Reuters’in her yıl hazırladığı Dijital Haber Raporu’nun 2021 edisyonu* geçen hafta yayınlandı. Raporun küresel habercilik için pek çok sonucu var ama onlara girmeyeceğim. Bu yazıyı ilgilendiren tarafı, haberi kendi mecrasından değil, sosyal medyadan alma alışkanlığı. Bununla ilgili verilere baktığımızda şaşırtmayan ama önemli bir bulguyla karşılaşıyoruz. Türkiye’de tüm sosyal medya mecraları arasında, herhangi bir amaçla kullanımda 5. sırada yer alan Twitter, haber almak söz konusu olduğunda Youtube’un ardından ikinci sırada. Üstelik haber amaçlı kullanımda geçen yıla göre yüzde 4 yükselme kaydetmiş. Dolayısıyla Twitter en popüler sosyal mecra olmasa da sosyal medyada haberin dağılımı söz konusu olduğunda büyük önemi yadsınamaz.

Geçen haftanın popüler yanlış haberlerinden biri olan “Katarlı gençlerin Türkiye’de sınavsız tıp okuyacağı haberi” üniversite sınavlarından hemen önce çıktığı için haliyle hızla yayıldı. Hızla da yalanlandı, çünkü bu durum, bir askeri işbirliği anlaşması çerçevesinde askeri okul öğrencilerini kapsıyordu. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda bu örnek olaydan yola çıkarak haber sitelerinin ve sosyal mecraların sorumluluklarından söz etmek istiyorum.

ÖZÜR YETERLİ Mİ?

“Katarlı gençler Türkiye’de sınavsız tıp okuyacak” konulu haberin sosyal medyadaki önemli yayılım noktalarından biri tek başına olmasa da T24’tü. T24, haberi yayınından 27 saat sonra, orijinal tweet’i alıntılayarak bir özür tweet’i attı. Bu sırada, orijinal tweet, “Protokol onaylandı: Katarlı gençler, Türkiye'de sınavsız tıp okuyabilecek” metniyle dağılmaya devam ediyor, ancak tweet’teki linke tıklayınca haberin düzeltilmiş hali çıkıyordu. Haber linkini tıklayacaklar için güzel bir gelişme bu. Sorun şu ki, önemli bir kitle tweetlerdeki linkleri tıklamaya zahmet etmiyor. Sırf bu yüzden, Twitter’ın 2020 Kasım’ındaki ABD seçimlerinden önce aldığı tedbirler arasında, “Bu haberi paylaşmadan önce okumak ister misiniz?” şeklinde uyarı notu eklemek de vardı. Nitekim bu uyarının eklenmesiyle, linklerin tıklanması konusunda önemli bir ilerleme de sağlanmıştı. Bu kıssadan çıkaracağımız hisse şu: Eğer haberimiz; yalan, yanlış ya da yanıltıcı çıkmışsa, o haberle ilgili ilk tweet’imizi de silmek zorunda olmalıyız. Çünkü o tweet yanıltıcı başlığıyla dolaşmaya devam ediyor. Tıpkı bu yazıyı gazeteye yollayacağım sırada (yani 26 Haziran Cumartesi saat 14.15 civarı) hâlâ özründen bağımsız bir şekilde Twitter akışıma düşen T24’ün ilk haber tweet’i gibi… Ya da gazetemiz BirGün’ün, Sözcü’ye referansla yaptığı ve sonradan düzelttiği ilk haberin tweet’i gibi. (Not: BirGün’ün ilk tweet’i benim uyarımla silindi) T24 özrünü dilemiş, haberini düzeltmiş diyebiliriz, bu ortamda erdemli bir hareket sayılabilir ama her tweet bağımsız bir yayıcıdır ve tıklanırsa zaten gerçek anlaşılır demeden silinmelidir. Çünkü insanlar tıklamadan, tweet’te okuduklarıyla yetinebilir.

TWITTER’IN SORUMLULUKLARI

Platformların sosyal medyadaki her haberi ve her iddiayı doğrulaması mümkün değil bunu baştan kabul edelim. Ancak bu hiçbir şekilde moderasyon uygulanmayacak demek de olmamalı. Zaten ABD’de konunun en çok tartışılan yönlerinden biri bu. Son ABD seçim sürecinde adaylardan biri olan Trump’ın tweetlerinin yanıltıcı diye işaretlenmesine ve sonunda Trump’ın platformlardan atılmasına kadar giden bir süreç bu. İşte bu yüzden özellikle belirli bir erişim sınırını aşıp viralleşen yanıltıcı iddiaları içeren tweetlerin moderasyona tabi tutulup, yanıltıcıysa işaretlenmesi şart.

Bu konuda bütün sorumluluğu yayıncılara bırakamayız. Böyle bir platform kurup dünyanın dört yanında bu kadar insanı bir araya topladıysanız, bu sorumluluğu almak zorundasınız. Moderasyon her zaman sansür demek değildir. Eğer kendi içinizde bir doğrulama ekibi kurmayacaksanız, bağımsız platformlarla da çalışabilirsiniz. Twitter’ın özellikle haber alma odaklı bir platform olarak, kendi içinde veya dışında böyle bir doğrulama ve yanıltıcı tweetleri işaretleme organizasyonu kurması gerekiyor. Facebook, Türkiye’de bağımsız bir doğrulama platformuyla işbirliği yapıyor örneğin. Zaman zaman tartışmalara konu oluyor ama bu konuda sorumluluk hissetmeleri çok önemli.

BASIN KADAR PLATFORMLAR DA ELEŞTİRİLMELİ

Şahsi fikrimi sorarsanız, haberin sosyal medyadan alınması alışkanlığını son derece yanlış buluyorum. Bu konuda birkaç yazı da yazdığımı hatırlıyorum. Haber bence mecrasında okunmalı ama öyle olmuyor. O yüzden platformların sorumluluklarını daha çok tartışmalıyız. Türkiye, eğer bir erken seçim olmazsa 2023 yılında çok kritik bir seçim yaşayacak. ABD, Donald Trump’ın başkan seçildiği 2016 seçimlerindeki sosyal medya manipülasyonlarını 4 yıl boyunca tartıştıktan sonra, platformlar 2020 seçimlerinde olağanüstü önlemler almak zorunda kalmıştı. Bizde böyle bir tartışma yok. Geleneksel medya, sahiplik yapısı yüzünden tek sesliliğe mahkûm olduğu için sosyal medya bir kaçış ve özgürlükler alanı olarak görülmeye devam ediyor. Doğrudur, bu konuda büyük avantajları vardır ama bunlar dezavantajlarını yok etmiyor. Basını, gazetecileri böyle haberleri girdikleri için eleştirmeliyiz evet ama platformları eleştirilerden azade görmemeliyiz. Büyük sorumlulukları var çünkü.

*https://reutersinstitute.politics.ox.ac.uk/digital-news-report/2021