Yasaklardan, baskılardan usandın. Özgür bir yaşam istiyorsun, bilgi edinme hakkı, sosyal kültürel alanlara ulaşım hakkı istiyorsun. Sadece yaşamak istiyorsun.

Hamasi nutuklar duymak istemiyorsun, savaş ve kan edebiyatı yerine “bu ülke nasıl düzlüğe çıkacak” onu merak ediyorsun. Komşunla düşman olmak istemiyorsun.

Görgü, edep, adap istiyorsun. Kabalık, nobranlık, “ben yaptım oldu”culuk artık yoruyor seni. Kültür istiyorsun, ortak duygular, ortak medeni değerler istiyorsun.

Kadınlara, farklı cinsel yönelimlere karşı ötekileştirme istemiyorsun. Herkese eşit haklar istiyorsun. Adalet istiyorsun.

Üretmek ve hakça bölüşmek istiyorsun. Bağımlı bir inşaat ekonomisi istemiyorsun. Ektiğinin değeri olsun, toprağının değeri olsun, emeğinin değeri olsun istiyorsun.

Eğitimin yazboz tahtasına döndüğünü görüyorsun. Çocuklarının geleceğinden endişe ediyorsun. Devlet okullarının imam hatipleştiğini, özel okulların birer soygun merkezine döndüğünü biliyorsun.

Gençliğinde gelecek kaygısı, emekliliğinde bakılma kaygısı, çalışırken kovulma kaygısı içinde bunalımlı bir yaşam sürmek istemiyorsun. Huzur istiyorsun.

Tüm bu isteklerinin bir anda gerçekleşmeyeceğini biliyorsun ama bir arada olduğumuzda neleri başarabildiğimizi de görüyorsun. Her gün öğreniyorsun, her gün gelişiyorsun.

Ama dinci gericiliğin karşısında eğilip bükülenleri görmek istemiyorsun. Her lafı yutanlara, ekranlarda kıkırdayanlara, Atatürk’e küfür edilirken bile susanlara tahammül edemiyorsun.

İpeksi dokunuşlu muhalefetten, “ben yaptım oldu” diyenlerden, “mecbursun oy ver”cilerden, “adam kazandı” diye yok olup sonra düş peşime diyenlerden, AKP’nin Başbakanlığını yapıp muhalif geçinenlerden, kökü ABD’dekilerden, bıktın.

Ben de öyle… Çevremdekiler de öyle… Arkadaşlarım da öyle… Öyleyse…

Bir şey yapmalıyız. 8 Ağustos’ta Sol Parti’nin Birinci Konferansı’nda yan yanayız. Şimdilik sosyal mesafeli ama kalpten yan yanayız.