Türkiye gazetesi yazarı Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Atatürk’ün “şahıs diktatörlüğü kurduğunu”, “İngilizler tarafından önünün açıldığını” ve “Padişah’ın ipini çekerek sivil darbeyle rejimi değiştirdiğini” iddia etti. Ekinci 5 yıl önce de "Keşke Çanakkale geçilseydi" demişti

Yandaşta 23 Nisan mesaisi: “İngilizler önünü açtı, Atatürk diktatör oldu”

Medya Servisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 100’üncü kuruluş yıldönümü olan 23 Nisan yaklaşırken, iktidara yakın gazetelerde Mustafa Kemal Atatürk’ü konu alan yazılar da kaleme alınmaya başlandı.

Işıkçılar Cemaati’nin yayın organı olarak bilinen Türkiye gazetesinde köşe yazan Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, bugünkü yazısında Meclis’in kuruluşunu konu aldı.

Yazısında Padişah’a övgüler dizen Ekinci, “Atatürk’ün İngilizlerle çıkar birliğinin bulunduğunu” ima etti. Aynı zamanda Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öreğtim üyesi olan Ekinci, İngilizlerin İstanbul’da toplanan Meclis-i Mebusan’ı, Ankara hükümetinin, yani Atatürk’ün önünü açmak için dağıttığını savundu.

Meclis açıldıktan sonra Atatürk’ün “şahıs diktatörlüğü kurduğunu”, “Padişah’ın ipini çekerek sivil darbe yaptığını” iddia eden Ekinci, “Duvardan ‘Onların işleri meşveret iledir’ âyeti indirilip, yerine ‘Hâkimiyet milletindir’ yazısı asılmıştır” ifadeleriyle bu karardan duyduğu rahatsızlığı da dile getirdi.

Öte yandan Ekinci’nin yazısının başlığında ‘Türkiye’ demeden, ‘Ankara Meclisi 100 yaşında’ ifadeleriyle Meclis’i küçümsemesi de dikkat çekti.

Ekinci’nin yazısındaki ilgili kısımlar şöyle:

YANDAŞ ‘KUVVETLER AYRILIĞINI’ HATIRLADI!

“12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplanan Meclis-i Meb’usan, mübalağalı bir sulh manifestosu Misak-ı Millî’yi kabul edince, 16 Mart’ta İngilizler Meclis'i dağıtarak Ankara’nın önünü açtı.

Meclis Hükûmeti adı verilen bu sistemde, parlamento güçlüdür; Meclis çatısı altında faaliyet gösteren bir heyet, kabine gibi icra işlerini yürütür. Ayrıca başbakan ve cumhurbaşkanı yoktur. Zira Rousseau’nun tesirindeki Kemal Paşa, kuvvetler ayrılığına şiddetle karşıdır.

1921’de askerî vaziyet kritikleşince, Meclis'in salâhiyetleri başkumandan sıfatıyla Kemal Paşa’ya devredilmiş; 1922’deki 3. uzatmadan sonra bu salâhiyeti geri almak isteyen Meclis'e meydan okuyarak devletin fiilî hâkimi hâline gelmiştir.

Duvardan ‘Onların işleri meşveret iledir’ âyeti indirilip, yerine ‘Hâkimiyet milletindir’ yazısı asılmıştır. Böylece vatanı düşmandan, padişahı da esaretten kurtarmak üzere açılan Ankara Meclisi, 2 sene sonra 1 Kasım 1922’de padişahın da ipini çekmiş; sivil bir darbe ile rejimi tamamen değiştirmiştir.

Birinci Grup bazen öyle sıkıştırılmıştır ki, Gazi, 28 Haziran 1923’te Meclis'i dağıtıp kendi tabiriyle ‘Kız gibi bir meclis’ kurarak, tamamı kendi taraftarlarından teşekkül eden yeni bir Meclis kurdu. Lozan’ı bu Meclis'e kabul ettirebilmiştir. Ertesi sene yeni binasına taşınan ve Büyük Önder’in talimatları istikametinde inkılâpları yapacak olan Meclis, artık budur...”

‘KEŞKE ÇANAKKALE GEÇİLSEYDİ’

Ekrem Buğra Ekinci, 2015 yılında ise “Keşke Çanakkale geçilseydi” ifadeleriyle gündeme gelmişti.

Şahsi internet sitesinde Çanakkale savunmasıyla ilgili bir yazı kaleme alan Ekinci, “Çanakkale geçilseydi, Osmanlı Devleti yıkılmaz; Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Anadolu bu ağır enkazın altında kalmazdı” demişti. Ekinci, bunun gerekçesini de “Petrol havzaları ve mukaddes beldeler işgal edilmezdi” sözleriyle açıklamıştı.

Ekinci yazısının sonunda ise "'Çanakkale Geçilmez’ sözünün ciddiyetini, Çanakkale’nin 3 seneye kalmadan geçilmesiyle herkes anlamıştır. Nitekim büyük savaşların içindeki lokal zaferlerin hiçbir ehemmiyeti yoktur; neticeye bakılır. 90 dakikalık bir maçın ilk 30 dakikasında jeneriklik goller olabilir; ama maçın sonundaki skor mühimdir…” diye yazarak Çanakkale savunmasını futbol maçına benzetmişti.

Ekinci, bu yazısını gelen tepkiler üzerine yayından kaldırdı.