Türkiye uzun suredir sığınmacı, düzensiz göçmen ve diğer kategorilerdeki ‘yabancı’ nüfusun siyasal ve gündelik hayattaki meselelerini tartışıyor. Bir kısmı küresellik hallerinin ama daha çok Türkiye’nin son yirmi yıldır izlediği göç politikalarının ürünü olan bu karmaşık durum nedeniyle sıklıkla yeni politik kararlar alınmaktadır ki bunların son örneği ikamet izni verilen ‘yabancılar’ın oranıyla ilgilidir. İçişleri Bakanlığı daha önce bu oranı her mahalle için yüzde 25 olarak belirlemişti. Bir mahallede ikamet izni verilmiş ‘yabancıların’ oranı yüzde 25’ten fazla olamayacaktı. Ancak bu karar verildiğinde 54 ilin 781 mahallesinde bu sınır çoktan aşılmıştı. Bakanlık geçtiğimiz günlerde 1 Temmuz 2022 itibarıyla bu oranı yüzde 20 olarak güncelledi. Fakat bu kez ‘yabancı’ ikamet izninin bu sınırı aştığı mahalle sayısı 1200’e çıktı.

***

Bu kararın sosyolojik anlamı belki de siyasi anlamından çok daha önemlidir ve kararların hem niteliği hem de uygulanabilirliğini anlamaya somut imkan verebilir. Zira göçmenler uzun bir zamandır dünyanın her yerinde kimliklerine göre aynı mekanlarda toplanma eğilimindedirler ve bunun nedenleri de gayet anlaşılırdır, zira göçmenler aynı hali ve dili olan insanlarla aynı yerde yaşadıklarında kendilerini daha rahat hissedebilirler. Bunu önlemeye çalışmak aslında olanaklı da değildir. Bu yüzden dünyanın pek çok kentinde yöneticiler, bu yeni sosyolojik olguya göre göçmenlerle ilişkiler kurmakta; göçmenlerin iş, konut ve diğer ihtiyaçlarını bu mekanizmalar içinde çözmeye çalışmaktadırlar.

***

Türkiye’nin bu alandaki politikaları başından beri çelişkilerle-gerilimlerle yüklüdür. Mesela yabancı nüfusun ülkeye gelişini, geçmişteki açık kapı politikası ve sermayenin gelmesini teşvik eden yeni vatandaşlık imkanlarıyla desteklerken, diğer taraftan aynı kimlikten yabancı nüfusun ikametini sınırlamaya çalışmaktadır. Bu gerilimin ilk kısmı küresel sermayeye aşırı istekli olma halini, ikinci kısmı istenmeyen yabancılardan duyulan kaygıyı yansıtmaktadır.

Türkiye geçmişte de ‘istenmeyen yabancı’ nüfus gruplarına dair aşırı korunaklı bir politika izlemişti. Mesela 1934’de çıkarılan 2510 sayılı İskan Kanunun 4. maddesi Türk kültürüne bağlı olmayanların, anarşistlerin, casusların ve memleket dışına çıkarılmış olanların ülkeye kesinlikle kabul edilmeyeceklerini hükme bağlamıştı. Yasa ırkçı bir politikanın ürünü olarak bu gruplara Göçebe Çingeneleri de eklemişti.

88 yıl önce tam bu zamanlarda çıkarılan sözkonusu yasa, ana dili Türkçe olmayanların toplu olmak üzere yeniden köy ve mahalle, işçi ve sanatçı kümesi kurmalarını veya bir köyü, bir mahalleyi, bir işi veya bir sanatı, kendi soydaşlarının tekeline almasını yasaklamıştı. Ayrıca Türk kültürüne bağlı olmayanlar ya da Türk kültürüne bağlı olup da Türkçeden başka dil konuşanlar hakkında da, kültürel, askeri, siyasi, toplumsal ye güvenlik nedenleriyle İçişleri Bakanlığının gerekli önlemleri almasını öngörüyordu. Yani bugün İçişleri Bakanlığının aldığı kararın referansı bir anlamda erken Cumhuriyetin çıkardığı bu İskan Kanunuydu. Kanunun 7. maddesine göre Türk soyundan olmayanlar, hükümetten yardım istemeseler bile hükümetin göstereceği yerde yurt tutmaya zorunluydular. İzinsiz başka yere gidenler ilk defasında yerlerine gönderilir, yinelenmesi durumunda sınırdışı edilirlerdi.

***

Modernleştirici uygulamaların en katı ve küreselleştirici uygulamaların esnekmiş gibi görünen kararlarının aynı referansta buluşması ilginçtir. Gerçek şu ki Türkiye göç ve iskan politikaları konusunda modern ve muhafazakar iktidarların birbirini takip ettiği bir daire içinde dolaşıyor ve temel mantığı nüfus mühendisliğine dayanıyor. Bir diğer gerçek de şudur ki bir mahallede ‘yabancıların’ ikamet sınırının yüzde 20 olması, buna yakın sınırların zaten aşıldığı şehirlerde sosyolojik olarak bir anlam ifade etmez. Çünkü gündelik hayatta bu gerçeğin yüzlerce örneği var ve ‘yabancı nüfus’ zaten içeride. Dolayısıyla bu karar olsa olsa siyasi bir kaygıya işaret eder. Ama siyasi olarak da sağlam bir temele dayanmıyor, çünkü bu kadar yoğun göçmen nüfus tam da aynı siyasetin sonucu olarak bu coğrafyada bulunuyor.