Kimilerine göre ülke bir anda bahar havasına bürünmüştü. Kimilerine göre ise hazan mevsimine yagmurdan-sonra-50680-1.dönmüştü hava. Gerçekte ise haziran ortasına doğru hâlâ yaz sıcakları kendini göstermemiş, hatta daha da ötesi serin ve yağışlı bir hava hâkim durumdaydı. Yağışlar zaman zaman sele dönüşmekte. Bu durumu iklim değişikliğinin ciddi bir sinyali olarak yorumlayanlar da az değil. Sürüp giden yağmurlu hava, Sırçınar müdavimlerini de kahveye kapatmış, ancak - seçim sonuçları nedeniyle olsa gerek - neşelerini kaçıramamıştı.

Cenap Hoca, Hoşaf Sami, Kasap Hüseyin, Dümenci Holi, Sinek Efe ve Hıdır Dayı bir masanın etrafında toplanmış heyecanlı heyecanlı seçim sonuçlarını değerlendiriyorlardı. Şiktan ocak başında, gözleri ateşe sürülmüş cezvede kulağı ise masadaki konuşmada sallanıp durmaktaydı. Hemen yanında kendi havasında, bardakları yıkamakla meşgul burunsuz çırak..

Hacı iki gündür ortalıklarda görünmüyordu. Moral olarak büyük bir çöküntünün dışında asıl korktuğu kahve müdavimlerince makaraya alınacak olmasıydı şüphesiz. Bir süre ortalığın yatışmasını sonuçların hem kendince hem de kahvedekilerce sindirilmesini bekleyecek gibi görünüyordu. Herkes öylesine kendini kaptırmıştı ki kahveye girip pencerenin kenarına yerleştiğimi bile fark etmemişlerdi. Ben de Sırçınar analizlerinden feyz almak üzere kulağımı masaya verdim.

Hıdır Dayı, HDP’nin Meclis’te üçüncü parti olmasının önemini vurguluyor ve bunun diğerlerince de dikkate alınmasını söylüyordu. Hemen hepsi zulüm iktidarından kurtulmanın sevincini yaşıyordu. Ancak, “Şimdi ne olacak?” sorusuna yanıt çok sayıdaydı. Her kafadan bir ses çıkıyor, çeşitli senaryolar yazılıyordu. Görünen koalisyondu, istenense AKP’nin içinde olmadığı bir koalisyon. Dümenci, Kasap Hüseyin’e takılarak; “AKP-CHP koalisyonu mu görünüyor ne?” deyince, beklenen oluyor ve Hüseyin sinirle hopluyor; “Asla, asla, asla…”

Sinek Efe söze girerek: “Beni tedirgin eden ihtimal, AKP-MHP koalisyonudur ki MHP böyle bir koalisyona ancak çözüm sürecinden vazgeçilmesi şartıyla girmesi ve tekrar çatışma ortamına dönülmesi.”

Üzeri köpüklü kahveleri tadına göre dağıtan Şiktan bir yandan da lafa girme fırsatını değerlendirerek; “Sen ne dersin Cenap Hoca? Bence Efe’nin tedirginliği uzak ihtimal değil gibi.” Cenap Hoca kahvesinden iri bir yudum aldıktan sonra Efe’ye dönüp, “Bir musibetten kurtulduk gibi görünse de aslında coğrafyaya sakin kafayla bir bakarsak, Karadeniz ve İç Anadolu başta olmak üzere geniş bir kesimin faşizme ve gericiliğe eğilimli potansiyel bir kitleyi oluşturduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Efe’nin tespiti hiç de uzak ihtimal değildir ve çoğunlukça kabul görebilecek bir durumdur. Yani mevcut sandık demokrasisi geçmişte de pek çok örneğini gördüğümüz gibi yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak örneğini içinde barındırmaktadır. Bence mevcut durumda kilit parti MHP’dir. Alacağı tavır hem kendi hem de ülke geleceğini, en azından yakın gelecekte önemli ölçüde belirleyecektir.” Hoşaf Sami gözlüğünü silip gözüne yerleştirirken sordu; “Peki HDP’nin de dışarıdan destekleyeceği bir Ekmeleddin koalisyonu olamaz mı?” Kahvesini bitirip suyunu yudumlayan Cenap Hoca Sami’nin sorusuna, “Vallahi her şey olabilir. Herkes mevcut durumdan en az zararla çıkma hesaplarını yapacaktır. İktidar dışında kalacak bir AKP ise hızla dağılma sürecine girer diye düşünüyorum.” Burunsuz bir yandan boş fincanları toplarken bir yandan da Şiktan’ı işaret ederek, “Abiler biz işçilere ne zaman gün doğacak asıl onu söyleyin siz!” deyince Cenap Hoca, “İşte en önemli soru bu. Gerçek demokrasiyi arayanlar için her gün seçim ortamıdır. Her gün mücadeledir. Asıl olan sandık demokrasisinin ötesine geçebilmektir. Bu da uzun erimli, meşakkatli bir çalışmayı gerektirir. Bence direniş ve mücadele dinamiklerini günbegün oluşturmak, oya gibi ince ince işlemek, toplumun içinden üretenlerin kendini yönetebileceği yapılanmaları tuğla tuğla örmesini sağlamak bir görev olarak önümüzde durmakta. Toplum içinden somut işler, örnekler yaratabilme çalışmaları, Haziran gibi örgütlenmeler asıl çözüm ortamlarıdır. Bizim burunsuz çırağın sorusuna yanıt da işte buradadır arkadaşlar.”

Bu yanıtla beraber cesaret de kazanan Burunsuz, “Yaşasın, Bursa’dan Eskişehir’e, Kocaeli’den İzmir’e ve de Sırçınar’a kadar işçilerin birliği. Titresin patronlar!..” demesiyle Şiktan’ın elinde battal bir cezve ile üzerine doğru geldiğini görmesi bir oldu. Hışımla kapıya yönelirken arkasından fırlatılan battal cezve kahvenin kapısında patladı. Aynı anda kahvedeki kahkaha tufanı dışarıdaki tufanın önüne geçmiş, bulutlar bile artık dağılmanın zamanı geldiğinin farkına varmış gibiydi. Gökyüzü yeni umutlara açıldı, güneş neşeyle gülümsedi…