“Ne zaman Sivas dense
Genzimde yanık kokusu”


Ruşen Hakkı


ATİLLA AŞUT        

2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan büyük cankırımının 19. yıldönümünü anıyoruz bugün. Başta, bu onulmaz acıya tanıklık eden “ozanlar kenti” Sivas olmak üzere, yurdun pek çok yerinde ve de yurtdışında törenler, anma toplantıları düzenlenecek yitiklerimiz için. Aralarında yakın arkadaşlarımızın da bulunduğu 33 can’ımızı özlemle, sevgiyle anacağız. Ayrıca İstanbul’da, “Menekşe’den Önce” adlı belgesel filmin ilk gösterimi yapılacak. Çekimlerine sevgili Soner Yalçın’ın başladığı, ancak bir buçuk yıldır Silivri Zindanı’nda “mahpus” tutulduğu için arkadaşlarınca tamamlanan film, Madımak yangınında yitirdiğimiz 14 yaşındaki Menekşe Kaya ile 12 yaşındaki Koray Kaya’nın -o tarihte henüz dünyada olmayan- kardeşleri Menekşe’nin gözünden anlatıyor yaşananları. “Sivas’ta çocuklarını yitiren aileleri ve ölümden dönenleri tek tek arayarak Madımak’ın izini süren” Menekşe’nin öyküsü, Pablo Neruda’nın, “Halkız biz / Yeniden doğarız ölümlerde” deyişini anımsatmıyor mu?

Siz bu satırları okurken, ben de Sivas kıyımı üzerine bir konuşma yapmak için Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı’nın (ZOKEV) konuğu olarak “emeğin başkenti”nde olacağım. Yani İrfan Yalçın’ın, “En ağır işçisi Türkiye’min  / Ölümlerden gelip ölümlere giden şehir” diye betimlediği Zonguldak’ta… Akşamüstü Maden Mühendisleri Odası lokalinde emekçi dostlarımızla buluşup Sivas’ı unutmadığımızı, unutmayacağımızı ve de unutturmayacağımızı dosta düşmana bir kez daha anımsatacağız…

BU ATEŞ SİZİ DE YAKAR!
Sivas davasının yargı süreci, mahkemenin 19 yıl sonra verdiği “zamanaşımı” kararıyla biçimsel olarak tamamlandı. Ama bu yangının yüreklerde açtığı yara kapanmadı. Madımak hâlâ cayır cayır yanıyor ve bu ateş bir gün AKP’yi de mutlaka yakacak. Çünkü Sivas kıyımının temelinde, İslamcı politikacıların hiç vazgeçmedikleri “dindar ve kindar nesiller yetiştirme” ideolojisi yatıyor.

Bugün Sivas cankırımı konusunda bir başka oyun daha sergileniyor! Hem de bizzat AKP sözcülerinin yönlendirmesiyle…

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Sivas davasında “zamanaşımı” kararının verilmesinin ertesi günü yaptığı açıklamada, üstüne basa basa, 1993 yılındaki olaylar nedeniyle dönemin Sivas Valisi’ni suçladı. Ayrıca, SHP’li hükümet üyelerini de “olayın sorumluları” gibi göstermeye çalıştı. Bu arada, soruşturmanın özel yetkili savcılarca yeni baştan ele alınarak, “kamu görevlileri” yönünden “derinleştirilmesini” istedi.  Ancak, Sivas kıyımı sırasında başrolü oynayanlardan -dönemin Belediye Başkanı, sonrasında RP milletvekili- Temel Karamollaoğlu’nun sorumluluğundan hiç söz etmedi! Bu basit bir unutkanlık mı? Oysa Karamollaoğlu, olaydan 19 yıl sonra bile, Madımak kurbanları için televizyon ekranlarında, “Onlar yanarak değil dumandan boğularak öldüler!” diyebilen biri. Bülent Arınç bıraksın yeni komplo teorileri üretmeyi de, önce “dava arkadaşı ve eski partidaşı” Karamollaoğlu’nun bu sözlerini sorgulasın!

Bir dönem Refah Partisi’nde politika yapan kadroların çoğu, daha sonra AKP içinde önemli yerlere geldiler. Özellikle Sivas Davası’nda sanıkların savunmanlığını üstlenenlerin bugün nerelerde köşe kaptıklarını görmek gerekiyor. Bütün bunlar rastlantı mı?

