Önce özetler:

1. CHP’nin 15 vekil atağı gidişatı değiştirdi, Saray çıldırdı.

2. Akşener’in kendi adaylığında ısrarı CHP’yi Gül vebalinden kurtardı.

3. Gül adaylığı böylece bir Temel (Karamollaoğlu) fıkrası olarak tarihe geçti.

4. Saray’ın Gül için Genelkurmay Başkanı’nı devreye sokması şimdiden her şeyi göze aldığını ispatladı.

5. 100 bin imzanın beş güne sıkıştırılması sosyalist cenahın kendi adayını çıkarmasını ve aday çalışmasını engelledi.
Saraylılar, buluşmuşlar, altmış altı gün sonrasına baskın seçim kararı almışlar, altmış altıya bağladıklarını sanmışlardı. Altmış altıya bağlamak: [1] Temelli (yine Temel!) olmayan bir çözümle durumu kurtarmış görünmek. [2] Hile yapıp kandırmak, hileyle başarmak.

Oldubitti seçim ile “Oldu da bitti maşallah iktidar olduk inşallah” derdindeydiler.

Görünen o ki acil seçim derken, hastanelik, yani acil kapısında bir seçim şart olmuştu, bekleyecek halleri kalmamıştı. O yüzden çok kudurgan olacaklar, kesinlikle kaybetmemiş olmak için her şeyi göze aldıkları anlaşılıyor, her şey derken hakikaten her şeyi kastediyorum.

Bu seçimin önemli bir boyutu sanırım ilk kez İslamcı ve milliyetçi iktidar karşısında yine milliyetçi ve İslamcı güçlü bir muhalefet dikilecek ve onların performansı da belirleyici olacak. Yani sadece CHP ve sol muhalefet olsaydı “ezip geçeriz” derlerdi. Şimdi cami avlularında da muhalefet var.

Kılıçdaroğlu faktöründen ötürü CHP’den her an beklenmedik ya da beklendik bir hayal kırıklığı yaşanabilir, ama bizim cenah Hayır çalışmasındaki şevkini tekrarlarsa CHP’lileri ve sonucu epey etkileyebilir.

Sosyalist sol kesimden Başkanlık adayı çıkmasını engellediler. Adayımızın Başkan seçilemeyeceğini elbette biliyorduk, şimdi yumurtasız omlet olmayacaksa, bu kez adaysız bir seçim çalışmasıyla omlet değil de Ekmeleddinsiz ekmek çalışması yaparız! Hayır çalışmasının devamı ile iki ayağı da yere basan bir siyasetle yürürüz. Siyasetin birinci ayağı Hayır ve ikinci ayağı da neden Hayır denildiğini bilhassa AKP’li seçmenlere anlatabilmektir. Özellikle AKP’li kadınlara, mesela Saray tarafından nafaka hakkı elinden alınarak boşanması engellenen kadınlara, Ramazan pidesine bile zam yapılanlara... Fransız Devrimi’nde Ekmeleddin değil ekmek isteyen kadınlar Versailles Sarayı’nı basmıştı. Ekim Devrimi’nden önce ilk kez kadınlar Kışlık Saray’ın önünde ekmek için meydanlara çıkmıştı.

Yaa, işte böyle!

Korkuyorlar. OHAL altında seçim bile korkularını gideremiyor. İttifak hilelerinin muhalefete de çözüm olmasından korkuyorlar. Baksanıza, beş gündür yalanlamadıkları iddiaya göre, Genelkurmay Başkanı’nı helikopterle göndererek Gül’ü adaylıktan vazgeçirmek için (Ayhan Bilgen’in deyişiyle) ‘dostmodern darbe’ peşinde koşmuşlar. Ve bu durumda “Erdoğan yeni 28 Şubatçılığın liderliğine soyunmuş” diyen CHP’li Bülent Tezcan da haklı olarak soruyor: “20 Temmuz sivil darbesinin askeri ayağı mı oluşturuluyor?” (Buradaki Temel fıkrasını ise Fatih Yaşlı yazıyor: “Demokrasiyi kurtarır” diye sahneye sürülmek istenen adamın, ofisine helikopterle genelkurmay başkanı inmesine dair tek kelime etmemesi!) Kendilerine yarasın diye getirdikleri ittifak imkânının bu kez muhalefete sağladığı sıfır barajdan da çok korkuyorlar. Başkanlığı kazandılar diyelim, sıfır baraj ittifakıyla muhalefetin çoğunlukta olduğu bir Meclis’ten korkuyorlar. Peki, “kazandık” diyene kadar her seferinde Meclis’i feshetmek zorunda mı kalacaklar?

Cevabı belli soru şudur: Başkanlığın elden gitmesindeki korkularının asıl sebebi nedir? Cevabını, kafası onlar gibi çalışabildiği için olaya ters yönden bakarak AKP’li dostlarına seslenen Fehmi Koru veriyor: “Olmaz ya, hani seçim sandığı iki ay sonra rakip partilerden birini cumhurbaşkanı çıkarırsa, Tayyip Erdoğan için düşünülmüş olağanüstü geniş yetkilerin onun tarafından kullanılacak olmasını ister misiniz?” Ve bir de tüy dikiyor: “İşine geldiğinde Meclis’i feshedebilen, yasa çıkarma zahmetine katlanması gerekmeyen ve kararnamelerle ülkeyi yönetebilen, Meclis dâhil devlet kurumlarının denetimine tabi olmayan bir cumhurbaşkanı ve onun seçtiği hükümetle yönetilen bir Türkiye…”

Öyle ya, parlamenter rejime de bir günde geçilmeyecek ki. Ya seçilen yeni Başkan belli bir süre bugüne dek yenilen haltların hesabını Başkanlık rejiminin ‘nimetlerinden’ yararlanarak sorayım derse ne olacak!

Yaaa, işte böyle!