarından unutulmaya en uygun anıyı seçiyorum ve onu silmek için işlemleri başlatıyorum. Bu benim için çok önemli. Kendi hafızamdan sildirmek istediğim anımı bulabilmek için bir alıştırma dönemi.

Annem önce ambulansı mı yoksa polisi mi aramalı, bir türlü karar veremiyor. Aslında ikisi de artık beni hayatta tutmak için gereksiz. Öldüğüm aşikâr. Babamla ikisinin benimle sürekli kavga halinde olduğunu herkes biliyor. Polisin bunu didiklemesinden çekiniyor aslında. Ölüm sebebimle yüzleşmek, mutsuzluğun faturasını paylaşmak istemiyor. Ve sonunda kimseyi aramamayı seçiyor. Banyonun kapısını çekiyor. Salondaki üçlü koltuğun en köşesine tünüyor. Olur da hortlarsam kaçabilsin. Ertesi gün babam yolculuktan dönene dek cesedimle birlikte evde bekliyor. Ne yazık ki bu ona çok pahalıya patlayacak. Şirket çok iyi yol alıyor. Ülkeyi aşıyor. Dünyanın dört bir yanından bir şeyleri unutmak isteyen insanlar buraya geliyor. Önce seçtikleri anılarından çeşitli yöntemler yardımıyla arınıp sonraki birkaç gün hiç uyanmadan sadece uyuyorlar.

Göğüs kafeslerinin kalkıp indiğine dikkat edilmese, ölü oldukları sanılabilir. Oysa yaşadıkları aşikâr. Sonrasında rahatlamak, hafiflemek üzerine inşa edilmiş, gün boyu müzik yayını verilen odalarda misafirimiz olarak kalıyorlar. Müzikleri de kendim, özellikle sözsüz olanlardan seçiyorum. Çünkü kelimeler unutulmaya yüz tutmuş birini çağırmanın en kolay yoludur. Unuttukça bakışları boşalıyor, o belirsiz ifadeyle etrafta dolanıyorlar. Unutamamanın lanetini sonunda kırmış olabildiklerine seviniyorlar. Annem beni banyoda bırakıp bedenimdeki tüm kanın çekilmesine izin verdiği için kendini affedemeyecek. Cinnet geçirdiği bir gün küveti çekiçle kıracak. Mavi parçalar dama desenleri üzerinde yayılacak. Annem de yabani bir hayvanın tuzağa düştüğü an gibi genizden gelen bağırtılar çıkararak yanlarına uzanacak. Banyoyu tekrar yaptıracak sonra. Ama nafile. Siyah beyaz karoların üstünde ağlama krizlerinin iniltiye ve sonra da baygınlığa dönüştüğü sinir atakları bitmeyecek. Bedenimin soğumaya yüz tutmuş ılıklığı, morarmış gövdem baktığı her yerde olacak. Hortlamayacağımı bildiği halde benden devamlı kaçması gerekecek. En sonunda çareyi evden taşınmakta bulacak. Şirketim iyice büyüdükten sonra harika bir kampanya başlatılacak. Çalışanların yakın akrabalarına güzel fırsatlar sunulacak. Silinen bir kötü anıyı, güzel bir anıyla değiştirme bunlardan en iyisi! Çünkü sistemi geliştirdikçe fark edeceğim, bir mutsuzluğu en kolay yeni bir mutluluk silebilecek. Kötü anıların yerine iyileri koymak isteyen daha çok insan kuyruğa girecek. Göğüs kafesini hafifletmek isteyenler bize başvuracak. Anıları küçük parçalara ayırmak ve yok etmek için ellerindeki çekiç olabildiğimizde kendimle gurur duyacağım.

Annem kendini asla affedemeyecek. Nerede bebeğine sımsıkı sarılmış bir anne görse, bana son sarılışının küvette beni kaldırmak için olduğunu anımsayacak. Ve bir gün, unutmak için müracaat eden isimlere göz atarken annemin adını listede göreceğim. Sildirmek istediği hatırasının başlığına “küvet” yazdırmış olacak. Onu çalışan yakını kampanyasından faydalandıracağım. Ölmeden önceki gece odamın kapısından bakacak, uyuduğuma aldırmadan içeri girecek. Yatağımda sakince uyurken bana sarılacak. Sıkıca. Nefes alıp verişimi göğsünde hissedecek. Beni böyle hatırlayacak. Ve bu, ona beni unutmadan yaşaması için bir şans vermiş olacak.