Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın tutuklandı. Dosya üzerinde bilgi sahibi olmadan tutuklamayla ilgili bir şey söylemek mümkün değil. Ancak birinci derecede kaynaklardan aldığımız bilgiyi iletelim...

Birgün Alacaklarımızın bir bölümünü alamadığımız için Ankara Büro olarak eylem yaptık. Bize, hak ettiklerimizin bir bölümü verildi, kalan bölümünün de verileceği taahhüdünde bulunuldu. Eylem sonrasında yönetimle masaya oturulacak, isteyen arkadaşlar gidecek, isteyenler kalacaktı. Yönetimle yapılan toplantı Burdur’da katıldığım panele ve imza gününe denk geldi. Kalıp çalışmak istememe rağmen, eylemin bitiriliş aşamasında, yönetim temsilcilerince arkadaşlarıma söylenen kimi sözlerden rahatsızlık duyarak, büroda fiili olarak çalışmama kararı aldım.

Ancak bu gazete projesine inanan, katkı sunan on binlerce kişiye karşı sorumluluğumuz var.

Bu nedenle okurlara bu köşeden seslenmeye ve elimden geldiğince gazeteye büro dışından katkı vermeye devam edeceğim.

Yaşanan süreçte gazete yönetiminin büyük hataları vardır. Birgün’ün yazı işleri, profesyonel olmayan herkesten arındırılmalı ve gerçekten bağımsız bir yapı oluşturulmalı. Ancak böyle bir yapı, gazeteyi daha ileri götürebilir. Okurlarımızın da gazeteyi asla yalnız bırakmaması, daha çok okunması için çaba harcaması gerekiyor. Birgün özellikle, eğitimcilerin okuduğu bir gazete. Birgün okuru öğretmen ve öğrencilerin her türlü sorunlarını, isteklerini bu köşeye aktarmalı, illerinde meydana gelen küçük-büyük olaylardan bizi haberdar etmeli.

Kısacacı, bu gazeteyi bayiden alan herkesin onu yaşatmak için "bir şey daha'' yapması gereken bir döneme girildi. İnanıyorum ki bu dönem atlatıldığında, Birgün yoluna daha güçlü devam edecektir.

Yanıt verin sayın Çelik!
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın tutuklandı. Dosya üzerinde bilgi sahibi olmadan tutuklamayla ilgili bir şey söylemek mümkün değil.

Ancak birinci derecede kaynaklardan aldığımız bilgiyi iletelim: Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 14 Ekim Cuma günü Van’a, oradan da Hakkari’ye gidiyor. Çelik, Van’da çevresindekilere, "Rektör tutuklanacak'' diyor. Sonrasını biliyorsunuz: Yücel Aşkın tutuklanıyor.

Burada ilginç olan şu: Aşkın aynı gün sabah saat 09.00 civarlarında Adliye’ye geliyor ve tutuklama kararı akşam saat 21.30 sıralarında alınıyor. Çelik’in "tutuklanacak'' demesi ise bu karardan çok daha önce.

Bu doğruysa tablo vahimdir.

Bildiğimiz kadarıyla Türkiye’de yargı hâlâ bağımsız. Elbette, Aşkın’ın Çelik’in isteğiyle tutuklandığına inanacak halimiz yok. Ama kabineden bir kişinin, üstelik de memleketindeki bir rektörün tutuklanacağını önceden haber alması gerçek bir skandaldır.

O zaman Çelik’e sormak gerekiyor:

Aşkın’ın tutuklanacağını önceden öğrenip çevrenizdekilere söylediniz mi? Bu doğruysa, rektörün tutuklanacağını nasıl haber aldınız? Kendi dünya görüşünüze yakın bir kişinin tutuklanacağını öğrenseydiniz engel olmaya çalışır mıydınız?

Bizce Çelik bu konuda da "suskun'' kalacak ve sorularımıza yanıt vermeyecektir. Bekleyelim görelim. Ancak şu gerçek ki rektöre yapılanlarla hükümet arasında bağ kurulacak kuşkular ortadan kalkmadıkça kamuoyu tatmin olmayacak.

2 bin öğrenci açıkta mı!
Anadolu liseleri ile ilgili yazdıklarımıza karşın, bakanlıktan hiçbir açıklama gelmiyor. Veliler çok kızgın. İstanbul’da 500 kontenjanın açık olduğunu daha önce yazmıştık. Tüm Türkiye’de açık kontenjan sayısının 2 bin olduğu bilgileri geliyor.

Bu doğruysa, Milli Eğitim Bakanlığı ne yaptığını bilmiyor demektir.

Bu konuda Ahmet Necdet Sezer’in devreye girmesi çağrısı yaptık ama Sayı n Cumhurbaşkanı, "Bu benim işim değil'' demiş olmalı. Dediyse haklıdır! Ancak bu çocuklara sahip çıkılması gerekiyor.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, önce vazgeçtiği, daha sonra yeniden getirmeyi planladığı 10 bin yoksul öğrenciyi özel okullarda okutma projesi yargıdan döndüğünde, "Bu çocukların ahı tutar'' demişti. Şimdi bu sistemin benzeri geliyor. Devlet bu kez öğrencilerin ücretlerinin yarısını karşılayacak. Üstelik bu kez sayı sınırlaması da yok.

Türkiye’nin başında "Milli'' sözcüğünü barındıran Eğitim Bakanlığı’nın düştüğü duruma bakın: "Parasını bastırıp'' öğrencileri özel okullarda okutmaya can atıyor, ancak kendi okullarında açık kontenjan olmasına karşın öğrencileri almıyor. Buna açıklama yapacak biri varsa, buyursun yapsın, biz de rahatlayalım. 2 bin öğrenci ne demek? Türkiye, 10 okulu doldurabilecek öğrenciden vazgeçecek kadar zengin ve pervasız bir ülke mi?

Aynı Milli Eğitim Bakanlığı, kimseye duyurmadan 60 kişilik Anadolu lisesi açıyor. Yalnızca "haberdar'' olan öğrencilerin kaydı yapılıyor.

İnsaf! Bunlar olacak iş midir? Hüseyin Çelik bu yanlışlardan dönmek için geç kalmış değil. Bu öğrencilerin Anadolu liselerine yerleştirilmesi gerekiyor. 10 bin yoksul öğrencinin kim olduğ u belli değildi, ancak yerleştirmeyi kıl payı kaçıran öğrencilerin ve velilerin kim olduğu belli. Tutarsa, onların "ah''ı tutar!