Yeşil Artvin Derneği  Çanakkale'de Kazdağları için baslatılan  "Su ve Vicdan Nöbeti" ne destek vermek için Çanakkale'ye gitmek üzere yola çıktı.

'Yağma ve talan düzenine karşı çıkmakla yükümlüyüz'

DİLAN ŞAHİNBAŞ

Yeşil Artvin Derneği ile birlikte bu sabah Helitpaşa Meydanı'ndan hareket eden 15 kişi 8 Eylül'de Kazdağları için nöbet tutulan alana gidecek. Kazdagları'na destek vermek için Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, Dernek Başkan Yardımcısı Artvin Belediye Meclis Üyesi Nursal Bülbül, Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Av. Bedrettin Kalın, Halkevleri Artvin Şube Başkanı Dursun Ali Koyuncu, Halkevleri Yönetim Kurulu Üyesi Ayla Atlılar, AFGAD Başkan Yardımcısı Sami Özçelik ve çevre dostları katıldı.

Konu ile ilgili açıklamada bulunan Yeşil Artvin Derneği Yonetim Kurulu Üyesi Av. Bedrettin Kalın şunları söyledi:

"Çanakkale'deki Kazdağları mücadelesine "su ve vicdan nöbetine" katılmak üzere Artvin'den 15 kişi olarak yola çıktık. Yarın bu nöbete Kazdağları'nda Artvinliler olarak katılacağız. Aynı zamanda Çanakkale'nin çevresindeki illerdeki Artvinli hemşerilerimizi de davet ettik. Artvinlilerin dayanışma duygularını Çanakkale'deki çevre dostlarına iletmek üzere gidiyoruz ve Çanakkale'deki dostlarımıza başarılar diliyoruz."

TÜRKİYE'NİN DÖRT BİR YANI AYNI DURUMDA

"Aslında Tabii Türkiye'nin her yerinde benzer sıkıntılar var. Ama son dönemde giderek yoğunlaşan bir "Yağma ve Talan düzeni" yaşıyoruz. Gerçekten de bugün Artık sadece Çanakkale'de değil Artvin'de daha yeni yeni ruhsat alanlarının Yeni ruhsat alanlarının da açıldığını Artvin'den de biliyoruz Dolayısıyla şu anda geçmiş olduğumuz Ordu'da Fatsa'da çok büyük bir alan madenciliği nedeniyle tümüyle kazılmış durumda. Doğa talan edilmiş durumda."

ORDU'DA DA ÇOK BÜYÜK BİR ÇEVRE FELAKETİ YAŞANIYOR

"Türkiye'nin her yerinde bu "Yağma ve Talan" düzenli yaşıyoruz.

O nedenle bundan kurtuluşumuz da hep beraber yapacağımız dayanışma göstermekle olur. Çünkü tek tek her ilin bağımsız yaptığı mücadelelerle sonuç almamız da giderek zorlaşıyor. Küresel bir yağma ile karşı karşıyayız. Ancak küresel bir direnişle engel olabiliriz buna. Bu nedenle bu dayanışma duygularını bizde Çanakkaleli arkadaşlarımıza iletmek ve mücadele karanlıklarını katkıda bulunmak istiyoruz."

ÇANAKKALE'DEN CERATTEPE'YE GELDİLER

"Onlar da Cerattepe de 2016 yılında en zor günlerimizde mücadelenin en yoğun olduğu dönemlerde Çanakkale'den gelerek bize katkıda bulunmuşlardı. Bu bizim için bir vicdan görevidir aynı zamanda...

Dolayısıyla hem onların o dayanışma duygularına karşılık vermek anlamında hem de bu ülkenin her yeri aynı zamanda Çanakkalelilerin olduğu kadar bizim de olduğundan ve bu ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olduğunuzdan Türkiye'nin her yerindeki bu "Yağma ve Talan" düzenine bulunduğumuz yerden karşı çıkmakla yükümlüyüz. Bu nedenle de bugün gidiyoruz."

