Yalanların bile yalanmış yalanmış sevgilim…

Havalar iyice ısındığından mı, artık söyleyecek yalan kalmadığından mı, yoksa bir yalanı bin yalana çevirdiğinde artık bin bir kişi inanır hale geliyor –ondan mı?- bilemediğimden, bizimkiler işi iyice abarttı. Artık kendilerini de aştılar yalan konusunda. İşin ilginç ve komik tarafı yalancıya “Yalancı” dediğiniz zaman “hakaret” etmiş oluyorsunuz. Peki ya yalan söyleyen, onun hiç mi suçu yok?


Ülke değişik, yöreler değişik, insanımız değişime alışık… O yüzden bizde hırsızlık yapan, hükmü kesinleşmiş, sonra da hapise giren birisine bile “Hırsız” derken iki kere, belki de hiç kere düşünmeniz lazım. Çünkü o da hakaret olabiliyor.
Hakaret kavramı zaten başlıbaşına bi garip.

Günden güne değişen, mutasyonun ve metamorfozun adresi TDK’ye göre “Hakaret” şu şekilde.

1. isim Onur kırma, onura dokunma

2. Küçültücü söz veya davranış

“Hakaretlerle bağırarak haşlıyor ve onlara ambarda ve güvertedeki yerlerini gösteriyordu.” - Y. K. Beyatlı
Şimdi birisinin diyelim ki onurunu kırıyoruz sözümüzle. Ama onurunu kırdığımızı varsaydığımız kişi herkesin kafasını, onurunu, haysiyetini, özgürlüklerini ayaklar altına almış, ne gam!

“Sıfır sıkıntı” yeni bebelerin de dediği gibi. Aslında sonsuz sıkıntı…

Onuru kırılan, kırılgan bünye de bir alsın onurunu eline düşünsün. “Ben bunu hak etmek için ne yaptım?”… Değil mi? -Yok değil. Çünkü burası bizim ülkemiz. Burası güçlülerin hayatta kaldığı, güçsüzlerin sokaklarda, araçlarda tekmelendiği, dövüldüğü, tacize uğradığı, kendini kötü hissettiği bir yer. Burada kanun güçlüler tarafından konulur. Bu yıllardır böyledir. Gerek mahalle ölçeğinde, gerek sokak ölçeğinde, gerek il, ilçe, hücre, molekül ölçeğinde. Hepsinde aynıdır. Bizim atomlarımız bile güçlünün yanındaysa daha dayanıklıdır. Hakaret hep nedense güçlüyü yıpratır. Güçlü de düşünmez, “Bana sırf kendilerini rahatlatmak için mi, yoksa gerçekten de bir şeyler yolunda gitmediğinden mi böyle sözler ediyorlar” diye…

Çünkü güçlü olmak buralarda böyle bir şeydir. Elde sopa, oyun parkında deliklerden çıkan su samurlarının kafasına vurmaca gibi, o kafalara itinayla vurulur. Güçlü de kendini daha güçlü hisseder. Ama her organizma, bir noktada, organik yaşamın bir yerinde başka bir faza geçer. Organizma dağılmaya, ayrışmaya başlar. Güçlü de gücünü kaybeder.

Güç ilginç bir şeydir. Onu iyi korumanız gerekir. Bizdeki “güç” saygıdan değil, korkudan doğar. Güç böyle ele geçirilir. Bir noktada korku o kadar genelleşir ki farklı bir itaat, farklı bir mutant saygı haline gelir. Saygı gibi görünür ama korkudur için için o. Adeta şu anda yediğiniz fabrikasyon dondurmaların üzerine “Dondurma” yazamamaları gibi. Aldığın şey dondurma değil, kanserli parçacıklı buz. Git kendin bak bana inanmıyorsan sevgili okur. Dondurmayı dondurmacıdan al.

Yoksa kendine sırf tadını seviyorsun, sırf ucuz, sırf ulaşması kolay diye sahte dondurmayı hak ya da reva görme. O dondurma olmayan dondurma seni kanser yapacak. İşin güzeli ne biliyor musun? Her şey kurallara, kanunlara uygun olacak. Sen kanser olacaksın, o dondurma ertesi yaz daha plastikli, daha kanserli bir versiyonuyla yine bu sefer çocuklarını zehirleyecek.

HEY, burada “Dondurma” bir metafor, anlıyorsun değil mi? Aslında metafor da değil. Daha adamlar içeriğine “Dondurma” yazamıyorlar, neyse, hem gerçek, hem metafor işte. Kafanı çalıştır. Ben senin sağlığın için yapman gereken seçimlerden bahsederken aslında hayatın için de yapman gereken seçimlerden de bahsediyor olabilirim.

Benim metaforlarım da aslında birer metafor. Anlamlar da aslında başka anlamları anlatan bambaşka anlamlar değil. Öyle ya da böyle vicdanına iyi bak, o bozulduğunda toplaması, iyileştirmesi ya da onu eski sağlığına kavuşturması bildiğimiz “sağlık” kadar kolay olmuyor. Al sana metafor.

Yalancılar, ikiyüzlüler, insanların saygı duydukları şeylerin arkasına saklanıp bağıranlar, iyi gibi görünüp sadece kendi iyiliğini isteyenler, asilzadeler… Bunların hiçbir seni düşünmüyor. Seni sen kurtaracaksın, kendini düşün biraz, sonra kendin de seni düşünür, buna emin ol.

Zor bir şeyi her gün tekrar edersen, her gün daha kolaylaşır. Zor olan onu her gün tekrar edebilmek.

Sizi seviyooooooreee.