Bilgilenmeden, düşünmeden, ortak aklı kullanmadan, irdelemeden, sorgulamadan yalnızca bir adım sonrasını değil, 10 adım ötesini kurgulamadan alınan kararlar, insana da topluma da dahası, ülkeye de büyük zarar verir.

Ülkeyi yönetmek sadece basit bir heves olamaz…

Yönetmeye talip olmak bile, eğitim, birikim ve köklü misyon ister.

Doğru adım atabilmek için donamlı kadroların olması şarttır.

“Bana biat etsinler yeter” denilirse, yanlıştan kurtuluş olamaz.

Hata, talimat alanda değil, o dalkavuğu yanında tutandadır!

Egosu büyük olanın, başarısı küçük olur!

Bırakalım başarısızlığını, ülkesine verdiği zarar onarılmaz yaralar açar!

Suriye’de bataklığa gömülmenin temel nedeni yarı bilmişlik ve tam benciliktir...

Bugün gelinen nokta son derece vahimdir!

Vahameti saklamak da bir o kadar hainliktir.

Ahmet Davutoğlu’nun sayesinde içine düştüğümüz bu kuyudan çıkmak hayli zorlaştı...

İhvan sevdası, mezhep çatışmasının heyecanı, eğitip donatılan teröristlerin vekâlet savaşındaki belirsizlikleri, emperyalist güç olan Rusya ve ABD’nin Suriye üzerindeki iddialarının önceden kestirilememesi Türkiye’yi sürekli yanlışa götürdü. Ego büyük, vizyon küçük olunca, hedef kurgusu da hepten çökük hale geldi… Stratejisi olmayan bir yönetim, taktiklerle işi yürüteceğini sandı.

Diplomasinin yerine silahı koyarak güç gösterisine baş vurulunca, istenilmeyen bir durumla karşı karşıya kalındı.

Umalım ki bu gidişat, ülkeyi geri dönülmez bir yola sokmaz!

Görüldüğü gibi şu an Türkiye ile Suriye maalesef düşük yoğunluklu bir savaşın içinde… Her gün kaybettiğimiz değerlerin haberini alıyoruz. En son tüm yurttaşlarımızın yüreğini dağlayan büyük bir felaketle karşılaştık.

34 gencimiz şehit oldu. Mekanları cennet olsun! Sadece 34 ailenin evine değil, ülkedeki tüm hanelere ateş düştü. Yavaş yavaş bataklıktan bir kan gölünün içine doğru çekiliyoruz. İran ve Rusya’nın desteğini alan Esad, Türkiye destekli muhaliflerin kontrolündeki İdlib’e yönelik saldırılarını artırmasından bu yana, şubat başı itibariyle 53 şehit verdik.

Soçi Mutabakatı’nı gerekçe göstererek Suriye güçlerince İdlib’e yapılan saldırılar hamasi nutuklarla durdurulamadı. Zaten durdurulamaz da!

Türkiye’yi yönetenler bir şeyin hala farkında değil. Suriye meselesinde; “emperyalistlerin her an aralarında anlaşabilecekleri, bölgede bulunan ülkelerinde bu anlaşma doğrultusunda hem sınırların yeniden belirlemesi hem de egemenliklerinin bu küresel güçlere devretmesi konuma geldiklerini” görmek gerekiyor…

Oynanan oyunun büyüklüğü belli…

Biz hepimizin bildiği bu “yakan top” oyununda top konumundayız.

Hele hele önce tehditler savurup sonra diplomatik girişimlerde bulunmak sadece aymazlık oluyor!

Türkiye’yi yönetenler öncelikle güvenilir olmalıdır. Sözleri ve özlerinde samimiyet görülmeli. Devlet adamı ciddiyeti ile ülkenin çıkarlarını korumalı, dik ve doğru durmalıdır. Suriye sorunu iktidar tarafından iç siyaset malzemesi yapıldıkça olan Türkiye’ye olacaktır. Şehit Cenazeleri sonrasında atılan nutuklar, duygusallık içinde olan toplumu hiçe sayan iktidar mensuplarının yapaylığı ve asıl şehit ailelerinin neden çocuklarının öldüğünü sorgulamaya başlaması, iç politikayı geri dönülmez bir çatışma ortamına taşıyacaktır. “Birkaç şehidimiz var! Şehitler tepesi boş kalmayacak!” sözleri şimdiden toplumda bariz bir infial yarattığı açıktır.

Şehit ailelerinin sosyal ve ekonomik yapılarına bakıldığında bu acı durumdan AKP’nin kendine pay çıkaracağını zannetmesi büyük bir yanılgıdır. İhvancı siyaseti uygulayacağı yer camii değildir. Musallada bekleyen şehidin başında fırsat bilerek din referanslı nutuklar atmak, böylece laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’yle cemaatin arasını açacağını zannetmek körlüktür. Dahası mütedeyyin insanlara ve şehide yapılmış saygısızlıktır! Bilinmeli ki; Suriye konusunda çözüm, Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışır şekilde taraflar arasında ancak diyalogla sağlanabilecektir…