Bir şeyden bedel ödemeden, hakkı olan olmayan herkesin hoyratça faydalanması anlamında “Yağma Hasan’ın böreği” deyimi kullanılıyor. 2. Dünya Savaşı’nda Karaköy’de börekçilik yapan Hasan’ın beğenmediği börekleri sokağa döktüğü, bu böreklerin kapışıldığı, deyimin buradan geldiği rivayet olunuyor. Kökeni ne olursa olsun bu deyim, ülkemizin tüm birikimlerine yapılan vahşi saldırıyı ne güzel anlatıyor.

Tüm ülke adeta yağma Hasan’ın böreği olmuş yağmalanıyor. Tekel’in, Türk Telekom’un, Turkcell’in, Atatürk Orman Çiftliği’nin, yaylaların, madenlerin, akarsuların, yeşil alanların nasıl yağmalandığını bilmeyen görmeyen yok. Arada yağmalayanlar/yağmalatanlar da gizleyemiyorlar. Değirmenin suyunun bittiğini, İstanbul’a ihanet ettiklerini açıklıyorlar, özür diliyorlar.

Üstelik bu yağmayı yalanın iktidarı ve düşmanlık üreten bir yerlilik ve millîlik edebiyatı üzerinden yapıyorlar. İstatistiklerle, hesaplama yöntemleriyle oynayarak, makroekonomik verileri makyajlayarak yağmaya devam ediyorlar. Yaşananlar Ortaçağ’ın Haçlı ve Moğol yağması ile kıyaslanabilir ancak. Bir yapıp göz boyarken, beş götürüyorlar. “Postmodern çapul” süreci yaşıyoruz.

Ama daha büyük bir yağma süreci başladı; ahlaki ve siyasideğerlerimizi yağmalamaya başladı iktidar.

Solun, devrimcilerin, Cumhuriyet’in değerlerini yağmalamaya başladılar. Atatürk heykelleri için “Eliniz değmişken tüm heykellerini yıksaydınız keşke” diyenler, şimdi ağızlarından Atatürk’ü eksik etmez oldular. Cumhuriyet’i “paranteze” alanlar şimdi sıkı savunucusu oldular.

Emperyalizmin apaçık planı olan Büyük/Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olup emperyalizmin sofrasından pay kapmaya çalışanlar antiemperyalist olduklarını iddia ediyorlar. Politik varlık sebepleri nerede ise ABD’nin çıkarlarını korumaktan ibaret olan, her fırsatta ABD ile stratejik ortak olduklarını gururla söyleyenler, Irak ve Suriye’yi ABD emperyalizmi ile yerle bir edenler, muhtemelen ABD çağırdığında koşacak olanlar antiemperyalizm sloganları atıyorlar.

Alabildiğine sermayenin hizmetkârı oldukları halde, hatta OHAL’i sermaye rahat sömürsün diye ilan ettiklerini itiraf ettikleri halde, emekçiden, emekten yana olduklarını söylüyorlar.

Hukuki birikimlerini de yağmaladılar bu ülkenin; kanunlar hiyerarşisi, hukuki güvenlik, suç ve cezaların kanuniliği, işkence ve kötü muamele yasağı hepsi üzerinden işgal ordusu geçmiş gibi.

Hatta artık yalanın iktidarında mantık kurallarını bile yağmaladılar!

Yağmalanan maddi değerler telafi edilebilir, tamir edilebilir. Ama siyasi/ahlaki değerlerimizin yağması bizleri eşit, özgür, adil ve barış içinde bir toplum mücadelesinde silahsız ve referanssız bırakır. Aynı kavramı yeri geldiğinde bizi dövmek için yeri geldiğinde yedeklemek için kullanırlar. İktidarın yaptığı/yapmak istediği de bu.

Yaparlar… İktidarlarını sürdürmek için ortak değer olması gereken ahlaki zemini bile yağmalayabilirler. İşte iktidarın kontrolündeki yurtlarda, kurslarda tacize-tecavüze uğrayan yüzlerce çocuk var ve şöyle yüksek sesli ahlaki bir eleştiri duymadık. Yaptıkları üstünü örtme, ailelere tehdit, ödül!

Referanssız ve değerlerini yağmalatmış bir siyasi hareketin iktidar tarafından nasıl mas edildiğini AKP – MHP “aynılaşma” sürecinde gördük. İktidarın yedeklediği her bağımsız unsuru ilk fırsatta nasıl çöpe attığı (Fethullahçılar, Yargıda Birlik’in sol/milliyetçi unsurları, liberaller vs.) gözetildiğinde daha korunaklı ve konforlu olabilir bu yöntem, ama artık ne kadar bağımsız bir siyasi hareketten/partiden söz edilebilir tartışmalı.

Bu değerlerimizin yağmalanmasının sorumlusu, iktidarın sınırsız şirretliği, tutarsızlığı, kamu gücünü kullanması gibi onda var olan özelliklerden daha çok, toplumsal muhalefetin “büyük gövdesinin” bize ait değerleri öngörüsüz kaygılarla yeterince sahiplenmemesindendir.

Eğer biz kendi değerlerimizi cesaretle savunmaz ve sahiplenmezsek, onları yağma Hasan’ın böreği gibi yağmalarlar. Yüzde biri ve iktidar elitlerini temsil eden sermayeye laf etmezsek, emperyalizm sözcüğünü ağzımıza almaktan ürkersek, laikliği unutursak, Atatürk’ü, devrimcileri, Denizleri telaffuz etmezsek hepsini bu yağmacılar hiçbir bedel ödemeden ele geçirir, bizi referanssız, pusulasız bırakır. (Bu değerleri kıskançlıkla savunmak başkadır, geniş kitlelere tercüme yöntemi başkadır.)

Yaşanan bu süreçtir. Bu şirretliğe ve saldırıya teslim olmayalım.