Merkez Bankası yarın politika toplantısından sonra faiz kararını açıklayacak. Açıklanacak faizin bugünden daha düşük olacağına dair kimsenin en ufak bir şüphesi yok. Çünkü ülkede her şeyin kararını tek kişi veriyor ve o kişi de faizlerin düşürülmesine dair “talimatını” açıkça dillendiriyor. Faizleri düşürmesi için “talimat” verdiği TCMB başkanı buna uymayınca, onu görevden alacak bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi […]

Merkez Bankası yarın politika toplantısından sonra faiz kararını açıklayacak. Açıklanacak faizin bugünden daha düşük olacağına dair kimsenin en ufak bir şüphesi yok. Çünkü ülkede her şeyin kararını tek kişi veriyor ve o kişi de faizlerin düşürülmesine dair “talimatını” açıkça dillendiriyor.

Faizleri düşürmesi için “talimat” verdiği TCMB başkanı buna uymayınca, onu görevden alacak bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yazıveriyor. Tek adam rejiminin yasama biçimi bu zaten. Gece yarısı kararnameleri… Tek adam rejiminin karar verme biçimi de bu zaten: tek adam bilir, tek adamın bildiği ve istediği, her şeyin üstündedir. 

O kadar ki, faizler düşsün, dediği anda düşürülmediği için Merkez Bankası’nın kağıt üstündeki bağımsızlığını dahi yok etmek, bu rejimin normalidir. O kadar ki, tek adamın “yüksek faiz yüksek enflasyona yol açar” düşüncesini bilimin önüne koymak bu rejiminin normalidir. Bilim değil, tek adamın düşüncesi öncelikli olunca, önümüzdeki beş yılın yol haritası olması gereken 11. Kalkınma Planı’na bu bilim dışı düşünce makroekonomik çerçevenin ana belirleyicisi olarak yazılıverir.  11. Kalkınma Plan’nın 288. Maddesi’nde “enflasyon üzerinde yüksek faiz olumsuz bir etkiye sahiptir” ifadesinin yazılması, tek adam rejiminin normalidir.

Çünkü bilim de, gerçeklik de, ortak akıl da tek adam rejiminde çöpe atılır. Tek adamın dedikleri bilime aykırı dahi olsa, “gerçek” ve “doğru” olarak karşımıza konulur. Tek adamın iktidarı uğruna bir ülkenin büyük potansiyeli ve geleceği yok edilir. Bugün olan da budur.

Post-gerçeklik siyasetinde tüm bilimsel ve toplumsal gerçekler popülist siyasetçilerin elinde yok edilip gerçek ötesi bir dönüşümle, yanlışı, nefreti, yıkımı dayatan bir siyasi malzemeye dönüştürülüyor. Bizde dayatılan tek adam rejimi de işte bu eğilimin bir parçası.

Ama gelinen noktada tek adam rejimi, kendisinin oluşturduğu aşırı piyasacı düzenle de gitgide çelişiyor. Bu iç çelişkiler işte bir sonun da habercisi… Bizler için de, “yeni”nin ortaya konulması gerekliliğinin sorumluluğu… Bir son çünkü kendisini var eden düzenle kavga ediyor. Bu iktidarı ayakta tutan en kritik unsur, borca bağımlı ekonomik düzenini devam ettirebilmesi için gereken finansman kaynaklarına erişebilmesiydi. Oysa şimdi o kaynaklara erişmek zorlaşıyor, erişilebildiğinde de daha pahalı oluyor.

Tek adamın keyfiyle, kuralsızca ve istikrarı bozucu bir belirsizlikle karar veriliyor olmasının yarattığı riskler, işte bu kritik unsuru zorlaştırıyor. Rejim, istikrarsızlığın temel kaynağına dönüşüyor. Dün bir kararname ile TCMB başkanını görevden alan, TCMB’nin ihtiyat akçesini gasp eden, yüz binlerce insanı işinden eden anlayış, yarın ne yapmaz ki düşüncesi, riskin tanımı haline geldi. Risk artınca da kaynağa erişim pahalanıyor. Bu iç çelişkiler bir yıkımın habercisi, iktidar da farkında… O yüzden de bir yandan kararnamelerle istikrarsızlık yaratırken diğer yandan kararnameleri hangi gün çıkartacağına dair ince hesapla meşgul.

Mesela kararnameyle tek adamın talimatına uymadığı için Merkez Bankası başkanını görevden almanın, göbekten yabancı kaynaklara bağımlı bir ekonomide yaratacağı olası etkilerin farkında olduğu için kararnameyi cumartesi gün doğumuna denk getiriyor.

İktidar benzer ince hesapları da şimdi enflasyon için yapıyor. Geçen yıl enflasyon çok hızlı tırmanmıştı. Bu yıl yine fiyatlar artmaya devam edecek ama bu yılın enflasyonu geçen yılın yükselmiş olan fiyat düzeyine nazaran hesaplanacağı için, geçen yıl kadar yüksek çıkmayacak. Yani, doğru politikalar uygulandığı için değil, Türkiye ekonomisinin ihtiyaç duyduğu reformlar yapıldığı veya yapılacağına dair güvence sağlayacak bir ortak akıl süreci işletildiği için değil. Enflasyon baz etkisiyle düşecek. İşte iktidar bu ince hesabı yapıyor. Bugün siyasi talimatla faizler düşürülecek, eşzamanlı olarak baz etkisiyle de enflasyon düşecek. Bir de gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının önümüzdeki günlerde faizleri düşürmesi beklentisi de enflasyon beklentisine dair ince hesaba katkıda bulununca… Bak faiz düştü, enflasyon düştü, denilecek. Sonrası… Sonrası iktidar için ne gam…

İktidarın elinde, konjonktürün rüzgârında savruluyoruz hep birlikte. Oysa kuracağımız verimli, etkin, bilime dayalı, toplumsal barış ve demokrasi temellerinin üzerinde yükselen bir toplumsal ve ekonomik düzen ile konjonktürün rüzgârını yelkenimize doldurup yarın ortaya çıkacak olası fırtınalara hazır olmak mümkün. Bilimle kavga eden tek adam rejimi ile kalkınma olmaz. Ama bilimi temel alacak yeni bir siyasetle her şey mümkün olur!