AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyasi kariyerini ‘çıraklık’, ‘kalfalık’ ve ‘ustalık’ olarak 3’e ayırıyor. Oysa somut ve tutarlı yolculuğundan tanık olduğumuz 2 dönemi var: Birincisi ‘takiye’, ikincisi ‘sultanlık rüyası’. Şimdi ise yeni bir aşamadayız: Artık kimsenin inanmayacağı ve mutabakatların zorlaştığı ‘yalancı çoban’ devri!

İktidarın ‘dizayn’ ve ‘yol haritası’ aparatları arasında önemli bir yere sahip olan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), her dönem rejimin izleyeceği rota hakkında bilgi vermiştir. ‘Siyaset Değil Strateji Değişikliği’ diye yayımlanan yazıdan da, hem iktidar hem de Türkiye’nin hangi virajda olduğunu anlıyoruz!

ERDOĞAN KÖSEYE SIKIŞTI

‘Sıkışmanın’ nedenleri özetle şöyle anlatılıyor: “Küresel güçler Erdoğan’ın gücünü azaltmaya çalıştılar. Bir dizi askeri-siyasi girişim boşa çıkarıldı. Ekonomide ise küreselciler istediklerini elde ettiler. Artan işsizlik, enflasyon ve döviz nedeniyle toplumda rahatsızlık oluştu. ABD’de, Biden’ın seçilmesi ise Türkiye üzerindeki uluslararası baskıların artacağına yönelik beklentileri yükseltti.

SİYASET DEĞİL STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİYMİŞ!

Yazıda, “İçerde yerli-milli siyaset, dışarıda ise ‘büyük Türkiye’ siyaseti hedefine yönelik otonomlaşma hamleleri aynı şekilde devam edecektir” denilirken, yöntem değişikliği aktarılıyor: “Ancak bu amaçların gerçekleştirilmesinde başka bir strateji takip edilecektir. Bu strateji muhtemelen mücadeleyi daha dolaylı ve daha az çatışmacı bir çizgiye çekecektir.”

SETA’nın ifade ettiği daha çarpıcı ve gerçek bir şekilde anlatılabilir: “Erdoğan büyük ayar yedi, fena halde panikte.” Saray rejiminin adeta el frenini çekerek U dönüşü yapmasının nedeni de bu. Cumhurbaşkanı’nın kendisi gibi sözcüleri de hiç durmadan, içerideki ve dışarıdaki strateji değişikliklerine ilişkin açıklamalar yapıyorlar.

ART ARDA AÇIKLAMALAR!

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç’ın Türkiye’ye yönelik reform sinyalleri gibi, Erdoğan ve sözcülerinin dış dünyaya ilişkin mesajları da dikkate değer. Erdoğan, “Ne doğuya ne batıya sırtımızı dönme lüksümüz yok” derken bir kademe daha ileriye gidip, 10 yıllık fetih politikalarını bilenleri gülümsetti:

İHVAN VE TEK ADAMLIK RÜYASINDAN VAZGEÇECEK KADAR BUNALDI!

“Asla ‘irredantist’ yani yayılımcı, müdahaleci bir anlayış içinde olmadık…” Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da tıpkı Erdoğan gibi Türkiye’nin yönünün, Avrupa Birliği (AB) olduğunu söyledi. İçeride; kavgadan mutabakata, dışarıda ise büyük Türkiye’den teslimiyete, ümmetten geri çekilmeye, Haçlılarla savaştan Avrupa ile bütünleşmeye kırılan direksiyonu pek çok kişi hayretle izliyor.

Şaşacak bir şey yok! Erdoğan, varoluş amacı olan ‘tek adamlığı’ ve 10 yıllık İhvan rüyasını bile köşeye koyacak kadar bunaldı! Peki, makas ya da ‘strateji değişikliğini’ kağıt üzerinde konuşulduğu gibi uygulamak kolay mı? Kolay olmak bir yana mümkün değil! Dışarıdan, içeriden somut örnekler ile ilerleyelim.

Erdoğan’ın, 2019 Temmuz’unda İhvancı Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayaz el Serrac’ı İstanbul’da ağırlayıp, onunla Birleşmiş Milletler (BM) ambargosuna rağmen açıktan silah satışı anlaşması yaptığı iddia edilmişti. Şimdi, ‘öteki damadın’ İHA ve SİHA’ları ile Ethem Sancak’ın askeri araçlarının sirkülasyonu nasıl sağlanacak? Uluslararası kamuoyu nezdinde, bu anlaşmaların altından nasıl kalkılacak? Ya da yine BM raporuna göre el Kaide artıklarının çöplüğüne dönüşen, Suriye, İdlib’den Libya’ya ve yakın dönemde Azerbaycan’a gönderilen cihatçılar ne olacak?

İçerisi için de önemli sorular var! Yıllardır, rıza üretemeden varlık bina etmeye çalışan rejim, bu aşamada mevcudiyetini nasıl sürdürecek? Artık baskı ve şiddet olmadan yürütülmesi zor bir iktidar var! Kürtleri helikopterden atamayan, işçileri coplayamayan, kadınlara meydan dayağı çekemeyen, gazetecileri tutuklayamayan iktidar yoluna nasıl devam edecek? Cumartesi Anneleri’nden bile korkan rejimin bunu başarması zor!

Öte yandan, İçişleri bakanı Süleyman Soylu gibi afallayıp, sudan çıkmış balığa dönen şahinler var. Soylu, bir kez daha Erdoğan’ın çevresinde kenetlenmeye çalışanların ‘ılımlı’ mesajlarına rağmen, sık sık kafasını kaldırıp, güvenlik zaaflarından, terör operasyonlarından söz ediyor.

Ne Avrupa ile Amerika’yı ikna etmek ne de şahinleri ve savaştan beslenen ulusalcıları tutmak mümkün. Bu iktidar, 2 ay önce tarikatları elinden kaçırmamak için İstanbul Sözleşmesi’ni çöpe atmaktan söz etmiyor muydu? Şimdi gerçek hedef kitlesi de kaçacak! Daha önemli kriter ise AKP’ye sırt çeviren kamuoyu. Daha düne kadar cezaevi ve elektronik kelepçe vaadi sunulan, siyanür ile açlığını bastıran toplumun, bu reform aşkına inanması zor! Kısaca bu makyaj tutmaz!