Bugüne dair öyle çok sorunla boğuşuyoruz ki hiçbirimizin, bırakın 10-15 yıl sonrasını 3-5 gün ötesini düşünecek mecali yok. Geçim derdimiz var, seçim derdiğimiz var, bunlar yetmezmiş gibi ABD’li papazımız, Suudi gazetecimiz var. Fantastik bir korku filmi içinde yaşar gibiyken, “uzak” geleceğe dair endişelere yer kalmıyor.

Geçen gün, bir araştırma için okyanusa açılmaya hazırlanan deniz biyoloğu oğlum, dünyada sadece ABD, Rusya, Çin ve Fransa’ya ait dört ciddi araştırma gemisi olduğunu söyledikten sonra; “Almanya’nın da buzkıran araştırma gemisi var” dedi, “Ama yakında ıskartaya çıkar, çünkü kırılacak buz kalmayacak.

Küresel ısınma işte; günün dertlerinden biraz başınızı kaldırabilseniz kara kara düşünmeniz gereken sorun.

Günümüzde en büyük dert işsizlik. Ama biraz ileriye bakınca, bu işsizliği de arayacağımız görünüyor.

Bu aralar dünyanın gazetecileri nerede toplansalar, işimizi robotlara mı kaptıracağız tartışması yapıyorlar. Geçenlerde, benim hiç anlamadığım bilgisayarlar, yazılımlar, yapay zeka gibi konularla uğraşan bir akademisyen olan Dr. Suat Atan’la sohbet ederken, “Hocam, köşe yazılarınızı bilgisayara yazdırabiliriz” diyerek epey gözümü korkuttu.

Üşenmemiş; 1200’den fazla yazım üzerinde “metin madenciliği analizi” yaparak, en sık kullandığım sözcükleri, sözcük ikililerini saptayıp bir kelime bulutu diyagramı oluşturmuş. Bilgisayar, benim yazılarla biraz daha uğraşırsa, üslubumu benden iyi taklit ederek, benmişim gibi yazılar yazabilecekmiş. Oh ne rahat diyeceğim ama işin ucunda benim ıskartaya çıkmam, işsiz kalmam var!

Bir Oxford araştırması önümüzdeki 20 yılda yok olacak 15 mesleği ortaya koymuş. Gelecek 10 yılda da mevcut mesleklerin yüzde 45’i kaybolacakmış.

Kaybolacaklar içinde ilk sırayı gazetecilik almadığı için sevinsem mi, basın-yayın sektörünün üçüncü sırada sayılmasına ve yok olacak diğer mesleklerin işsiz bırakacağı milyonlara üzülsem mi bilemedim.

Araştırma, yok olacakların ilk sırasına şoförlüğü koymuş. Bir yerden bir yere gitmek asansöre binmek gibi olacakmış, düğmeye basıp hedefinize ilerleyecek ve varacakmışsınız.

Sürücüsüz otomobil haberlerini epeydir okuyoruz ama asıl mesele endüstriyel taşımacılıkla ilgili. Sürücüsüz kamyonlarla, mallar bir yerden bir yere, çiş veya yemek molası vermeden, zorunlu dinlenmeler olmadan ulaştırılabilecekmiş. Sadece ABD’de 15.5 milyon kamyon ve bu işten ekmek yiyen 14 milyon insan var. Yollar sürücüsüz kamyonlara kalınca dünyada kaç milyon insanın boşa düşeceğini varın siz hesaplayın.

Avrupa’nın en büyük ekonomik gücü olan Almanya sürücüsüz kamyonlara büyük destek veriyormuş.

Pek çok sektördeki otomasyonun yol açtığı işsizliği bizden önceki nesiller de yaşadı. Misal, otomobilleri artık insanlar değil büyük ölçüde robotlar üretiyor.

Geleceğin fabrikalarında sadece iki canlı olacakmış; bir insan ve bir köpek! İnsan köpeği beslemek için, köpek de insanın makinalara dokunmasını engellemek için!

Hadi bu şaka diyelim, Stephen Hawking’in geçen gün satışa çıkan Büyük Sorulara Kısa Cevaplar kitabı da şaka değil ki.

Zenginlerin, çocuklarının DNA’ları üzerinde yapacakları değişikliklerle oluşacak insanüstü ırk insanlığın sonunu getirecek” demiş Hawking. Bir azınlık, genetik mühendisliğinin olanaklarını da kullanarak uzun ömürlü, hastalıklara dayanıklı üstün bir türe dönüşürken, üretim için gereksiz hale gelmiş sıradan insanların soyu tükenecek!

Zaten işlerin robotlara yaptırıldığı ve üretimde insan emeğine olan gereksinimin büyük ölçüde ortadan kalktığı bir dünyada; ya Hawking’in öngördüğü gibi bir kısmımız üstün ırk olup “sıradan insanların” soyunu tüketeceğiz ya da herkesin yetenekleri ölçüsünde topluma verip gereksinimlerine göre aldığı erdemli bir düzen kuracağız.

En parlak gençlerimiz ya insanüstü ırkın bir parçası olmak için birbirleriyle yarışacak ya da insanların eşit ve özgür olduğu bir dünya için çalışacak.

Ya insanüstü türün barbarlığı insanı yok edecek ya da üretileni hepimizin bölüştüğü bir yüksek ahlaki olgunluğa erişeceğiz!