SÖMÜRÜYLE MÜCADELE EDEN BİZİZ

"Türkiye'deki bütün madenlerin mutlaka dış bağlantıları da var. Yerli işbirlikçileri var. Örneğin Artvin'de Cerrattepe için Artvin Bakır İşletmeleri diye şirket kuruyorlar ve Bu şirket Sanki o Artvin'de kurulmuş herhangi bir yerli şirketmiş gibi lanse ettiler. Bu algı insanları kandırmaya yönelikti.Ama yerli şirket falan değildi."

HER YERDE KANADALI ŞİRKETLER VAR!..

"Bu ülkedeki Madenler hasbelkader sağda solda kalmış Türk işletmecilerin işlettikleri bazı madenler var gibi görünüyor olsa da ağırlıklı olarak ve çok büyük bir oranda yabancıların işlettikleri madenlerdir.Bugün şimdi yollarda olduğumuz Çanakkale Kazdağları'ndaki madenleri Kanadalı şirketler çıkaracak.

Biliyorsunuz bizim Doğu Karadeniz'de Artvin'de daha önce Cominco vardı. Bunların hepsi Kanadalı şirketlerdi. Dolayısıyla zaten ülke bir maden yağmasını açılmış durumda yağmalayanın elinde kalan bir durumla karşı karşıyayız ve bunların çoğu söylediğimiz gibi yabancı maden tekelinde... Yerli şirket bile olsa maden her yerde çıkarılmaz.

Tabii milli parkların kaldırılmasına ilişkin bir tasarı var. KHK ile geçti Dolayısıyla bunun şiddetle reddediyoruz. Kabul etmiyoruz, yasal girişimlerde bulunacağız Bununla ilgili olarak da bu milli parkların kaldırılması ile Milli Park alanları aslında her türlü teşebbüse işletmeye ve faaliyete de açılmış durumda. Koruma statülerini aslında tümüyle kaldırarak yeni koruma statüleri belirleyeceklerini ifade etmelerine rağmen var olan bu ülkenin onlarca yıllık deneyimi ile kurulmuş bir sistem kaldırılıyor.

Milli parklar gibi başka koruma alanları sit alanları gibi koruma statüleri bir bütün olarak kaldırılarak bu alanlarda Yağma ve talana açılıyor.

Aslında koruma statülerinin olduğu alanlar ülkemizin yüzde 11'ine denk geliyor bu oran Avrupa Birliği ülkelerinde çok daha fazla yüzde 35'lere 40'lara varan oranlardadır.

Biz en alt seviyede koruma statüleri olan bir ülkeyiz onu bile kaldırmaya çalışıyoruz.Bu bir ülkenin geleceğini yok etmektir. Yani bu bir ülkenin geleceğini ipotek altına almaktır. i Bugün yok ettiğimiz değerler ve bugün sattığımız başkalarına verdiğimiz bu değerlerimiz bu ülkenin değerleri daha sonra tekrar yerine gelecek değerler de değil.bir bütün olarak vazgeçtiğimiz ve verdiğimiz değerler oluyorlar.

O nedenle bu mücadeleyi bugün halen kararlılıkla sürdürmeye çalışıyoruz."

'ANAYASA MAHKEMESİ SİYASAL BİR MAHKEME HALİNE GELDİ'

"Anayasa mahkemesi'nde genel olarak işler yavaş ilerliyor. Anayasa Mahkemesi bir anlamda siyasal bir mahkeme haline geldi. Daha çok siyasal konjonktüre göre hareket eden ihtiyaca binaen karar veren duruma göre gönülleri hoş eden bir mahkemeye dönüşmüş durumda Dolayısıyla hani ne zaman Eşref saatlerine gelip karar vereceklerini bizde bilemiyoruz söylediğiniz gibi neredeyse 3 olacak olan bir mahkeme sürecinden bahsediyoruz ama halen işte bekliyoruz davamız anayasa mahkemesindedir Bekliyoruz, oradan çıkacak sonuca göre gerekirse veya İhtiyaç olursa insan hakları mahkemesine gitmemiz gerekiyor.

Zaten Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkını biliyorsunuz. Bu ülkede insan haklarına gidiş süresini uzatmak için koymuşlardı aslına bakarsanız aynen o şekilde sürdürüyorlar. Şu anda yaptıkları da odur."