Koronavirüs önlemleri kapsamında müzik yayınının 00.00 itibariyle sona ereceğinin açıklanması müzik dünyasında tepkilerine neden oldu. Müzisyenler bunca şey serbestken müziğin yasak olmasını “Yangında ilk yakılacak müzisyenler oluyor” şeklinde değerlendiriyor.

Yangına ilk müzik atılıyor

Işıl ÇALIŞKAN

Pandeminin canlı müzik dünyasında açtığı yara derinleşiyor. Müzisyenler ise büyük çıkmazda. Henüz birinci dalganın etkilerini atlatamamışken şimdi yeni yasaklar gündeme geliyor.

İçişleri Bakanlığı’nın 81 il valiliğine gönderdiği “Covid-19 Tedbirleri” konulu ek genelgede, lokanta, restoran, kafe ve benzeri işletmelerin müzik faaliyetlerine kısıtlama getirildiği bildirildi. Buna göre restoran, kafe ve benzeri tüm yeme-içme ya da eğlence yerlerinde saat 24.00’ten sonra müzik yayınına hiçbir şartta izin verilmeyeceği açıklandı.

Karar ve kısıtlamalardan dolayı “istikrarsızlık içinde sıkışmış” olduklarını söyleyen müzisyenler, bunca şey serbestken önce müziğin susturulmasına tepkili. Müzik dünyasıyla bu yasağın kendilerini nasıl etkileyeceğini konuştuk.

ASLINDA “GÜVENCE İÇİN FONUMUZ YOK” DİYORLAR

yangina-ilk-muzik-atiliyor-779101-1.Karar ve kısıtlamalardan dolayı arada kaldıklarını ifade eden müzisyen Jehan Barbur, “Kesin bir karar alınsın artık. Böylece biz sanatçılar da, işletme yerleri de, dinleyiciler de bundan sonraki pandemi dönemi için bir yaşama çizelgesi belirleyebilsin. Biz de mesleki anlamda önümüzü görmüş oluruz. Çünkü alınan karar ve kısıtlamalardan dolayı biz de bir istikrarsızlık içinde sıkışmış durumdayız. Ya hiç olmasın ya da olsun” diyor. Kısıtlamanın belli bir saatle sınırlandırılmasını anlamsız bulduğunu ifade eden Barbur, “Koronavirüs belli bir saatten sonra yayılmıyor. Daimi yayılan, bulaşıcılık oranı ortada olan, sayıları bizimle her ne kadar sağlıklı bir şekilde paylaşılmasa da belli ki kontrol altına alınamayan bir durum arz etmekte. Dolayısıyla 12.00’den sonra müziğin yasaklanması bir göz boyama, önlem alıyoruz minvalinde bir alt metin barındırıyor ve bana samimi gelmiyor” diye konuşuyor.

Bu tür kısıtlamaların “Buyurun siz işinizi yapın, biz size yapmayın demiyoruz” alt metni içerdiğini belirten müzisyen, bunun da iş kısıtlaması gelen mecralara hiçbir şekilde bir güvence sağlayamayacakları anlamı taşıdığını söylüyor. Barbur, “Ben bu tür kısıtlamaların ‘sizi yüzde yüz işinizden men etmiyoruz çünkü men edersek sizi güvence altına alabileceğimiz bir fonumuz yok’ anlamı taşıdığı ve bunun ulu orta görüldüğü kanısındayım” diyor.

SARAY ÇALGICISI DEĞİLSENİZ YANDINIZ

Tüm bu gelişmelerin kendisini şaşırtmadığını belirten müzisyen Güvenç Dağüstün ise şöyle konuşuyor:

yangina-ilk-muzik-atiliyor-779102-1.“Ayasofya gibi bir kültür mirasını bile koruyamayıp müze statüsünü yok eden, cami yapan, o camiyi de bu pandemi şartlarında bir şov ile 350 bin kişinin katılımıyla açan bir hükümetten sanatla, sanatçıyla ilgili hassasiyetler beklemekten vazgeçeli çok oluyor. Dört aya yakın karantina boyunca evlerinde oturmak zorunda kalan müzisyenler belki biraz olsun bu yaz döneminde kendilerini toparlayıp borç ödemeye başlamışlardı. Şimdi yine adeta ‘yangında ilk yakılacak’ müzisyenler oluyor. Saray çalgıcısı değilseniz zaten yanmışsınız. Ama dediğim gibi, ne şaşırıyorum ne de bu hükümetten herhangi bir beklentim var.” Dağüstün, “Üzerine görev düşen; müzik meslek birlikleri. Eğer bu dönemde müzik meslek birlikleri, üyeleri için bir çözüm üretemiyorsa lütfen dükkânı kapatıp gitsinler. Müzisyen arkadaşlarıma önerim ise sendikalaşmak! Böyle bir yapılanmanın içinde olurum. İlgilenenler gelsinler, oturalım, konuşalım...”

ŞARKILAR SADECE EĞLENDİRMEZ!

Müziğin günah keçisi olduğunu söyleyen müzik yazarı Murat Meriç de şöyle konuşuyor:

yangina-ilk-muzik-atiliyor-779104-1.“Artık alıştık: Müzik günah keçisi. Her durumda ilk susturulan o oluyor. Sebebi açık aslında: İktidar müzik sevmiyor ve onu eğlenceyle bir tutuyor. Konser dinlemekle eğlenmek arasındaki fark onları ilgilendirmiyor çünkü bizi yönetenlere sorarsanız ikisi de bir. Müzik sevmeyen, konsere gitmemiş, hayatında hiç eğlenmemiş insanlara bunu anlatmanız mümkün değil. Oysa müzik yası da kayıt altına alır, ölenin arkasından ağıtlar yakılır. Şarkılar sadece eğlendirmez, tarihe not düşer ve yaşananları kuşaktan kuşağa aktarır. Pandemi açısından bakalım: Böylesi bir dönemde insanların dip dibe olmasını istememek gayet doğal, yapılması gereken de bu ama toplu namazlar devam ederken, partinin kuruluş yıldönümünde yan yana gelinirken, düğünler hâlâ sürerken açılmasına izin verilen mekânlarda çalınan müziği susturmak akıl alır gibi değil.”

“Üstelik bunu, art arda ortama düşen tuhaf eğlence görüntülerinden yola çıkarak yapıyorlar” diyen Meriç sözlerini şöyle sürdürüyor: “Çok basit bir şey var: Belli kurallar çerçevesinde mekânların açık olmasına izin veriliyorsa müziğe karışılmamalı. Basit bir denetim mekanizmasıyla kontrol altına alınabilecek bir durumun cezasını hiç suçu olmayan müziğe kesiyorlar. Bugün bunu yapan yarın sesi tamamen kapatacak. Paragrafa ‘artık alıştık’ diyerek başladım ama alışmamalıyız. Yazık ki sesimizi yükseltecek bir örgütlenme bile yok. Her şeyden önce galiba bunu konuşmamız gerekiyor.”