AKP, HEDEP SAPTIRIYOR!
Arınç’ın olaylardan sorumlu tuttuğu Sivas Valisi, demokrat kimliği ile tanınan Ahmet Karabilgin’dir. Karabilgin, Sivas’taki etkinlik süresince Aziz Nesin’i hiç yalnız bırakmamış, açılış konuşmasını yaptıktan sonra da övgü dolu sözlerle onu kürsüye çağırmıştır. Resmi raporlar ortada. Vali’nin, olaylar başlar başlamaz askerden yardım istediği, ancak sürekli olarak oyalandığı biliniyor. Bu insan halen hayattadır ve Sivas cankırımında en çok acı çekenlerden biridir. Ahmet Karabilgin’in, Edebiyatçılar Derneği’nce bastırılan Sivas Kitabın’dan aldığım şu sözü çok önemlidir ve içtenliğinden de en küçük bir kuşku duymuyorum: “Keşke Sivas’ta ölen 38. kişi ben olsaydım!”

Bülent Arınç’ın; SHP’li eski Çalışma Bakanı, bugünün “liberal” politikacısı Ziya Halis’in bir açıklamasına dayanarak Karabilgin hakkında soruşturma açılmasını istemesi ise çok düşündürücüdür.

Başbakan Erdoğan da 4 Nisan 2012’de yaptığı konuşmada, Sivas katliamından -inanılır gibi değil!- CHP’yi sorumlu tuttu! Oysa o tarihte hükümet ortağı CHP değil SHP idi ve Başbakanlık koltuğunda Tansu Çiller oturuyordu!

Başbakan bu kadarla da kalmadı; kanlı kıyımın başoyuncularından, RP’li Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak’a açıkça sahip çıkarak şöyle dedi: “Orada ‘durun’ diyen, engellemeye çalışan adamı medya günah kurbanı seçti. Medyanın kurban seçtiği adam şu anda ölü. Ölüyü yargılıyorlar ölüyü...”

Oysa Erçakmak, olaylar sırasında “durun!” diyen değil “vurun!” diyen bir konumdaydı. Nitekim Madımak’tan yaralı olarak çıkarılan Aziz Nesin’i itfaiye merdiveninde tokatlayıp aşağıya yuvarlayan da aynı kişidir!

BAŞBAKAN, SUÇLULARIN YANINDA!
Başbakan Erdoğan, Sivas davasında müebbet hapse mahkûm olmuş bazı kişilerin “haksız yere cezalandırıldıklarını” anıştıran sözler de söyledi. Başbakan, canilerin ailelerinin üzüntüsünü paylaşırken, nedense kurbanların aileleriyle en küçük bir empati denemesine girişmiyor…

Tezgâh açık değil mi? Katilleri yargı eliyle aklatıp davayı düşürdükleri yetmemiş, şimdi de siyasal iklimin elverişli koşullarında karşı saldırıya geçip suçu başkalarına yıkmaya çalışıyorlar. Anımsayın, daha birkaç yıl öncesine değin Sivas kıyımını kimlere ihale etmediler ki! Dev-Sol’dan TİKKO’ya, Ergenekon’dan PKK’ye pek çok örgütü / çevreyi bu kanlı tezgâhın sorumlusu gibi göstermek için yandaş gazeteleri kullanarak olmadık yalanlar yaydılar!

Bütün bu tertipler geri tepti. Ama “durmak yok, yola devam!” Sivas kıyımının gerçek suçlularını gizlemek için şimdi yeni arayışlar içindeler. Bu kez Aleviler üzerinden bir oyun oynanmak isteniyor. Sınır tanımayan yalancılıklarıyla olayların seyrini ve niteliğini değiştirip gerçekleri çarpıtarak, Alevileri sosyalistlere karşı kışkırtmak için durmadan yeni  senaryolar üretiyorlar…Ne yazık ki Alevi kökenli kimi AKP işbirlikçileri de bu oyunda figüranlık yapıyor!

DİNMEYEN ACI
Sivas cankırımının üzerinden 19 koca yıl geçti. Katliamdan sonra doğan çocuklar, şimdi üniversite çağında… Fidanlar büyüdü, Menekşe’ler yeşerdi, ama adalet bir türlü yerini bulmadı. Tam tersine, cinayetin son sanıkları da aklandı ve dava zamanaşımına uğratıldı.  Ne var ki kimse sevinmesin, Madımak’ın hesabı “Divan”a kalmayacak!

Bu kıyımı “Yaşasın Şanlı Sivas Kıyamı!” diyerek alkışlayanlar, sorumlusu oldukları topluöldürümün hesabını bir gün mutlaka verecekler. Çünkü insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı yoktur!

Bir gün mutlaka!