Kadınlara yönelik düşmanca politikalarıyla bilinen Cumhur İttifakı temsilcilerinin gerici söylemlerine tepkiler çığ gibi büyüyor. BirGün’e konuşan sanatçılar, “Yanıyoruz, bu yangını söndürmek için sandığa gidin” dedi.

Yangından tek çıkış sandıkta
Fotoğraf: Depo Photos

Işıl ÇALIŞKAN

AKP, Hüda Par, Yeniden Refah Partisi, BBP… Kadınlara yönelik düşmanca yaklaşımlarıyla bilinen tarihin en gerici ittifakının Meclis’te söz sahibi olmasına tepkiler dinmiyor. İstanbul Sözleşmesi’ni iptal eden, 6284 sayılı kanunu hedef alan iktidar ve ortaklarının kısıtlayıcı ve nefret barındıran söylemleri hız kesmiyor. Kadınlar karanlığa karşı seslerini yükseltiyor. 

28 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan ikinci tur Cumhurbaşkanlığı oylamasının önemine değinen sanatçılar, “Bu coğrafyayı karanlığa teslim etmek istemiyorsak sandığa gitmeliyiz, küsmenin zamanı değil” diyor. 

Sanat dünyasının önde gelen isimleri sandığa gitmenin neden önemli olduğunu BirGün’e anlattı. 

SANDIKTA YALNIZ OLDUĞUNUZU BİLİN 

Oyuncu Berna Laçin: Kadınlar olarak kendi hayatımızla ilgili tek bir müdahale hakkımız var. O da oy vermek. Oy verirken o kabine girdiklerinde yalnız olduklarını bilsinler. İnsanlar galiba görüldüklerini ve duyulduklarını zannediyor. Çünkü bir kadının böyle bir karanlık zihniyete oy verebilme ihtimalini aklım almıyor. “Kadınlar sahiplendirilsin” nasıl bir ifade? Bir de “iyilik olsun diye dedik” diyorlar. Sahip kökü ne demek? Kimse bunlardan böyle bir şey istedi mi? Kadınlar hakkı olan iş ortamını, hakkı olan geliri elde edemiyor biz bunun mücadelesini veriyoruz. Sen kimi nereye sahiplendiriyorsun! Bunlar kabul edilebilir bir durum değil. Bir kadın bu gidişata nasıl dur demez? Bir anne nasıl çocuklarının geleceğini düşünmez. Bakın eğitim bitti, okul diye bir şey yok. Bütün dünya eğitime devam ediyor, biz duruyoruz. Ve biz onlarla yarışıyoruz. Bizim çocuklarımız neden onlardan geride olsun? O yüzden kadınlar kendi çıkarlarını düşünüp oy verecek. Ve şunu bilecekler kimse görmüyor, kimse bilmiyor. İstiyorlarsa dışarı çıktıklarında başka bir şey söylesinler, hiç önemi yok. Ama ne olur kendi çocukları için bu tehlikeden bütün kadınları ve çocukları korusunlar. Yanıyoruz, yangından önce çocuklar ve kadınlar kurtarılır. Yangını söndürmek için sandığa gidin.

Berna Laçin

İLKEL VE KAN DONDURUCULAR

Oyuncu Ceren Moray: 6 yaşında çocuklarla evlenilebileceğini iddia eden korkunç bir zihniyet. Buna kanımızın son damlasına kadar direnmemiz gerekiyor. Sadece kadın olarak değil, insan olarak. Geleceğimiz için oy vermemiz gerekiyor. Artık bu şu kazansın bu kaybetsin meselesi değil. Bu zihniyet hayatımızda yer almasın. 

“Kadınları sahiplendireceğiz” ifadeleri her kelimesiyle çok ilkel ve kan dondurucu. Bu insanlar kendi topraklarında bu zihniyeti ekmeye çalışırken kendi aileleriyle yurt dışında gayet büyük bir refah içerisinde yaşıyorlar. İnsanların ne olursa olsun her şeyin sınıfsal olduğunu fark etmesi lazım. İdeolojiktir kılıf bulunmuş olan her şey aslında sınıfsal. Burada insanlara ideolojik bir basınçla geleceklerini karartarak bunların üzerinden para kazanmaya, rant sağlamaya çalışan insanlar bunlar. Günün sonunda bütün çelişkiler sınıfsal. 

Ben küskünlerin de son düzlükte olduğunun farkında olduğunu düşünüyorum. Bu toplum ne olursa olsun sağduyuludur. Bu sağduyudan çok daha fazlası.gelecekteki çoluğumuz, çocuğumuz, annemiz, babamız, kardeşimizdir. Bu coğrafyayı bambaşka bir karanlığa teslim etmek istemiyorsak sandığa gitmeliyiz, küsmenin zamanı değil.

Ceren Moray

YENİDEN DEMOKRASİ İÇİN OY KULLANIN

Müzisyen Ayşe Tütüncü: Bir müzisyen ve kadın olarak, yeni meclisin içinde bizzat kendisi sanatçı olmasa bile “sanat-sever, sanat ahvalini-bilir” vekil sayısının belirgin olmasını isterdim, kadın vekil sayısının ise çok daha fazla olmasını; ülkemizde kadınlar seçme hakkını 90 yıl önce kazanmış, ama seçilip vekil olma şansları hala çok düşük, yeni meclisimizde kabaca dört erkek vekile karşılık bir kadın vekil var, yoksa “kadınların temsil edilmesine çok da gerek yok” mu diyoruz? HÜDA PAR’ın programında bahsettiği “kadınların ‘sahiplendirilmesi’ türünde yaklaşımlar kadınları muhtaç, zayıf varlıklar olarak tarif ediyor, oysa kadınlara "sahip" bulmak değil, onların kendi güçleri, iradeleri ve kararları olan bireyler olduğunun kabulü gerekli. Pandemide ve sonra uyguladığı müzik yasaklarıyla sanatçının güvencesizliğine son vermek şöyle dursun bu sorunu daha da keskinleştiren AKP-MHP’den bu konuda bir beklentim olmadığı gibi, 6284 No’lu Yasa’yı ve İstanbul Sözleşmesi’ni pazarlık konusu yapabilen Cumhur İttifakı’ndan kadınların can güvenliği konusunda da bir umudum yok. Bütün bunlar nedeniyle bu meclisin gücünün Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı’yla dengelenmesi gerekiyor; “Tek Adam” rejiminde müthiş bir güçle donatılmış olan Cumhurbaşkanlığı görevini Kılıçdaroğlu’nun parlamenter sisteme geri dönüşü gerçekleştirmek üzere ve ortak akla varma amacıyla, demokrasinin yeniden şekillendirilmesi için yerine getireceğine inanıyorum.

Ayşe Tütüncü