SOL Parti, Kuzey Ege Ekoloji ve Tarım Çalıştayı düzenledi. Çalıştayda konuşan SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İlknur Başer, “Yaşam, türler, insanlık ve uygarlık için karar anı gelmiştir.  Ya eko sosyalizm, ya da yok oluş. Ekoloji mücadelesi; yoksullar, üreticiler, emekçiler, kadınlar, kentliler için birleşik bir sınıf mücadelesidir” dedi.

Ya eko sosyalizm, ya da yok oluş

AYCAN KARADAĞ

SOL Parti tarafından Kuzey Ege Ekoloji ve Tarım Çalıştayı Burhaniye’de gerçekleştirildi. Çanakkale, Balıkesir ve ilçelerinden katılımla düzenlenen çalıştayda bölgeden gelen yurttaşların mücadele deneyimleri aktarıldı.

Burhaniye Sol Parti ilçe başkanı Ertuğrul Mühsin Yüzer’in sunumun ardından konuşan SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İlknur Başer, neo-liberal kapitalist, emperyalist sistemin doğayı sömürgeleştirdiği, yaşamı, uygarlığı yıkıma götürdüğü, iklim krizinin durdurulması için kritik bir aşamada olunduğunu belirtti. Başer, dünya ekolojik kaynaklarının yüzde 70’inin şirketler tarafından kullanıldığını, yüzde 30’unun ise dünya emekçi halklarının kullandığını, yoksullar için su ve gıda krizinin derinleştiğini ifade etti. Başer, “Sermayenin iklim krizi için aldığı yeşil ekonomi planlarının ve toplanan Cop26 zirvelerinin iklim krizinden çıkış değil, göstermelik restorasyondur. Hatta restorasyonu bile içermeyen bu planların dahi uygulanmadığı, Türkiye’de karbon emisyonunu azaltmak için imzalanan Paris Anlaşması’nın gereği olarak termik santrallerde herhangi bir önlem alınmayıp, doğanın maden, elektrik şirketlerine talan ettirilen projelere fütursuzca devam ediliyor” diye konuştu.

EKOLOJİ MÜCADELESİ SINIF MÜCADELESİDİR

Başer sözlerine şunları ekledi: “Kazdağları’ndan, Madra Dağı’na, Uşak, Aydın, Muğla, Manisa, Çanakkale’ye Ege bölgesinin ve ülkenin her yerinde talan projelerinin sayısı her geçen gün artmaktadır. Sermayenin kar marjları artarken, doğa yıkımının bedelini emekçi halk, çocuklar açlık, susuzluk, yoksullukla, ölümle ödemektedir. Yaşam, türler, insanlık ve uygarlık için karar anı gelmiştir. Ya eko sosyalizm, ya da yok oluş. Ekoloji mücadelesi; yoksullar, üreticiler, emekçiler, kadınlar, kentliler için birleşik bir sınıf mücadelesidir. Bu mücadeleyi halkalaştırarak, toplumsallaştırmak ve talanların önüne barikat kurarak, talan düzenini değiştirmek politik bir mücadeleyle mümkündür. Mücadele yürütüyormuş gibi yasak savmak, günü geçiştirmek değil, geleceği, torunlarımızın mirasını kurtarmak için toplumsal seferberliği örgütleme sorumluluğunu kuşanıp ekoloji ve gıda egemenliği mücadelesinde yol açma zamanıdır. Eko sosyalizmi yarın değil, bugünden yarattığımız kolektif deneyimlerle oluşturduğumuz nüvelerle kurma zamanı.”

Çiftçi-Sen Genel Başkanı Ali Bülent Erdem ise, “Tohum tarımın başlangıcıdır. Tohumu kaybettiğimizde gıda egemenliğinden vazgeçtik. Ekolojik talan ve endüstriyel tarımla biyoçeşitlilik azalıyor. Ekolojik krizin ve gıda krizinin çözümü için küçük çiftçilerin önerisi bellidir: Gıda egemenliği mücadelesini inşa etmek. Gıda egemenliği sadece sağlıklı gıdayı üreterek tüketicilere ulaştırma meselesiyle ilgili teknik bir konu değildir. Gıdanın meta olmaktan çıkarılması, ekosistemlerin korunabilmesi ve piyasayla hesaplaşma işidir ve politik bir mücadeledir. Gıda politikalarının küresel tarım ve gıda şirketlerinin ve onların kontrolündeki piyasalar tarafından değil, gıdayı üretenler ve ihtiyaç duyanlar tarafından belirlenmesini savunur” ifadelerini kullandı.

Sunumların ardından Mehmet Akbulut, Hasan Cengiz, Necdet Küçükçetin ve Ayvalık Tabiat Platformu Sözcüsü Ayşegül Çelik’in bölgedeki ekolojik yıkım ve mücadele deneyim paylaşımının ardından çalıştay sona erdi.